Perşembe, Mayıs 9, 2024

Son Haberler

İlgili Yazılar

Büyükelçi José Bracho: ABD, Venezuela halkına karşı tüm ilkeleri ihlal ediyor

ABD’nin yıllardır “arka bahçesi” olarak gördüğü ve emperyalist politikalarını uyguladığı Latin Amerika bölgesi artık bağımsız ve güçlü devletleri ile ön plana çıkıyor. Bu ülkelerden biri de Venezuela (Venezüella). ABD başarısız iktidar değişikliği girişiminin ardından uyguladığı yaptırımlarla ekonomisini zayıflamaya çalıştığı Venezuela ile bugün anlaşmak için yol arıyor, uyguladığı yaptırımları geri çekiyor.

Dünyanın en büyük petrol rezervine sahip ülkesi Venezuela ise Nicolas Maduro liderliğinde Türkiye, Rusya ve Çin gibi Asya’nın yükselen güçleri ile işbirliklerini artırarak yoluna devam ediyor.

Ancak ABD’nin dünyanın birçok noktasında olduğu gibi Venezuela üzerinde de uluslararası hukuku yok sayan girişimleri devam ediyor.

Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti’nin Ankara Büyükelçisi Dr. José Bracho Reyes, ABD’nin ülkesine yönelik “barbarizm” diye tarif ettiği uluslararası hukuk ihlallerini Sputnik’e anlattı.

Büyükelçi José Bracho, “Uluslararası Haklar, yüzyıllardır süren varoluş ile medeniyetler ve uluslar arasında azımsanamayacak kadar çok acı dolu anlaşmazlıklar sonrasında, tüm insanlara ve devletlere, yaşadığımız bu dünyada bir denge sürdürme amacıyla verilmiş, yasal çerçevedir” diyerek bu tarihi süreci şöyle özetledi:

“M.Ö 1269’da veri kaydı olan ve Kadeş Antlaşması adıyla bilinen ilk barış antlaşması, III. Hattuşili ile II. Ramses arasında imzalanmıştı. İnsan bilincinin sınırlarını aşan bu belgenin bir kopyası, Alman arkeolog Hugo Winckler tarafından 1906’da Boğazköy’de yapılan kazılar sonucunda bulundu. Ankara’ya çok yakın olan Boğazköy, Türkiye’nin bir ili olan Çorum’da yer alıyor. Kadeş Antlaşması’nın maddeleri, modern diplomasideki barış ve saldırmazlık antlaşmalarının başlangıç noktasını oluşturuyor. Milletlerarası eşitliği temel alan ilk uluslararası anlaşmadır. Belki de Kadeş’in en yararlı ve özgün özelliği, antlaşmanın sığınmacıların iadesi üzerine tasarlanmış olmasıdır. En önemlisi ise her iki tarafın asker ve yetkililerinin misilleme mağduru olmadan ülkelerine dönebilmeleridir.”

‘Emperyalist kibir ve insanoğlunun beceriksizliği yüzünden çok fazla kan boşa döküldü’

“Başrolü üstlendikleri o olağanüstü hadiseden beri, Hititler ve Mısırlılar tutarlı bir mevzuata sahip olana kadar gözü pek bir şekilde çalışmışlar. XVI ve XVII yüzyıllara doğru modern devletlerin resmen ortaya çıkmalarından ve hukuki eşitlik şartlarında ilişkiler kurma isteklerini beyan etmeye başlamalarından itibaren gelişimi devam etmekteydi. 1648’de imzalanan Vestfalya Antlaşması, Vestfalya Barışı’nın ve 1961’de kabul edilerek 1964’te yürürlüğe girecek olan Diplomatik İlişkiler Hakkında Viyana Sözleşmesi’nin sonucudur. Bu antlaşmalar, bu meselelerin medeniyet tarihi boyunca nasıl geliştiğinin belirgin örnekleridir. Buna pozitif küreselleşme için bir istek belirtisi olarak da bakılabilir fakat sadece sağlam bir yasama çerçevesinin varlığının uluslararası ahengi ve barış içinde beraberlikle yaşamayı garanti edeceğini düşünmek safçadır. 3 bin yılı aşkın süre önce atılan bu büyük adıma rağmen anlamsızca, tahammülsüzce hareket edilerek emperyalist kibir ve insanoğlunun beceriksizliği yüzünden çok fazla kan boşa döküldü.”

‘Emir altına girmek istemeyen bazı ülkeleri genellikle dize getiriyorlar’

Büyükelçi José Bracho, “Uluslararası hukuk doktrininin temelini oluşturan temel ilkeler şunlardır: İnsan Hakları’na saygı duymak ve savunmak; Devletlerin sorumluluğunda olan; içişlerine müdahale etmemek; iyi niyet; iktidarların eşitliği; güç kullanma ve tehdidin yasaklanması. Bu şekilde uyuşmazlıklara çözüm olarak barışçıl anlaşmalara varma zorunluluğu oluşmuş ve halkların özerkliğine saygı duyulması sağlanmıştır” diyerek şunları da ekledi:

“1961 yılında imzalanan Viyana Sözleşmesi, diplomatik ilişkiler ve diplomatik personelin dokunulmazlığı üzerine yapılan bir antlaşmadır. Viyana Sözleşmesi’nin temel hedefi, uluslararası birliği oluşturan devletler arasında barış ilişkilerini ve dengeyi, politik ve anayasal rejimlerdeki farklılıklara saygı duyarak koruyacak bir baz olarak işleyecek bir çerçeve sağlamaktır. Birleşmiş Milletler Örgütü’ne üye olan tüm Devletler, yani 193 ülke, bu sözleşmeyi imzalamıştır ve bağlılıklarını onaylamıştır. Sözleşme’nin özünü oluşturan rasyonelliğe uymanın, tüm imzalayan ve onaylayan devletler için geçerli olmasına rağmen en az birkaç ülke yönetimi genellikle sistematik bir şekilde, hükümleri dikkate almıyor ve küçük çıkarlarına bağlı olarak, emir altına girmek istemeyen bazı ülkeleri genellikle ‘dize getiriyor’. Ayrıca talimatlara ve yetkilere karşı körü körüne teslim olmuyorlar, Amerika Birleşik Devletleri’nin eski başkanı ve yeni Nobel Barış Ödülü’nin sahibi Barack Obama’nın basına açık bir açıklama yapmaya cesaret ettiği gibi (Portal VOX, 2015).”

