Pazartesi, Kasım 25, 2024

Son Haberler

İlgili Yazılar

Nazi Almanyası’ndan kaçtı, savaş suçlarının altına imzasını attı: Henry Kissinger

Henry Kissinger, 27 Mayıs 1923’de Almanya’da “Heinz Alfred” ismiyle Yahudi bir ailede doğdu. Nazilerin iktidarı sırasında aile, 1938’de ABD’ye göç ederek New York’a yerleşti ve Kissinger’ın adı “Henry” olarak değiştirildi.

İkinci Dünya Savaşı sırasında 1943’te, ABD vatandaşlığına kabul edilen Kissinger, ABD ordusunda Almanca tercüman olarak görev yaptı. Kissinger, 1946’da “çavuş” rütbesiyle ordudan ayrıldı.

Savaşın bitmesinin ardından Harvard Üniversitesinde eğitimine devam eden Kissinger, 1950’de siyaset bilimi alanında lisans, 1954’te felsefe alanında doktora derecelerini almasının ardından üniversitede akademik çalışmalarına bir süre devam etti.

1960’da siyasete girme kararı aldı, ABD’nin ilk Yahudi dışişleri bakanı oldu

Kissinger, akademide geçen yıllarının ardından, 1960’da siyasete girme kararı aldı. Dönemin New York Valisi Nelson Rockefeller’ın 1960, 1964 ve 1968 yıllarındaki başkanlık kampanyalarında “kıdemli dış politika danışmanı” olarak görev yaptı. 1968’de Cumhuriyetçi Partiden başkanlık için aday adayı olan Rockefeller’ın yarışı kaybetmesinin ardından, partinin adayı Richard Nixon’ın kampanyasında çalışmaya başladı.

Nixon’ın zaferiyle sonuçlanan 1968 seçimlerinden sonra Kissinger, 1969-1975 yıllarında ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı, 1973-1977 yıllarında ise ABD’nin ilk Yahudi dışişleri bakanı olarak görev aldı.

Soğuk Savaş’ın yönünü etkileyen Çin ve Sovyet Rusya’yla yumuşama

Soğuk Savaş döneminde ABD Dışişleri Bakanı olan Kissinger’ın, 1971’de Çin’e yaptığı iki gizli ziyaretin, Nixon’ın bir sonraki yıl yapacağı ziyarete zemin hazırlaması, ikili ilişkilerde yeni bir dönemin açılmasını sağladı.

Kissinger’ın “üçgen diplomasisi” olarak bilinen Çin ve Sovyetler Birliği ile eş zamanlı yürüttüğü müzakereleri, ABD ve bu iki ülke arasındaki ilişkilerin “normalleşmesine” ön ayak oldu.

Eski Bakan’a göre üçgen diplomasisi, “kendi içinde her biri üzerinde bir tür baskı oluşturmak ve dikkatlice manevra yaparak her birine, onların birbirlerine olduğundan daha yakın olmaya çalışmak” anlamına geliyordu.

Kissinger’ın diplomatik temasları sonucunda 1972’de imzalanan Stratejik Silahların Azaltılması Antlaşması (SALT I) ve Anti-Balistik Füze Anlaşması, ABD ve Sovyetler Birliği arasındaki ilişkilerin “yumuşamasını” sağladı.

Mayıs ayında 100 yaşını dolduran Kissinger, temmuz ayında başkent Pekin’e giderek Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’le görüştü.

1973’te ABD’nin müttefiki İsrail ile eski Sovyetler Birliği’nin müttefiki Mısır arasındaki Yom Kippur Savaşı’nın süper güçlerin katılacağı bir çatışmaya dönüşmesini engellemek için Orta Doğu başkentleri arasında yaptığı diplomatik seyahatler, “mekik diplomasisi” teriminin ortaya çıkmasını sağladı.

Kissinger, 1975’de 35 ülke tarafından imzalanan ve Avrupa’da karşılıklı güven anlayışının güçlendirilmesine, barış ortamına elverişli şartların geliştirilmesine ve demokrasi ile insan haklarının temel alınmasına katkıda bulunmayı amaçlayan Helsinki Nihai Senedi müzakerelerinde önemli rol oynadı.

Darbeler ve sivillerin ölümü

Dünya siyasetini şekillendiren tartışmalı kararlarıyla bilinen Kissinger, 1973’te Şili’de demokratik yollarla seçilmiş sosyalist hükümeti deviren Pinochet önderliğindeki askeri darbeyi destekledi. Endonezya’nın 1975’te Doğu Timor’u işgal etmesine izin verdiği, dönemin sonrasında gizliliği kaldırılan belgeleriyle ortaya çıktı.

Arjantin’de, 1976’da (Devlet Başkanı Maria Estela Martinez) Peron hükümetine yapılan askeri darbeyi de destekleyen Kissinger, ABD’nin 38’nci Başkanı Gerald Ford dönemindeki politikalarıyla da başta Angola olmak üzere, Afrika’daki iç savaşları “körüklediği” eleştirilerine maruz kaldı.

Kissinger, özellikle 1969’da Kamboçya’nın bombalanması ve 1970’te Vietnam’ın güneyinin işgal edilmesindeki rolü nedeniyle ülke içinde ve dünya çapında yaygın bir şekilde kınandı.

Pentagon raporuna göre Kissinger, Kamboçya’da 150 bin ila 500 bin sivilin ölümüne neden olduğu tahmin edilen 1969 ve 1970’te Kamboçya’ya yönelik yapılan “3 bin 875 bombardımanın her birini şahsen onayladı.”

Kamboçya’ya atılanların çoğunun savaş sona erdikten onlarca yıl sonra dahi sivilleri öldürmeye ve sakat bırakmaya devam eden misket bombaları olması, Kissinger’ı hayatı boyunca eleştirilerin hedefinde tutmaya devam etti.

Kissinger’ın ayrıca Kamboçya’da Kızıl Kmerler’in ve yaklaşık 2 milyon Kamboçyalının ölümüne neden olan diktatör Pol Pot’un iktidara gelmesine yol açan iç savaşın patlak vermesinde rol oynadığı ifade ediliyor.

“Nobel Savaş Ödülü”nü kazandı

Uluslararası ilişkiler disiplininde realist yaklaşımın öne çıkan isimlerinden Kissenger, ahlaki değerleri ikinci plana atan bir yaklaşımla özdeşleştirildi.

Kissinger, mimarı olduğu ve milyonlarca sivilin ölümüyle sonuçlanan Vietnam Savaşı’nda ateşkes anlaşmasının imzalanmasındaki rolü nedeniyle 1973’te Nobel Barış Ödülü’nü kazandı ancak bu ödül, Nobel tarihinde en tartışmalı ödüller arasında yerini aldı.

Kamboçya’da bombardımanlar ve Güney Amerika’da ölüm saçan askeri rejimlere destek vermek gibi ABD dış politikasının en eleştirilen hamlelerinden bazılarına dahil olmuş Kissinger’a ödül verilmesi, büyük eleştiri topladı.

Kissinger ödüle, Kuzey Vietnamlı lider Le Duc Tho ile birlikte layık görüldü. Vietnamlı lider ödülü reddederken Nobel tarihinde ilk kez Ödül Komitesi’nden 2 kişi de Kissinger’a ödül verilmesini protesto etmek için istifa etti.

New York Times gazetesi de ödülü “Nobel Savaş Ödülü” olarak adlandırırdı.

Kissinger’ın, 2016’da ise 1969’dan bu yana yürüttüğü kamu hizmeti nedeniyle ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) tarafından sivillere verilen en büyük onur olan Seçkin Kamu Hizmeti Ödülü’ne layık görülmesiyle de işlediği suçlar adeta meşrulaştırıldı.

Pek çok zulüm ve ölüme göz yumdu

Vietnam Savaşı’nın sona ermesinin ardından 1971’de o dönemki isimleriyle Batı Pakistan (Pakistan) ve Doğu Pakistan (Bangladeş) arasında başlayan ve Nixon yönetimindeki ABD’nin görmezden geldiği çatışmalar, yaklaşık 3 milyon Bangladeşlinin ölümü ve milyonlarca kişinin yerinden edilmesiyle sonuçlanan krizlerde bir şekilde Kissenger’ın tutumu hep tartışıldı.

Kissinger ve Ford, Endonezya’da dönemin siyasi lideri Sukarno’nun 1965’te askeri darbeyle devrilmesinin ardından iktidara geçen ve Doğu Timor’u işgal etmeyi planlayan General Suharto’yu ziyaret etmek üzere 1967’de Endonezya’ya gitti.

Kissinger ve Ford’un ABD’ye dönmesinden kısa bir süre sonra Suharto işgali başlattı. Ulusal Güvenlik Arşivi tarafından yayımlanan gizliliği kaldırılan devlet notları, Suharto’nun bunu “Beyaz Saray’ın tam onayına sahip olduğunu bilerek” yaptığını gözler önüne serdi.

Notlara göre Kissinger, Suharto’ya “Yapacağın her şeyin hızlı bir şekilde başarıya ulaşması önemli. Ford’la birlikte ABD’ye döndükten sonra gerçekleşirse daha iyi olur.” tavsiyesinde bulundu.

Endonezya’nın işgali sonrasında başlayan ve 1999’a kadar süren çatışmalar sonucunda yaklaşık 200 bin Doğu Timorlunun hayatını kaybettiği tahmin ediliyor.

ABD’nin dış siyasetini şekillendirdi

ABD dış politikasının ahlakın, pragmatizm ve kişisel çıkarların önüne geçmesine izin verdiği takdirde başarılı olabileceğine inanmayan Kissinger, aldığı kararlar ve politik görüşüyle göreve geldiği 1969’dan beri ülkenin dış siyasetini şekillendirdi.

Kissinger 1994’de yayınlanan “Diplomasi” adlı kitabında “Dış politikasının testi olarak kendisinden ahlaki mükemmellik talep eden bir ülke ne mükemmelliğe ne de güvenliğe ulaşabilir.” ifadesini kullandı.

Dışişleri Bakanlığı görevinden ayrıldıktan sonra da dış politika konularında danışman olarak söz sahibi olmaya devam eden Kissenger, 40’ıncı ABD Başkanı Ronald Reagan’ın imzaladığı kararname ile Dışişleri Bakanlığı bünyesinde kurulan Orta Amerika Ulusal İki Partili Komisyonuna başkanlık yaptı ve komisyon “Kissenger Komisyonu” olarak anıldı.

Irak işgalinde de rol oynadığı düşünülüyor

Başkan Reagan ve 41’inci Başkan George H.W. Bush döneminde Dış İstihbarat Danışma Kurulunda görev yaptıktan sonra devlet görevinden ayrılan Kissenger, ulusal güvenlik konularında ABD başkanları ve dışişleri bakanlarının gayri resmi danışmanı olmaya devam ederek “Kissinger Associates” isimli danışmanlık şirketini kurdu.

Bazı çevreler, yaklaşık 200 bin sivilin öldürüldüğü 2002’de başlayan ABD’nin Irak’ı işgali sırasında Kissinger’ın dönemin ABD Başkanı George W. Bush, Başkan Yardımcısı Dick Cheney ve üst düzey yardımcısı Karl Rove’a “gayri resmi danışman” olarak çalıştığını iddia eden açıklamalar yaptı. Ancak bu iddialar resmen doğrulanmadı.

ABD, Kissinger’ın aktif görevden ayrılmasından sonra da onun politik görüşlerini dış siyaset anlayışında uygulamaya devam etti.

100 yıllık hayatında hiçbir şeyden “pişman olmadı”

Kissinger, 100 yıllık hayatı boyunca aldığı hiçbir karardan pişmanlık duymadığını “Kendinizle ilgili her şeyi kabul edin. Her şeyi kastediyorum. Her şey sizinle başlar, sizinle biter. Özür dilemek yok, pişmanlık yok.” sözleriyle ifade etti.

Kissinger’ın kişisel internet sitesinden yapılan açıklamada, eski Bakan’ın 100 yaşında Connecticut eyaletindeki evinde yaşamını yitirdiği duyuruldu.

Kaynak:AA

Popüler Yazılar