Perşembe, Mart 28, 2024

Son Haberler

İlgili Yazılar

Suriye’de Trump-Erdoğan ortaklığı

Son günlerde sahada yaşanan gelişmeler Türkiye ile Rusya’nın daha önce de olduğu gibi İdlib’te tekrar karşı karşıya gelebileceğini düşündürüyor.

Yazıya girmeden önce önce bir tespiti tekrar edelim. Suriye yönetimi ve onunla birlikte hareket eden Rusya’nın önünde kabaca 5 ana başlık var. İdlib, Kürt bölgesi, siyasi geçiş, ekonomi ve yeniden imar.

Tüm savaş sürecinde İdlib’i en sona bırakan ikili için şimdi tam tersi bir durum olarak, İdlib en öncelikli mesele. Çünkü bu sahada yaşananlar diğerlerini doğrudan ya da dolaylı olarak etkiliyor. Şöyle ki;

-İdlib, Şam yönetiminin daha önemli bir sorun olan Kürt bölgesine yoğunlaşmasını engelliyor. Eğer İdlib sorunu olmasaydı Suriye yönetimi Kürt bölgesinde askeri açıdan da daha yoğun bir şekilde yer alabilecekti. Bu sadece SDG’ye karşı değil, ABD’nin varlığına yönelik olarak da daha güçlü ses çıkarabilme imkanı sağlayacaktı. Burada şu notu da düşmek lazım: Şam ile YPG arasında çözüm umudu zayıflamış olsa da hâlâ bitmiş değil.

-İdlib bu durumdan bağımsız olarak da sorun teşkil etmeyi sürdürüyor. Ateşkes bölgesinden Suriye ordusuna yönelik saldırılar sürüyor ve Suriye ordusu kayıp vermeye devam ediyor. Suriye yönetiminde ise, zaman geçtikçe Türkiye’nin hakim olduğu bölgelerden çıkmama eğiliminde olduğu endişesi artıyor. Bu endişeyi arttıran en son adım ise otomobil ruhsatları için yapılan duyuru oldu. Türkiye’nin teşkil ettiği yönetim yılbaşına kadar bütün araçların ruhsatlandırılması gerektiği duyurusu yaptı. Bu da daha önceki adımlar gibi Türkiye’nin o bölgedeki “alternatif Suriye” çalışmasının bir parçası olarak görüldü.

Yukarıda saydığımız diğer başlıklarda da İdlib nedeniyle ilerleme sağlanamıyor. Zira yönetim siyasi geçiş döneminin tam anlamıyla ve tüm Suriye’de yaşanması gerektiğinin farkında. İdlib ve Kürt bölgesi ise kontrol dışında ve bu bölgeler ülkenin üçte birinden daha fazlasına tekabül ediyor. Siyasi süreç işlemediği sürece ise ekonomi ve yeniden imar konularında somut adım atılması neredeyse imkansız gibi görünüyor. Yani bütün meseleler dönüp dolaşıp İdlib’te düğümleniyor demek abartı sayılmaz.

Türkiye’nin Kürtlere yönelik hamleleri geçmişte Suriye’den çekilme kararı alan ABD’nin çekilme kararını gözden geçirmesine sebep olmuş ve fevri karar konusunda Trump’a can simidi olmuştu.  Trump daha sonra askerlerin kalabilme zeminini petrol ile formüle etti ve ABD’nin varlığı bu kez petrolün çıkarılması ve pazarlanması konularını da kapsayacak işbirliği düzeyinde sürüyor.

Buna karşılık ABD’nin varlığından rahatsız olduğunu, “ABD’nin kendi müttefikine karşı terör örgütünü desteklediğini savunan” Türkiye ise İdlib’teki varlığını ısrarla sürdürünce, Suriye tarafının ABD tarafına (Kürtlerin bulunduğu tarafa) yönelmesini engelliyor. Böylece hem ABD hem de Türkiye’nin fazlasıyla memnun olacağı bir durum ortaya çıkıyor.

ABD’nin Suriye özel temsilcisi James Jeffrey’nin mimarı olduğu bu zımni ilişki Erdoğan ile Trump arasındaki karşılıklı anlayışı da gösteriyor.

