Öte yandan 20 Ocak 2017’de Donald Trump’ın Başkan sıfatıyla beyaz saraya girmesi, Amerika terör devletinin tek taraflı politikalarının yeniden hortlaması ve Washington’un küresel güçlerle ihtilaflarının tırmanmasına yeniden zemin oluşturdu. Oysa bu politikalar Barack Obama döneminde İran’ın nükleer meselesi başta olmak üzere bazı uluslararası konularda ortakları ile bir nebze olsun birlikte hareket etmesi yüzünden etkisini kaybetmişti.
Amerika’nın popülist Başkanı Donald Trump “önce Amerika” sloganı doğrultusunda sadece Amerika’nın çıkarları ve hedeflerine öncelik vererek, başına buyruk politikaları Amerika’nın gücünü arttıracağını ve rakiplerine üstünlük sağlayacağını iddia etmeye başladı. Ancak bu politikaların uygulanması pratikte Washington ile geleneksel müttefiklerinin arasını açtığı gibi Amerika’nın küresel rakipleri olan Çin ve Rusya gibi devletlerle arasını iyice açtı.
Avrupa komisyonu eski Başkanı Jean Claude Junker şöyle demişti:
Trump’ın “önce Amerika” sloganı Amerika’nın inzivaya itilmesine yol açtı; üstelik Trump politikalarını uygulamakta anormal yöntemlere sarıldı ve Amerika’nın güvenlik ve dış politika alanında ticari ve iktisadi teknikleri ve yöntemleri kullandı ve bu alanlarda çıkar elde etmeyi temel eksen olarak benimsedi. Bir başka ifade ile Trump Amerika’nın güvenlik ve dış politika alanını ticarileştirmeye yöneldi, ancak bu durum Atlas okyanusunun iki kıyısı arasındaki anlaşmazlıkları ve çatlakları daha da derinleştirdi ve aynı zamanda Batılı müttefiklerinin Amerika’nın küresel siyasette liderlik konumuna kötümser bakmalarına ve güven duygularının sarsılmasına sebebiyet verdi.
Fransız araştırmacı Mary Sisil Nav’e göre, Trump’ın dünyada çok kutuplu düzeni yıkmak isteyen politikaları kişisel özelliğini oluşturuyor ve zorbalık, blöf ve perde arkasında gizli anlaşmalara dayanıyor.
Trump’ın sırf Amerika’ya ve çıkarlarına öncelik tanıması, uluslararası toplumda hatta Avrupalı müttefikleri arasında Amerika karşıtı bir konsensüs sağlanmasına sebep oldu.
ABD milli güvenlik konseyi eski üyesi Robert Mali ise şöyle diyor:
Trump’ın tek taraflı politikası Amerika’yı inzivaya itti. Bu durum Bercam nükleer anlaşmasından çekilmek ve Amerika’nın en yakın müttefiklerine ticari tarifeleri dayatmakla daha da belirgin hale geldi.
Amerika’da Donald Trump beyaz saraya girdiği günden beri uluslararası arena Trump’ın izlediği politikaları ve uygulamaları yüzünden ciddi gerginliklere şahit olmaya başladı. Trump’ın iktidarı döneminde en belirgin özelliği, bölgesel ve uluslararası anlaşmalara ve konvansiyonlara yönelik olumsuz tutumu oldu. Trump şimdiye kadar birçok uluslararası anlaşmadan ve konvansiyondan çekildi. Trump yönetimi şimdiye kadar Paris iklim anlaşması, Bercam nükleer anlaşması, Atlas okyanusunun iki kıyısı arasında serbest ticaret anlaşması gibi önemli uluslararası anlaşmalardan çekildi ve bölgesel Nafta anlaşmasına itiraz ederek yeniden müzakereye açtı ve sonuçta Kanada ve Meksika’ya uyguladığı baskı ile bu ülkelerle yeni bir ticari anlaşma imzaladı.
