Geçtiğimiz yıl 7 Ekim’de başlayan saldırılardan beri savaşın tüm bölgeye yayılacağından korkuluyordu. Beklenen topyekün savaş geldi çattı. Şimdi asıl sorular çatışmanın ne kadar tırmanacağı ve ABD’nin İsrail’in savunmasına doğrudan müdahil olup olmayacağı
David E. Sanger / New York Times
Orta Doğu’da uzun zamandır korkulan ‘büyük savaş’ geldi. Geçtiğimiz yıl 7 Ekim‘de İsrail’de yaklaşık 1.200 kişinin katledildiği görüntülerin tüm dünyaya yayılmasından bu yana geçen 360 gün boyunca ABD Başkanı Joe Biden, Hamas’ın terörist saldırısının İran’ın diğer vekili Hizbullah’la ve nihayetinde İran’ın kendisiyle bir çatışmaya dönüşmesine izin verilmemesi konusunda her fırsatta uyarılarda bulundu.
İsrail’in Hizbullah lideri Hasan Nasrallah‘a suikast düzenleyip Lübnan‘ı karadan işgal etmeye başlaması ve İran’ın salı günü İsrail’e yaklaşık 200 füze fırlatarak misilleme yapmasının ardından, 1967 Arap-İsrail Savaşı’ndan bu yana bölgenin en tehlikeli dönemlerinden biri yaşanıyor. Şimdi asıl sorular çatışmanın ne kadar tırmanacağı ve ABD’nin daha doğrudan müdahil olup olmayacağı.
Biden’ın durduramadığı sarmal
Son birkaç gün bir dönüm noktası olabilir. İsrail’in cuma günü Nasrallah’ı öldürmesinden bu yana Biden yönetimi daha geniş çaplı bir savaşa karşı uyarıda bulunmaktan savaşı yönetmeye çalışmaya doğru kayıyor. Yetkililer İsrail’in İran’a karşılık verme hakkını savunurken, İran’ın nükleer tesislerine yönelik, çatışmayı kontrolden çıkarabilecek doğrudan saldırılara karşı tavsiyelerde bulunuyorlar. Biden’ın uyarıda bulunduğu ancak bölgedeki büyük Amerikan güçlerine rağmen durduramadığı sarmal budur.
Görev olduğunu savundu
İsrail’in eski ABD Büyükelçisi, tarihçi ve ülkenin en şahin diplomatlarından biri olan Michael Oren, “İsrail’in bakış açısına göre 7 Ekim’den bu yana bölgesel bir savaşın içindeyiz ve bu savaş artık topyekûn bir savaşa dönüştü. Ulusal bekamız için bir savaşın içindeyiz, nokta” dedi. Ardından önümüzdeki birkaç hafta içinde kazanmanın, “Holokost’un ardından yaratılan” bir ulus için bir “görev” olduğunu söyledi. Bilinmeyen ise İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun İran’a karşılık verip vermeyeceğini değil ama nasıl karşılık vereceğini düşünürken bu varoluşsal misyonu nasıl yorumlayacağı.
Biden’ın uyarıları etkisiz kaldı
Biden’ın uyarıları, modern zamanların en korkunç terör saldırılarından birinin ardından dayanışma göstermek için 7 Ekim’den iki haftadan kısa bir süre sonra İsrail’e yaptığı ziyaretle erkenden başladı. Bu, Biden’ın Netanyahu ile yaptığı bir dizi hararetli görüşmedeki tavsiyesine rağmen İsrail’in Gazze Şeridi’ni havadan yok etmesinden ve ordusunu karadan göndermesinden önceydi. İsrail’in Hizbullah’ın kullandığı çağrı cihazlarına ve telsizlere bubi tuzağı kurarak Lübnan’ın dört bir yanında patlatmasından ve İsrail’in Nasrallah’ı öldürmekle kalmayıp Hizbullah liderliğinin çoğunun başını sistematik olarak kesmesinden önceydi. Yönetimin İsrail’in 21 günlük ateşkese katılacağını ima etmesinden, ancak Netanyahu’nun buna yine karşı çıkmasından ve Nasrallah’ı öldüren saldırıyı onaylamasından önceydi.