Suriye ve Rusya ise bu cendereden kurtulmanın bir yolunu bulmaya çalışıyorlar. ABD’den kurtulsalar İdlib kolaylaşacak, Türkiye’den kurtulsalar Kürt meselesi kolay olmasa da bir hal yoluna girecek. Bu iki alternatiften daha kolay olanı Türkiye’nin Rusya’ya anlayışlı yaklaşması. Ancak görünen o ki Türkiye geçmişte Rusya’nın kendisine gösterdiği anlayışı bu kez Rusya’ya gösterme niyetinde değil.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un başını çektiği Rusya heyetinin Şam temaslarında, yukarıda saydığımız başlıklardan fazlası konuşuldu ancak İdlib koca bir kaya gibi bütün konuların önünde öylece duruyor.

Bunlara Rusların İran’ın Suriye’deki varlığının sona ermesinin çözümü kolaylaştıracağını düşünmelerini ve James Jeffrey’in daha önce “Rusya dışındaki bütün yabancı güçler Suriye’den çıkmalı” dediğini ekleyelim.

Rusya bir şekilde artık uluslararası alanda Suriye’ye yerleştiğini kabul ettirmiş durumda. Ancak diğerleri Suriye’den çıkışı şartlara bağlıyor. Örneğin İran “Türkiye ve ABD varken neden çıkayım” görüşünde. ABD İran’ın varlığını da kalış nedenlerine bağlıyor. Türkiye için ise ABD’nin, İran’ın hatta Suriye ordusunun varlığı çıkmama nedeni.

Suriye tarafı İran’ın varlığından çok da rahatsız değil ancak Türkiye’nin varlığına karşı “Türkiye Suriye’de kendisine yeni bir KKTC yaratmak istiyor” gibi sert söylemler kullanıyorlar. ABD’nin varlığı konusundaki tavırları da aynı sertlikte. Yani bir şekilde Suriye ve Rusya’nın her ikisi tarafından tamamen istenmeyen iki ülke var. Türkiye ve ABD.

Rusya ile Türkiye askeri heyetleri arasında Ankara’da yapılan görüşmede Rus heyet, kolay olan alternatifi, yani “Türkiye’nin anlayış göstermesi” adımını istedi. Ancak Türkiye bunu reddetti. Üstüne Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmalarının birinde “Suriye’den çıkarsak ne olacak” dedi. Ankara yarın bir Rus heyeti daha ağırlamaya hazırlanıyor. Rusya bu kez Erdoğan’a, Türkiye çıkarsa yukarıda çerçevelendirmeye çalıştığımız gelişmelerin olabileceğini anlatmaya çalışacak olabilir.

İki tarafın daha önce birbirlerine karşı sertleştikleri görülmemiş bir durum değil.

Son günlerde Hurras El Din başta olmak üzere Rusya’nın İdlib tarafındaki bombardımanlarında artış var. Rusya Türkiye’nin cevabına göre muhtemelen bu saldırılarını arttıracak ve -M4 karayolunun kuzeyi de dahil- halen Türkiye’nin gözlem noktası olan yerler Suriye ordusunun hakimiyeti altına girecek. Hatta operasyonun Cısr El Şuğur’a kadar uzanabileceğini belirtenler var.

Bu kez Rusya’nın fazla zamanı yok gibi görünüyor. ABD seçimleri, Suriye’de 2021’de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri, öncesinde halledilmesi gereken Cenevre süreci ve anayasa gibi konular, Suriye’nin artık ekonomik açıdan dayanacak gücünün kalmaması gibi sorun ve başlıkların ertelenme lüksü yok.

Yani 2021 yılbaşından önce en azından birkaç başlık altında ilerleme kaydedilmesi gerekiyor ve bunun ilk adımlarından birisi Türkiye’nin bulunduğu bölgede yaşanan sorunların sona ermesi ve Türkiye’nin en azından bir çekilme takvimi açıklaması. Rusya ve Suriye yönetiminin beklentisi bu. Ancak Trump ve Erdoğan arasında “biri diğerini gerektiren varlığımız Suriye’de sürsün zımni anlaşması” buna izin verecek mi zaman içinde göreceğiz.


Kaynakş: Duvar / Musa Özuğurlu

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar