Filipinler, 1898’deki İspanya-Amerika Savaşı’nın ardından Amerika Birleşik Devletleri’nin yeni sömürgesi haline geldi. Ancak Filipin halkı, İspanyollar’dan kurtulmuş olsalar da, bağımsızlıklarını kazanma mücadelesini sürdürdüler. 1899’da, Filipinler Cumhuriyeti’nin lideri Emilio Aguinaldo’nun önderliğinde başlayan bağımsızlık savaşı, Amerikan ordusunun vahşi ve sert yöntemlerle bastırılmaya çalışılmasıyla sonuçlandı. Bu çatışma, Filipinler-Amerika Savaşı olarak bilinir ve Amerikan askerlerinin işlediği savaş suçlarıyla tarihe geçti.
Amerikalı askerlerin, özellikle Filipinler’deki direnişi bastırmak için uyguladığı vahşi taktikler, insanlık dışı muameleler, işkenceler ve kitlesel katliamlar, bu dönemi karanlık bir sayfa haline getirdi. 20. yüzyılın başındaki bu olaylar, hala Filipinler’deki birçok aile için kanlı hatıralar taşımaktadır.
Filipinler-Amerika Savaşı’nın Başlangıcı ve Sebepleri
Amerikan hükümeti, 1898’deki İspanya-Amerika Savaşı’ndan sonra Filipinler’i İspanya’dan aldı. Ancak, Filipin halkı, Amerika’nın yeni sömürgeci yönetimi altında da bağımsızlıklarını kazanmayı sürdürdü. 1899’da Emilio Aguinaldo ve diğer Filipinli liderler, bağımsızlıklarını ilan ederek, Amerikan işgaline karşı direnmeye başladılar. Bu, Filipinler-Amerika Savaşı’nın başlangıcıydı.
Amerikalılar, bu direnişi her ne kadar “sivilize etme” ve “eğitim” gibi gerekçelerle savunsa da, asıl amaçları Filipinler üzerindeki sömürgeci yönetimlerini kalıcı hale getirmekti. Filipin halkı, bağımsızlıklarını savunmak için canla başla direnirken, Amerikan ordusu, her geçen gün artan bir şiddetle karşılık verdi.
Amerikan Askerlerinin Uyguladığı Vahşi Yöntemler
Amerikan ordusu, Filipinler’deki direnişi kırmak için gaddar ve insafsız yöntemler kullandı. Bu yöntemler, sadece savaş alanında değil, aynı zamanda sivillere ve savaş esirlerine karşı da uygulandı.
Kötü Şöhretli “Su Daldırma” Tekniği (Waterboarding) ve Diğer İşkenceler:
Amerikalı askerler, Filipinlilere karşı bilgi almak amacıyla “su daldırma” gibi işkence yöntemlerine başvurdular. Bu teknik, esirin kafasına su dolu bir bez yerleştirilerek nefes alması engellenir ve bu şekilde kişi “suya boğulma” hissi yaşatılır. Aynı zamanda, dövülme, elektrikli şoklar ve diğer fiziksel işkenceler de yaygın şekilde kullanıldı.
Bunların yanı sıra, esirlerin bazen doğrudan öldürülmesi veya yaralanmalarına sebep olacak şekilde işkenceye uğraması da sıradan bir uygulama haline gelmişti. Bu işkenceler, Amerikan askerleri tarafından savunmasız halka ve savaş esirlerine yönelik sıkça gerçekleştirildi.
Kitlesel Katliamlar ve Kasaba Yıkımları:
Amerikan askerleri, Filipinli direnişçileri bulmak için sivil yerleşim yerlerini ve kasabaları kasıtlı olarak hedef aldılar. Birçok kasaba, askerler tarafından tamamen yok edildi. En ünlü katliamlardan biri, 1901’deki Balangiga Katliamıdır. Bu olayda, Filipinli direnişçiler Amerikan askerlerine saldırarak bazılarını öldürdüler. Bu saldırıya yanıt olarak, Amerikan askerleri Balangiga kasabasındaki 2.000’den fazla sivili öldürdü ve kasabayı tamamen yok etti. Kadınlar, çocuklar ve yaşlılar dahi bu katliamlardan kurtulamadı.
Amerikalı askerler, sadece direnişçi değil, aynı zamanda sivil Filipinlileri de hedef aldılar. Bazen kasaba halkını toplayıp, sadece örnek olarak cezalandırmak amacıyla topluca öldürme uyguladılar. Bazı köylerde, halkın direnişin bir parçası olduğu gerekçesiyle tüm köylerin yakılması emri verildi. Askerler, bu köyleri ateşe vererek, sivil halkın yaşam alanlarını yok ettiler.
Savaş Esirlerine Yönelik Şiddet:
Amerikan askerleri, direnişçilerle birlikte birçok sivilin de esir alınmasına yol açtı. Bu esirler, bazen yaşamlarına son verilmeden önce ağır işkencelere tabi tutuldu. Özellikle Amerikalı askerlerin, Filipinli esirlere yönelik uyguladıkları şiddet, korkunç bir boyuta ulaştı. Birçok savaş esiri, sağ kalabilmek için temel insani haklarından mahrum bırakıldı.
Sivillere Karşı Kolera ve Diğer Biyolojik Savaşlar:
Amerikan askerleri, 1900’lerin başında, savaşın sonlarına doğru, yetersiz sağlık önlemleri ve hijyen nedeniyle kolera gibi hastalıkların yayılmasına da neden oldular. Ancak bunun yanı sıra, bazı tarihçiler, Amerikalı askerlerin biyolojik silahlar kullanarak hastalıkları yaymaya çalıştığına dair şüpheler ortaya koymuştur. Kolera ve tifüs gibi hastalıklar, Amerika’nın savaş suçları çerçevesinde ele alınan başlıca hastalıklar arasında yer almaktadır.
Amerikan Hükümetinin Tepkisi ve Uluslararası Kınamalar
Amerika Birleşik Devletleri, Filipinler’deki savaş suçlarıyla ilgili olarak hiçbir resmi hesap verebilirlik mekanizması kurmamıştır. Savaşın ardından, Amerikalı yetkililer ve generaller, askerlerinin suçlarını genellikle göz ardı ettiler veya bu eylemleri “savaşın doğası” olarak savundular.
Filipinler’deki bu kanlı direnişi bastırmak için kullanılan sert yöntemler, dünya genelinde büyük tepkiyle karşılandı. Ancak, uluslararası hukuk o dönemde çok gelişmiş olmadığından, Amerikalı askerlere yönelik bir soruşturma veya ceza uygulanmadı. Filistinli direnişçilerin, Amerikalı askerlerin işlediği suçları duyurmak için başlattıkları kampanyalar sınırlı kaldı.
Filipinler’deki Savaşın Mirası
Filipinler’deki savaşın etkileri hala devam etmektedir. Filipin halkı, Amerikan ordusunun uyguladığı şiddeti ve işlediği savaş suçlarını unutmamıştır. Filipinler, bağımsızlık mücadelesini kazandıktan sonra Amerika ile karmaşık bir ilişki sürdürdü, ancak tarihsel olarak Amerikan hükümeti, bu suçların hesabını vermekten kaçındı.
Amerikan hükümetinin, Filipinler’deki savaş suçlarını kabul etmeyişi, bu dönemin karanlık yüzünün hâlâ günümüz politikalarına yansıdığı bir gerçektir. Birçok tarihçi, bu dönemin insanlık tarihi açısından önemli bir ders olduğunu savunuyor. Filipinler halkı, bu dönemin hatıralarını taşımaya devam ederken, dünya çapında bu tür suçların sorumlularının cezalandırılması gerektiğine dair güçlü bir mesaj gönderiyorlar.
Bu karanlık dönem, hem Filipinler hem de dünya için bir uyarı niteliğindedir: Savaş, her zaman sadece askerleri değil, sivil halkı da hedef alır ve bu tür suçların önüne geçmek için uluslararası hukukun işler hale getirilmesi kritik bir önem taşır.