Türkiye ve ABD dışişleri bakanlıkları, 4 Nisan günü yaptıkları ortak açıklamayla ikili ilişkilerde Stratejik Mekanizma döneminin başladığını duyurdular. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Joe Biden’ın Ekim 2021’de yaptıkları görüşmede kurulması kararlaştırılan mekanizma, Ankara’da Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Sedat Önal ve ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşler Müsteşarı Victoria Nuland tarafından başlatıldı.
Ortak açıklamada, Türk-Amerikan heyetleri arasındaki görüşmede, “ekonomik ve savunma işbirliği, terörle mücadele, bölgesel ve küresel meseleler dahil olmak üzere iki ülkenin ortak çıkarlarının bulunduğu konu başlıklarının” gözden geçirildiği kaydedildi.
Aynı açıklamada, ABD Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Marisa Lago’nun, Stratejik Mekanizma’nın ekonomik ve ticari boyutundaki işbirliğini geliştirmek üzere 5-6 Nisan 2022 tarihlerinde Ankara’yı ziyaret edeceği ve yine bu mekanizma çerçevesinde Dışişleri Bakanları düzeyindeki toplantının bu yıl düzenleneceği bilgisi de verildi.
Diplomatik kaynaklara göre, Stratejik Mekanizma kapsamındaki dışişleri bakanları toplantısı ileriki aylarda Washington’da gerçekleşecek ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Biden yönetiminin göreve başladığı Ocak 2021’den bu yana Amerikan başkentine ilk resmi ziyaretini gerçekleştirmiş olacak.
Kaynaklar, mekanizmanın ilişkilerin bütün boyutlarının ele alınacağı bir çatı oluşturacağını, her iki tarafın farklı kurumlarının birlikte yer alabilecekleri bir ortam yaratarak konuların daha bütüncül ele alınmasının amaçlandığını kaydediyorlar. Aynı kaynaklara göre, son dönemde artan diyalog ve Türkiye’nin dış politikasındaki onarım süreci Ankara-Washington hattının daha da canlanmasına yol açıyor ve bu sürecin bu şekilde devam etmesi öngörülüyor.
Türkiye uzun süredir böyle bir mekanizma istiyordu
Ankara, ilişkilerin giderek daha da zorlaştığı son yıllarda tıkanıklığın aşılabilmesi için ABD ile böyle bir mekanizma ya da çalışma grubu kurulmasını talep ediyor ancak Washington’dan olumlu bir yanıt alamıyordu. Biden yönetiminin iktidara gelmesinin ardından ilişkilerde başlayan yumuşama süreci, iki ülke liderini Haziran 2021’de önce Brüksel’de sonra da Ekim 2021’de Roma’da bir araya getirmişti.
Kaynaklar, bu mekanizmanın kurulmasına ilişkin mutabakatın da Roma görüşmesinde ele alındığını kaydediyorlar. Mekanizmanın önce aktive edilmesi sonra da başlatılması ise ancak Ukrayna savaşının başladığı 24 Şubat’tan sonra gerçekleşti.
Türkiye ve ABD, Stratejik Mekanizma’nın aktive edilmesine ilişkin kararı ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Wendy Sherman’ın Mart başındaki Türkiye ziyareti sırasında açıklamışlardı. Ankara’daki diplomatik kaynaklara göre, bu sürecin ana belirleyicisi Ukrayna savaşının yarattığı yeni güvenlik ortamı ve Türkiye’nin hem NATO hem de ABD ile stratejik ilişkisinin yeniden öne çıkması oldu.
Ankara’daki temasları sırasında NTV’ye konuşan Nuland, bu durumu “İki ülke arasındaki ilişkide yeni bir enerji var. Tüm NATO müttefikleri olarak Rusya’nın başlattığı bu korkunç savaşla karşı karşıya kaldık. Bu savaş hem Türkiye’nin hem de bizlerin çıkarlarını tehdit ediyor, etkiliyor. NATO’daki müttefikler olarak hep birlikte hareket ediyoruz,” sözleriyle açıkladı.
Türkiye ve ABD dışişlerinin ortak açıklamasında da bu konuya değinilirken, “Türkiye ve ABD, Ukrayna’nın egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün korunmasına dair ortak taahhütlerini yinelemişlerdir. ABD, Türkiye’nin savaşa adil ve diplomatik bir çözüm bulunmasını kolaylaştırmak amacıyla sergilediği çabaları memnuniyetle karşılamıştır,” değerlendirmesi yapıldı.