‘Muhammed Peygamber elçiler gönderip kabul etmiş ve onlara herhangi bir zarar verilmesini kesinlikle yasaklamıştır’

“Amerika Birleşik Devletleri hükümetleri, Bolivarcı Hükümet ve Venezuela halkına karşı kınamaları ile Viyana Sözleşmesi’ndeki bir değil, tüm ilkeleri ihlal ediyor. Uluslararası hukuka zarar vermekle tehdit ederek acı verici emsaller oluşturuyor” diye devam eden Büyükelçi José Bracho, şunları ekledi:

“Viyana Sözleşmesi, saygı ve çeşitlilik hakkı için bir araçtır. Fakat Amerika Birleşik Devletleri, bu sözleşmeye imza atmış olmasına karşın, sadece tehdit etmekle kalmayıp güç kullanarak yasadışı ‘yaptırımlar’ şeklinde tek taraflı zorlayıcı önlemler alarak sadece kendi halkımızın sağlıklı gelişimini zorlaştırmakla kalmayıp insan haklarını açıkça ihlal ederek ölüme de sebep oluyor. İç siyasete doğrudan müdahale etme, Kendi Kaderini Tayin Hakkı’na saygı duymama ve dahası, Venezuela’nın tek meşru hükümetinin diplomatlarının ve özel elçilerinin dokunulmazlığını ihlal etme cesaretini gösteriyor. İnsani İşler Özel Elçisi ve Venezuela’nın Afrika Birliği Daimi Temsilci Yardımcısı olarak görev yapan Bay Alex Saab’ın davasında bu açıkça gösterildi; kendisi 20 Haziran 2020’de Yeşil Burun’da keyfi nedenlerden kaçırılarak Kuzey Amerika topraklarında bir hapishaneye transfer edilene kadar 491 gün orada kaldı. Viyana Sözleşmesi’nin 29. Maddesi, diplomatik elçilerinin dokunulmazlığını açıkça belirtir, kişinin gözaltına alınamayacağı veya tutuklanamayacağı varsayılır. Barbarlık ve acımasız kibir öyle bir noktaya ulaşmış durumdadır ki, ABD hükümeti ve onun müttefikleri veya uşakları tarafından gerçekleştirilen bu eylemin aşırılığını ortaya koymak çok zordur, çünkü uygarlıklar tarihinde, diplomatik dokunulmazlık kavramının örneğin Ramayana ve Mahabharata gibi eski Hint destanlarında bile bulunduğunu görüyoruz. Herodot elçilere kötü muameleyi suç olarak kabul ederdi. Muhammed Peygamber, elçiler gönderip kabul etmiş ve onlara herhangi bir zarar verilmesini kesinlikle yasaklamıştır. Cengiz Han ve Moğolların bile diplomatik haklara saygı konusunda ısrarcı oldukları biliniyordu.”

‘Etik ve ilkeler neo-emperyalist çıkarların tek amaç haline gelmesi sonucunda ihlal edildi’

“Bu ay, o kaba misillemenin üçüncü yılı olacak. Uluslararası hukukun açık ihlalini oluşturan, aslen sadece Venezuela’yı değil, uluslararası toplumların tamamını etkileyen, çok tehlikeli bir emsal teşkil ederek ve çok taraflı alanları nadir hale getirerek uluslararası ilişkiler tarihinde hoş olmayan ve silinmez bir leke bırakmaktadır. Dokunulmazlıklar ve ayrıcalıklar devletlere özgüdür fakat et ve kemikten oluşan insanlar, devletleri hakkıyla temsil ettiklerinden bu imtiyazların emanetçileridir. Devletler arasında birlik ve uyum içinde var olmayı sağlayan etik ve ilkeler, aşırı gerginlik ve hatta savaş zamanlarında bile, sağlamlaştırmak için harcanan onca çabaya rağmen neo-emperyalist çıkarların tek amaç haline gelmesi sonucunda ihlal edildi. Bu rezil ve utanç vericidir.”

‘Özgürlüğü geri isteme ve hukuki yapıya saygı gösterilmesini talep etme zamanı geldi’

Büyükelçi José Bracho, sözlerini, “Hükümetlerin ve onlarla birlikte uygar dünya şansölyelerinin seslerini yükselterek Venezuela Hükümetinin Özel Elçilerinin özgürlüğünü geri isteme ve hukuki yapıya saygı gösterilmesini talep etme zamanı geldi. Yaklaşık üç bin yıl öncesinden bu yana, nezaketi, hümanizmi, rasyonelliği ve hoşgörü etiğini uluslararası toplum çerçevesine geçerli olan 3 ilişki normu olarak güvence altına alma hedefinde insanlık yükselerek ilerledi. Aksi takdirde, yüzyıllar boyunca barbarlığın hüküm süreceği bir dünyanın temellerin atılmasının kabul edileceği anlaşılıyor” diyerek noktaladı.

Sputnik

Popüler Yazılar