Sağ ve sol farklı eleştiriyor
Biden’ı eleştiren sağcılara göre tüm bunlar Amerika’nın tereddütlerinin, İsrail’i kayıtsız şartsız destekleme konusundaki isteksizliğinin, her yardım sözünü ABD’nin 11 Eylül saldırılarından sonra yaptığı hataları yapmaması için bir uyarı ile nüanslandırmasının sonucuydu. Sol kesimdeki eleştirmenlerine göre son 10 günde yaşananlar, Biden’ın Gazze’de 41.000’den fazla insan öldükten sonra İsrail’den Amerikan silahlarını çekme tehdidi de dahil olmak üzere Amerikan kozunu kullanmadaki başarısızlığının bir başka örneği.
Netanyahu’nun ABD’nin onayını aldığı açık
Pek çok İsrailli için bu tırmanış kaçınılmazdı; ulusun 1948’de kurulmasıyla başlayan hayatta kalma mücadelesinin bir başka bölümüydü. Netanyahu’nun misilleme yapmak için ABD’nin onayını aldığı açık. Salı günü Beyaz Saray’da Biden’ın ulusal güvenlik danışmanı Jake Sullivan, İran saldırısının büyük ölçüde, gelen füzeleri nasıl engelleyeceklerini planlamak için aylarca uğraşan ABD ve İsrail güçlerinin koordineli çabaları sayesinde yenilgiye uğratıldığını ve etkisiz hale getirildiğini söyledi. Sullivan gazetecilere yaptığı açıklamada “Bu saldırının ciddi sonuçları olacağını açıkça belirttik ve bunu sağlamak için İsrail’le birlikte çalışacağız” dedi.
Kritik seçim savaşı etkileyecek
Amerikalı yetkililer Netanyahu’yu tam anlamıyla bir savaşa yol açmadan ikna edebileceklerine inanıyorlar. Ancak İsrail başbakanının Amerikan başkanlık seçimlerine kadar geçecek beş haftayı, bu programı yıllarca geriye götürmeye çalışmak için uygun bir zaman olarak görebileceğini de kabul ediyorlar. Ne de olsa eski Başkan Donald Trump İran’ın askeri altyapısına yönelik büyük bir saldırıdan şikayetçi olmazdı ve Demokratlar da salı günkü füze saldırısından sonra İsrail’i dizginlemekle suçlanmayı göze alamazlar. NATO’nun eski yüksek müttefik komutanı General Wesley K. Clark salı günü CNN’de yaptığı açıklamada “İsrail orantısız olmak için elinden geleni yapacaktır” dedi. Beyaz Saray yetkilileri ise tam tersi bir görüşe sahip: Netanyahu’nun orantılı olmaktan başka bir şey yapamayacağını söylüyorlar.
Riskler var
Bu yeni dönem pek çok risk barındırıyor. Füze gücünün İsrail ve Amerikan silahlarını geçememesi nedeniyle hayal kırıklığına uğrayan İran’ın nihayet nükleer silah için yarışmanın zamanı geldiğine kendini inandırması ve bu riskli hamleyi iPhone’lara, çağrı cihazlarına ve bilgisayar sistemlerine sızmış bir düşmanı durdurmanın tek yolu olarak görmesi riski var. İran’da ılımlı bir cumhurbaşkanı seçilmesine rağmen Devrim Muhafızları’nın ülke içindeki tartışmaları kazanması ve füze programlarını ve nüfuz ajanlarını iki katına çıkarması riski var. Atlantik Konseyi Scowcroft Orta Doğu Güvenlik Girişimi Direktörü Jonathan Panikoff, “Tam ölçekli bir savaş ya da daha sınırlı bir savaş bile Lübnan, İsrail ve bölge için yıkıcı olabilir. Ancak bundan beklenmedik fırsatlar da doğacaktır; örneğin İran’ın Hizbullah’ı yeniden yapılandırma çabalarını aktif bir şekilde engelleyerek bölgedeki kötü etkisini zayıflatmak gibi. Ve yeni yönetim bu fırsatlardan yararlanmaya hazır olmalıdır” dedi. Eski savaşlar ve sıcak savaşlar bunlar olur. Yeni güç dinamikleri, doldurulması gereken boşluklar yaratırlar. Ancak daha geniş çaplı savaşların bir kez başladıktan sonra tekrar kutuya konmasının yıllar alması tehlikesi devam eder. Nükleer silahların, balistik füzelerin ve tırmanma içgüdüsünün varlığı özellikle zehirli bir karışım yaratıyor.
© 2024 The New York Times Company