den, başkan seçildiğinin ilan edilmesinden kısa bir süre sonra muhalefete dostluk eli uzatacağını açıkladı. “Bir yerde durdurmamız gerekiyor” dedi: “Rakiplerimize düşman gibi davranmayı bırakmalıyız. Bizler düşman değiliz. Hepimiz Amerikalıyız.”
Bu, yıllar boyunca ABD Senatosu Çoğunluk Lideri Mitch McConnell ile yapılan uzlaşmalar neticesinde Biden’ın bilenen taktik kitabı: Sahada ılımlı Cumhuriyetçilere hitap etmeye çalışırken, ofiste Cumhuriyetçi seçkinlere de seslenmeyi de deniyor.
ASIL DÜŞMAN KİM?
Demokrat Parti merkezi Cumhuriyetçilere elini uzattıktan sonra yüzünü gerçek düşmanına döndü; seçimlerde kötü bir performans sergilemekle suçladığı sola. Virginia eyaletinin kongre üyesi Abigail Spanberger, “Hiç kimsenin bir daha asla ‘polisin ödeneğini kesin’ dememesi gerektiğini” ortaya sürerek, bu suçlamayı yönlendirdi.
İlerici adayların başarıya ulaşmış olmasına ve Biden’ın Hilary Clinton’ın neoliberal programını kendine örnek alan bir kampanya yürütmesine karşın, merkezci Demokratlar, Black Lives Matter (Siyahların Hayatı Değerlidir) hareketinin temel talebini, ılımlı insanları yabancılaştırmakla itham ettiler. Merkezci Demokratların söylemine göre sorun solda ve çözüm, o biçare ruhlara, yani ılımlı Cumhuriyetçilere ulaşmak.
‘Ilımlı Cumhuriyetçi’ kavramı bir efsanedir. The Lincoln Project’in Cumhuriyetçi seçmenleri uzaklaştıracağı yönündeki tüm iddiaların aksine, Başkan Trump Cumhuriyetçi oylardan 2016’ya kıyasla daha büyük bir pay aldı. Cumhuriyetçilerin yaklaşık yüzde 94’ü son dört yılı içerisindeki başarısızlıklara ve ırkçılığa baktılar ve daha fazlasını istedikleri sonucuna vardı. Bu bir yanılsama değildir; Cumhuriyetçi Parti’nin özüdür. Biden başkanlığını, Trumpçı istisnadan sonra normale dönüş olarak tasarlamak istiyor. Fakat gerçek şu ki, Trump aslında yeni bir şeyi temsil etmiyor; beyaz üstünlükçülüğünün Amerikan tarihi üzerine düşürdüğü uzun gölgeden ortaya çıkıyor.
CUMHURİYETÇİLER TRUMP’I GERÇEKTEN DESTEKLİYOR
Beyaz Cumhuriyetçi seçmenin neden Trump’a oy verdiğinin bilincinde olduğunu kabul etmemiz gerek. Fox News ve Talk Radio tarafından yönlendirilen Cumhuriyetçi seçmen kendi partisine oy veriyor; çünkü Cumhuriyetçi Parti hem ekonomik hem de kültürel olarak Beyaz üstünlükçülüğünün devamlılığını garanti ediyor. Trump, banliyölerdeki (beyaz) kadınları kent yoksulluğundan kurtarmak için bir kampanya başlattığında, konuyla ilgili bilgisi olmadığı söylenerek kendisiyle alay edildi. Yine de, anketçilerin iddialarının aksine, stratejisi işe yaradı ve Trump’ın beyaz kadınlardan aldığı oy oranı yüzde 55’e yükseldi.
Beyaz üstünlükçülüğü Amerika’da alışılmadık olmasa bile, giderek daha fazla rahatsız edici bir hale gelme ihtimali yüksek görünüyor. ABD’de 2045 yılına kadar beyazların azınlık haline geleceği öngörülüyor ve Cumhuriyetçi Parti tabanını toplayarak ve Amerikan siyasetinin araçlarını kullanarak, elinden geldiği kadarıyla bu demografik değişime direnmeye karar verdi.
