ABD’nin Afganistan’da “yeni bir oyun kurmak” üzere, Taliban’la anlaşarak, bir planın gereği olarak çekildiğini savunanların azımsanmayacak oranda olduğunu görüyorum.
Bunun doğru olmadığını, ABD’nin 10 yıl önce yenilgiyi görerek çıkma adımları attığını, çekilme kararının Obama döneminde ilan edildiğini, Trump’ın Taliban’la imzaladığı anlaşmanın “yeni oyun kurma anlaşması” olmadığını, her savaşın nihayetinde bir anlaşmayla bitmek zorunda olduğunu zaten bu köşede yazdık.
Tabloyu resmedebilmek için, bugün de ABD’nin en önemli strateji ustasının değerlendirmelerine bakacağız…
‘ABD geri çekildi’
Henry Kissinger, sadece ABD Dışişleri Bakanı ya da Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak değil, Zbigniew Brzezinski ile birlikte ABD’nin son 70 yılına damga vuran stratejilerdeki rolü nedeniyle çok önemli bir isimdir.
Kissinger’ın ünlü Dünya Düzeni kitabı, ABD’nin Irak ve Afganistan yenilgilerini saptayan ve kötü gidişata çözüm arayan bir kitaptır.
Orada şöyle der Kissinger: “Vietnam’dan alınan derslere ilişkin acı verici tartışmadan 30 yıl sonra, Afganistan ve Irak’taki savaşlarla, aynı derecede şiddetli ikilemler yeniden ortaya çıktı. Her iki çatışmanın da kökenleri uluslararası düzenin bozulmasına dayanıyordu. ABD açısından, ikisi de geri çekilmeyle sonuçlandı.”
Kissinger, ABD’nin bu geri çekilmesini şu anda değil, yedi yıl önce, 2014’te saptıyor! Yani öyle iddia edildiği gibi Biden’ın “yeni oyun kurmak” üzere Taliban’la anlaşarak çekildiği gibi bir durum yok. Kissinger’ın da daha 2014’te saptadığı gibi, ABD geri çekiliyordu…
Öyle olduğu için de ABD’nin asker çekme kararı daha Obama döneminde, 2015’te alındı, Trump döneminde de parça parça uygulandı. Biden’ın görevi ise kalan 2 bin 500 askeri de tamamen çekmekten ibaretti.
ABD, Roma’nın kaderini paylaşacak
Yine Zbigniew Brzezinski de Stratejik Vizyon- Amerika ve Küresel Güç Buhranı kitabında, güç kaybını ve geri çekilme sürecini inceler. Öyle ki kitabındaki bölümlerden birinin başlığı “Amerikan Rüyasının Sönmesi”dir ve Brzezinski tabloyu şöyle özetler: “Çok fazla ve giderek büyüyen bir ulusal borç, genişleyen sosyal eşitsizlik, maddiyatçılığı yücelten bir bolluk kültürü, açgözlü spekülasyona dayalı bir mali sistem ve kutuplaşmış bir siyasi sistem.”
Bu saptamaları sadece Kissinger ve Brzezinski değil, CFR Başkanı Richard N. Haass da yapmaktadır. Haass’ın R.C. Altman ile birlikte daha 2010 yılında CFR’nin ünlü dergisi Foreign Affairs’ta yazdığı “Amerikan Ahlaksızlığı ve Amerikan Gücü” başlıklı makalede şu saptama yapılır: “2020 sonrasında mali görünüm düpedüz kıyamettir. ABD, hızla tarihsel bir dönüm noktasına yaklaşmaktadır. Ya mali durumunu düzene sokmak için harekete geçecek ya da bunu başaramayacak ve bunun ulusal ve uluslararası sonuçlarına katlanacaktır.”
Ve Brzezinski, bu saptamadan hareketle ABD’nin önünde Roma veya 20. yüzyıl İngilteresi’nin “kaderini paylaşma” tehlikesi olduğunu belirtir.
Amerikan hegemonyasının sonu
Özetle, 2019 tarihli Amerikan Hegemonyasının Sonu isimli kitabımda vurguladığım gibi, Amerikan rüyası bitti, Amerikan hegemonyası zayıflıyor. Bunu, aynı zamanda belirli sınıfların temsilciliğini yapan ABD’nin üst düzey politika yapıcıları ve stratejistler 20 yıldır tartışıyorlar. Hatta ABD’nin gerilemesinin kendi iç dinamiklerinden kaynaklandığını da saptıyorlar.
İki temel görüş var: Bir görüş, “Geri çekilelim ve içeride üretimle yeniden güçlenelim” diyor, diğer görüş ise “Hâlâ askeri olarak en güçlü biziz, o nedenle yangını çıkaralım, yangından en az zarar gören biz oluruz” diyor…
İki görüşün de ABD’nin derdine derman olamayacağı konusu bir yana, Trump bu iki görüşün senteziydi. Aslında Biden da o sentezin farklı bir versiyonu. Hem geri çekilme ama hem de gücü esas yere (Çin) sevk etme, hem saldırı ve işgalleri rafa kaldırma ama hem de “özel savaş” ile suikast ve sabotajlara yönelme…
Sonuç olarak ABD Afganistan’da yenildi; “yeni bir oyun kurmak” üzere çekilmiş değil. Ancak ABD hâlâ büyük güçtür ve kolayca havlu atmaz; Orta Asya merkezli kışkırtıcı faaliyetlere olanakları ölçüsünde başvuracaktır.(Cumhuriyet)