Donald Trump, Perşembe günü New Orleans’ta gerçekleşen terör saldırısının ardından yaptığı açıklamada, Amerika’nın büyük bir felakete sürüklendiğini ve çökmekte olduğunu söyledi. Trump, ülkesindeki liderlik eksikliklerini ve zayıf yönetimi eleştirerek, “Ülkemiz felaket içinde, dünyanın tamamı tarafından alay ediliyor! Açık sınırlar ve zayıf liderlik durumunda bu tür olayların yaşanması kaçınılmazdır.” şeklinde ifadelerde bulundu.
Trump’ın açıklamaları, geçtiğimiz Çarşamba günü New Orleans’ta gerçekleşen terör saldırısı ile bağlantılıydı. Saldırıda 15 kişi hayatını kaybetmiş, 35 kişi ise yaralanmıştı. Trump, bu saldırıyı yasadışı göç ile ilişkilendirerek, “Buraya gelen suçlular, kendi ülkemizdeki suçlulardan çok daha tehlikeli. Bu söylediklerim gerçek oldu.” dedi. Ayrıca, ABD’deki suç oranlarının “daha önce hiç görülmemiş bir seviyeye” ulaştığını vurguladı.
Saldırıyı gerçekleştiren kişi, Teksas’tan New Orleans’a gelerek kalabalığın üzerine araçla sürdü ve ardından silahlı saldırıya geçti. Araçta DAEŞ bayrağı, çeşitli silahlar ve bombalar bulundu. Saldırganın ABD ordusunda görev yaptığı, sosyal medyada ise emlak uzmanı olarak çalıştığı bilgisi verildi. ABD Başkanı Joe Biden, saldırganın DAEŞ’ten ilham almış olabileceğini belirtti.
Trump’ın hükümeti ve ABD kurumlarını sert şekilde eleştirmesi, ülkesinin zayıflığını kabul etmesi ve Amerika’nın çöküşüne dair vurgular yapması, uluslararası alanda da dikkat çekti. Siyaset bilimciler ve düşünürler, Amerika’nın çeşitli yönlerden yavaşça çöküşe geçtiğini dile getiriyorlar. Trump, bu çöküşü, etkisiz liderlik, federal kurumların asli görevlerinden sapması ve siyasi motivasyonlarla hareket etmeleri olarak tanımladı.
Trump, özellikle Adalet Bakanlığı, FBI ve Demokrat yönetimi sert bir şekilde eleştirerek, “Bu kurumlar yozlaşmış ve yetersiz. Amerikalıları korumak yerine, bana ve siyasi rakiplerime saldırmak için zaman harcıyorlar.” dedi.
Amerika’nın iç ve dış politikasındaki güç kaybı, yıllardır “Amerika’nın çöküşü” başlığı altında tartışılmaktadır. Bu görüş, sadece ABD’nin rakipleri ve muhalifleri tarafından değil, Batılı akademik çevrelerde de geniş çapta ele alınan bir konu olmuştur. Analistler, Amerika’nın çöküş sürecinin uzun bir zamandır başladığını ve bunun sadece rakipleri tarafından değil, Amerika’nın kendi içinde de fark edildiğini belirtiyorlar.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Temmuz 2021’de yaptığı açıklamada, Amerika’nın karşı karşıya olduğu sorunların sürekli arttığını ve bu sorunların bir noktada çözülemez hale geleceğini söyledi. Putin, Amerika’nın Sovyetler Birliği’nin izlediği yolu takip ederek benzer bir sona doğru ilerlediğini vurguladı.
Eleştirmenler, Amerika’nın gücünün hem iç hem de dış politikada azaldığını belirtiyor. İçerideki ekonomik, sosyal ve güvenlik krizleri, iç terörizm, silahlı şiddet, artan ırksal ve sınıfsal ayrılıklar ve toplumun kutuplaşması, bu çöküşü derinleştiriyor. Dışarıda ise Amerika’nın gücünün yalnızca askeri ve ekonomik açıdan değil, aynı zamanda “yumuşak güç” dediğimiz kültürel, diplomatik ve değer odaklı etkisinin de zayıfladığı görülüyor.
Putin, Amerika’nın stratejik hatalarını ve etkisiz politikalarını göz önüne alarak, ülkenin Sovyetler Birliği’nin kaderini paylaşacağına dair öngörüde bulunuyor.