Amerika Başkanı Donald Trump Avrupa ve Amerika arasında ikili serbest ticareti öngören müzakereleri de askıya aldı. Trump ayrıca ticari politikalarının doğrultusunda Çin gibi bazı küresel iktisadi güçlerine de ticari savaş açtı ve dünya ticaret örgütünden çekilme tehdidinde bulundu.
Trump yönetimi bunlarla da yetinmedi ve bu kez ölümcül kitle imha silahlarının kontrol altına alınmasını öngören bazı anlaşmalardan çekilme tehdidini savurdu ve hatta orta menzilli nükleer silahlarla ilgili INF anlaşması ve açık hava sahası anlaşması gibi anlaşmalardan çekildi ve en son bir dizi bahane uydurarak Start anlaşmasının süresini uzatmayacaklarını açıkladı.
Öte yandan Donald Trump yönetimi uluslararası hukuk ve yasaları hiçe sayarak uluslararası kurum ve kuruluşları da hedef almaya başladı. Trump yönetimi bu bağlamda uluslararası kurum ve kuruluşları eleştirmek ve tehdit etmek ve bu kurumlardan çekilme tehdidinde bulunmakla özellikle Amerika ve İsrail gibi müttefiklerinin haksız istek ve çıkarlarına karşı çıkan kurumları zayıflatmaya çalıştı.
Trump yönetimi şimdiye kadar UNESCO ve BM insan hakları konseyinden çekildi ve dünya sağlık örgütü DSÖ’ye mali yardımlarını kesti ve en son bu örgütten de çekildiğini açıkladı.
ABD Başkanı Donald Trump’ın bu bağlamda en yeni uygulaması ise savaş suçları ve beşeriyete karşı cinayetleri ele almakla yükümlü olan uluslararası ceza mahkemesine yaptırım kararı aldı. Tüm bu gelişmeler uluslararası toplumun Trump’ın bu tür uygulamalarına farklı düzeylerde tepki göstermesine ve pratikte Amerika’nın inzivaya itilmesine ve küresel düzeyde yumuşak gücün, yeni etki gücünün olumsuz etkilenmesine yol açtı.
ABD Başkanı Trump tek taraflı politikaları izlemek ve tamamen despot bir çizgi üzerinde hareket etmekle haksız isteklerini ve tutumunu Avrupalı ortaklarına da dayatmaya çalışıyor. Trump şimdiye kadar birçok kez Avrupalı ortaklarını NATO paktına yeterli katkıda bulunmamakla suçladı ve ayrıca Paris iklim anlaşmasından çekilmekle Avrupa liderlerinin sert eleştirilerine sebebiyet verdi. Trump’ın 8 Mayıs 2018’de İran ile imzalanan Bercam nükleer anlaşmasından çekilmesi de AB ve anlaşmada Avrupa’yı temsil eden troykasının isteklerine aykırı bir hareketti, zira Avrupa bu anlaşmanın korunmasını istiyor.
ABD Başkanı Trump Bercam nükleer anlaşmasından çekildiklerini ilan ederek tarihî açıdan ağır bir sorumluluğu üstlenmiş oldu ve aynı zamanda Amerika devleti dünyada olumlu ve etkili bir rol ifa edemediğini ortaya koydu.
Fransa ekonomi Bakanı Bruno Lumer bu konuda şöyle dedi: Amerika’nın küresel ekonominin bekçisi olmak istemesi asla kabul edilemez. Avrupalı liderlere göre Trump’ın Bercam’ı imzalayan tüm tarafların muhalefeti ile karşılaşan anlaşmadan çekilme kararı büyük bir yanlıştı, zira bu karar uluslararası güvenliği siyasi, askeri ve hatta iktisadi açılardan tehlikeye atmıştır.
Tüm bunlar Washington’un Avrupalı müttefiklerini Donald Trump yönetiminin politikaları ve uygulamalarına çok menfi ve kötümser bakmalarına ve Batı dünyası ve esasen dünya liderliği iddiasını sorgulamalarına yol açtı. Bu bağlamda Almanya Başbakanı Angela Merkel, Amerika’nın dünya liderliği dönemi sona erdiğini belirtti. Merkel’den sonra Avrupa Birliği Dış Politika Sorumlusu Josep Borrell ve ardından Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron da bu dönemin artık sona erdiğini vurgulayan liderler oldu.
Almanya Başbakanı Angela Merkel Haziran 2020’de Avrupa ülkelerini dünyanın karşı karşıya bulunduğu yeni bir gerçeğin üzerinde, yani Amerika’nın muhtemelen artık dünya lideri olmak istemediği gerçeği üzerinde ciddi bir şekilde düşünmeleri konusunda uyardı. Merkel açıklamasında şöyle dedi: Biz Amerika küresel bir güç olmak istediği düşüncesiyle büyüdük. Ancak şimdi bu devlet bu rolden vazgeçebileceği anlaşılıyor. Dolayısıyla Avrupa Amerika’nın liderlik etmediği bir dünya üzerinde derin derin düşünmelidir.
Merkel’in bu açıklamayı, ABD Başkanı Donald Trump Almanya’daki Amerikalı terörist askerlerin bir bölümünü bu ülkeden geri çekme yönündeki kararından sonra yapması anlamla bulundu. Merkel 16 Haziran’da Trump’ın Almanya’daki askerlerinden 9500’ünü bu ülkeden çekmek istediği yönündeki haberleri doğruladı.
ABD Başkanı Donald Trump Almanya NATO paktının en büyük Avrupalı üyesi olarak bu paktın giderlerini temin etmekte daha fazla pay üstlenmesi gerektiğini belirterek, Berlin yönetimi bunu yapmadıkça Amerikalı askerler bu ülkeden çekileceğini belirtti.
Amerika terör devletinin başta Batı dünyası olmak üzere dünya liderliğinde ifa ettiği rolünün gerilediğini ortaya koyan durumlardan biri, Washington’un Batı Asya, Doğu Asya ve Avrupa’daki bölgesel müttefikleriyle ile geleneksel ilişkilerine bakışını değiştirmesidir. Amerika Başkanı Donald Trump şimdiye kadar birçok kez artık Amerika’nın bölgesel müttefiklerinin güvenliğini bedava karşılama dönemi son erdiğini ve Washington’un ortakları bunun bedelinin önemli bir bölümünü karşılamaları gerektiğini açıkladı.
Amerika Başkanı Trump Batı Asya ve Doğu Asya gibi bölgelerde müttefiklerine karşı sergilediği tutuma benzer bir tutum sergileyerek Almanya başta olmak üzere Amerikalı terörist askerlere ev sahipliği yapan Avrupa ülkelerinden bu askerlerin giderlerini karşılamakta daha aktif olmalarını istedi. Ancak bu talep Berlin’in muhalefeti ile karşılaştığı gibi, Amerika’nın Avrupa’yı savunma konusunda güvenilirliğinin de sorgulanmasına yol açtı. Belki de bu yüzden Alman Başbakan Merkel, Avrupa ülkelerinden Amerika’nın gücünün gerilmesiyle birlikte ortaya çıkan yeni gerçekleri ciddi ciddi düşünmelerini istedi.
Bu gelişme aynı zamanda Avrupa ülkelerinin yeşil kıtayı savunma kapasitelerini Almanya ve Fransa liderliğinde göz önünde bulundurmalarına ve bir savunma fonu kurmanın yanında ortak askeri ve savunma projelerini tasarlayarak hayata geçirmeyi düşünmelerine sebebiyet verdi. Öte yandan Amerikalı bazı askerlerin Almanya’dan çekilmesi NATO üyesi Avrupa ülkelerini Amerika’nın Avrupa’ya yönelik askeri yükümlülükleri konusunda kaygılanmalarına yol açtığı gözleniyor. Nitekim Amerikalı askerlerin Almanya’dan çekilmesi Berlin ile Washington arasında çeşitli alanlara sıçrayan gerginliğin tırmandığını gösteriyor
Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Haziran 2020’de Avrupa ülkelerini dünyanın karşı karşıya bulunduğu Amerika’nın muhtemelen artık dünya lideri olmak istemediği gerçeği üzerinde ciddi bir şekilde düşünmeleri konusunda uyarması ise şimdiye kadar birçok düşünür ve uzmanın dile getirdiği gerçeği yansıtmaktadır. Bu kavram, Amerika’nın çöküşü ve küresel liderlik konumundan yavaş yavaş çekilmesi başlığı altında gündeme gelmiştir. Şimdi ise AB de açıkça bu konuyu itiraf etmeye başladığı anlaşılıyor. Bundan önce Avrupa Birliği Dış Politika Sorumlusu Josep Borrell de Amerika liderliğindeki küresel düzenin sona erdiğinden söz etmişti. Borrell Mayıs 2020’de yaptığı açıklamada, uzmanlar bir süredir bu konuyu dile getirdiğini, şimdi ise bu gelişme gözlerin önünde yaşanmakta olduğunu vurguladı.