Örneğin, Biden ılımlı Cumhuriyetçilere hararetli bir şekilde seslenirken, iki beyaz Cumhuriyetçi Parti propagandacısı, Michigan’ınçoğunluklu olarak siyahların yaşadığı Wayne ilçesindeki seçim sonuçlarını onaylamayı reddetti. Trump’ın seçim sonrası stratejisi, genel olarak Cumhuriyetçi Parti’nin stratejisinin de bir göstergesi niteliğinde: Beyaz olmayan seçmenleri mümkün olan her şekilde haklarından mahrum etmek ve Cumhuriyetçi siyasi iktidarını üretmek için seçici kurul sisteminin ayak oyunlarına uygun ve temsili olmayan simyasını kullanmak.
BİDEN’IN ELİ HAVADA KALACAK
Biden muhalefete dost eli uzattığında muhtemelen eli geri çevrilecek; Cumhuriyetçilerin çoğu seçim sonucunu henüz kabul etmediler bile. Cumhuriyetçi düzenin Biden’la çalışarak kazanacağı çok az şey var. Senato Cumhuriyetçi ellerde kalmaya devam edecek ve görünüşe göre Demokratlar, artık Cumhuriyetçilere Covid-19’un neden olduğu ekonomik krizle ilgili mühim adımlar atma çağrısı yapmaktan daha fazla endişe duyuyorlar; Mitch McConnell, 2022 ara seçimlerini düşünerek ellerini ovuşturabilir.
Cumhuriyetçi Parti’nin aslında iki partinin katılımıyla çalışmak istemesi, Demokratların muhtemelen muhalefete uzatacakları dostluk elinin önüne geçecek bazı sistematik siyasi reformlar -mesela seçici kurul sistemi- için destek sağlamasını gerektirecek.
Bu yoldan daha önce de geçmiştik. Biden 2020 seçim kampanyasını sosyalist olmadığında ısrar ederek geçirirken, 2008’de Obama eski papazı Jeremiah Wright’ın ‘radikal’ gündeminden uzaklaştıktan sonra iktidara gelmişti. Obama da bir ekonomik krizle karşı karşıya kaldı ve iki partili bir yaklaşımı benimsedi, bankaları destekledi ve yalnızca mütevazı bir teşvik paketi oluşturdu. Sonuç mu? Mitch McConnell’ın iki yıllık kararlı engelleme kampanyası ardından, Cumhuriyetçiler 2010 yılında Temsilciler Meclisi’nde ara seçimde çoğunluğa gelene kadar Çay Partisi dalgasından faydalandılar.
DEMOKRATLAR HALKA BAKIŞINI DEĞİŞTİRMELİ
Yine böyle olmak zorunda değil. 2020 seçimlerinde, seçmen katılımı 1908 yılından bu yana en yüksek seviyede gerçekleşti. Siyah seçmenler, Demokratların zafer kazanmasını sağlamada ve beyaz azınlık yönetiminin devamını önlemede hayati öneme sahiplerdi. Eğer Demokrat Parti halkın sunduğu bu yeni başlangıcı heba etmek istemiyorsa, Amerikan halkına yaklaşım tarzını değiştirmeli. Demokrat Parti, neoliberal bir siyasi gündeme karşı çıkan siyah sesleri marjinalleştirmek yerine, şimdiye dek sadece bir fanteziye, yani ‘ılımlı Cumhuriyetçilere’ gösterdiği saygıyı, siyah seçmenlere de göstermeli.
Demokrat Parti her iki tarafa birden sahip olamaz. Kırmızı ve mavi eyaletler var. Beyaz üstünlükçülüğünü savunmak isteyen Amerikalılar ve Amerikan topraklarında beyaz üstünlükçülüğü reddinin neye benzediğini gösteren Amerikalılar var. Biden, Demokrat Parti’yi gerçekten ‘beyaz sonrası (post-white)’ bir Amerika kurmaya adayabilir ya da Cumhuriyetçi Parti’nin beyaz üstünlükçü projesini teskin etmeye çalışabilir. Ama artık bir seçim yapmalı.
Joshua Craze, Ainsley LeSure*
Yazının orjinali The Guardian sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan/DuvaR)