Stratejik ve model ortaklıktan stratejik mekanizmaya
Türk-Amerikan ilişkilerinin özellikle son 20 senesinde işbirliğinin gelişen bölgesel ve küresel olaylara ve ikili ilişkilerin doğasına göre farklı terminolojilerle tanımlandığı gözleniyor. NATO müttefikliğinin getirdiği stratejik müttefiklik ilişkisinin ABD’nin Irak’a 2003’de başlattığı savaşa Türkiye’nin katılmaması ve topraklarını kullandırtmamasıyla sarsılmasından sadece beş sene sonra Ankara’ya gelen dönemin ABD Başkanı Barack Obama, model ortaklık kavramını ortaya atmıştı.
2013-2018 yılları arasında yaşanan ciddi bunalımların sonunda Türkiye ve ABD, 16 Şubat 2018’de yayınladıkları ortak bildiriyle ilişkilerin stratejik ortaklık tanımını yeniden gündeme getirmişlerdi. Aynı dönemde iki ülke üç ayrı çalışma grubu kurmuş ve siyasi, askeri, güvenlik, ekonomik ve bölgesel konularda işbirliği adımını atmışlar ama somut sonuçlara ulaşamamışlardı.
Tarafların özellikle odaklandığı sorunlar arasında ABD’nin Suriye Demokratik Güçleri adı altında YPG’ye destek vermesi, Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemlerini alması ve konuşlandırması, ABD’nin Fethullah Gülen konusunda Türkiye’nin iade istemlerini dikkate almaması ve Türkiye’nin bozulan insan hakları sicili gibi konular yer alıyordu.
Bu sorunların hala çözülememiş olması, yeni kurulan Stratejik Mekanizma’nın gündeminde olacağını göstermesi açısından önemli. ABD’nin önde gelen diplomatlarından Nuland, özellikle S-400 sorunu ile ilgili bir soruyu yanıtlarken, “Bizim bu noktada yapmak istediğimiz şey uzun yıllara dayanan tarihi ortaklığımızı, müttefikliğimizi düzeltmek ve bozulan ilişkileri onarmak,” ifadelerini kullandı.
Ancak ne Ankara ne de Washington’da başta S-400 sorunu olmak üzere mevcut güçlüklerin kısa vadede aşılması kolay görünüyor. Tarafların sorunları büyütmek yerine başta Ukrayna olmak üzere bölgesel konulardaki işbirliğini öne çıkartmaya devam edecekleri büyük bir olasılık olarak değerlendiriliyor.
Sorunlar nasıl çözülecek?
Türkiye ve ABD, ortak sorunların sıralaması konusunda farklı düşünüyorlar. Türkiye, en temel sorunun ABD’nin Türkiye’nin terörist örgüt olarak tanımladığı YPG’ye askeri destek vermesi olduğunu, ABD ise Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemini konuşlandırması olduğunu vurguluyor.
Kuzeydoğu Suriye’de şiddetin azalması ve göreceli bir istikrar ortamının yaratılmış olması, iki ülke arasındaki S-400 konusunun özellikle Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması kontekstinde öncelikli sorun haline geldiği değerlendirmeleri yapılıyor. ABD’nin 2017 tarihli Amerikan’ın Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşılık Verme Yasası (CAATSA) ve Ocak 2021’de yürürlüğe giren Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası, Türkiye’nin S-400’lere sahip olmamasını şart koşuyor.
Geçen haftalarda Amerikan basınında çıkan haber ve yorumlarda, Washington’un Ankara’ya S-400 sistemini Ukrayna’ya vermesi teklifinde bulunduğu iddia edilmiş ancak taraflarca doğrulanmamıştı. Türkiye’nin, özellikle de Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasının ardından S-400 sistemini aktive etmek ve kullanmak gibi adım atmayacağını diplomatik yollarla ABD’ye ilettiği ancak üçüncü bir ülkeye transfer etmesinin beklenmemesi gerektiği mesajını verdiği kaydediliyor.
Bu koşullar, iki müttefik ülkenin kurduğu yeni mekanizmayı, sorunların çözümü ve bozulan ilişkileri onarma konusunda zorlu bir süreci beklediğini gösteriyor.