Avrupa Birliği Dış Politika Sorumlusu Borrell korona virüs pandemisini güç dengesinin batıdan doğuya doğru kaymasının dönüm noktası olabileceğini belirtti. Borrell hali hazırda AB üzerinde hangi tarafta yer almak istediği yönündeki baskıların sürekli artmakta olduğunu vurguladı. Borrell, AB kendi çıkarları ve değerleri peşinden gitmesi ve herhangi bir tarafın elinde alet olmasından kaçınması gerektiğini de sözlerine ekledi
CNN kanalı ise bir raporunda ABD Başkanı Donald Trump’ın dış politika eğilimini eleştirerek, bugün başka ülkeler her zamankinden daha çok Amerika’dan izlediği tutumu düzeltmesini istediklerini belirtti. CNN, Trump Amerika’nın imajını yıktığını ve beyaz sarayda varlığı Amerika’nın uluslararası itibarını yerle bir ettiğini vurguladı.
CNN’e göre Amerika Başkanı Donald Trump beyaz saraya girer girmez Paris iklim anlaşması ve Bercam nükleer anlaşması gibi önemli uluslararası anlaşmalardan çekildi ve ardından Çin ve hatta AB’ye karşı ticari savaş açtı. CNN raporunda şu ifadelere yer verdi:
Amerika şimdi her zamankinden daha çok yalnızdır; zira Trump birçok ülke ile ilişkileri kesti. Şimdi dünya ülkeleri Amerika’dan izlediği yöntemi düzeltmesini istiyor ve ABD müttefikleri Amerika’nın bir sonraki Başkanı kim olacağını bekliyor ve bunun için Kasım seçimlerini beklemeleri gerekiyor
Bugün Amerika sürekli gerileyen ekonomisi, borçlarının görülmemiş düzeyde artması, tek taraflı ve zorba politikalarını sürdürmesi, uluslararası anlaşmalardan ve kurumlardan çekilmesi, Avrupa ile artan ihtilafları, uluslararası rakipleri olan Çin ve Rusya ile anlaşmazlıklarının tırmanması ve diğer birçok benzer sebepten ötürü küresel rolünü kaybetmeye başladı ve başta BM olmak üzere birçok uluslararası platformda da yalnız kaldı.
Bu durumun son örneği, korona virüs salgını şartlarında dünya sağlık örgütüne mali yardımlarını kesmesi ve nihayetinde bu örgütten çekilmesidir. Bu karar da Amerika’nın diğer kararları gibi rakipleri ve hatta müttefiklerinin sert eleştirilerine yol açtı.
Bundan önce Almanya Dışişleri eski Bakanı Zigmar Gabrial gibi bazı Avrupalı deneyimli politikacıların da belirttiği üzere, Amerika’nın uluslararası arenada yükümlülüklerinden cayması, sadece Trump’ın izlediği ve uyguladığı bir politika değildir. Bu durum Amerika’da kim Başkan olursa olsun devam edecektir. Bir başka ifade ile Amerika’da hakimiyet sistemi böyle bir eğilimi uygulama peşindedir. Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas’ın da belirttiği üzere bugün artık Avrupa ile Amerika arasındaki iyi ilişkiler dönemi sona ermiştir ve Amerika’da hatta demokrat bir başkanın işbaşına gelmesi ile düzelmeyecektir.