İran İslam cumhuriyeti dışişleri bakanı Muhammed Cevad Zarif de konuya twitter üzerinden gösterdiği tepkide, ““siyahın beyaz olduğu” bir dünyada BM İran’ı borcu nedeni ile genel kurulda oy hakkından mahrum bırakıyor. Dikkate alınmayan konu, ekonomik terörizmi, BM borçları bir yana, İran’a gıda ödemelerini yapmak için izin vermiyor” dedi.
Zarif, “BM bu parayı Amerika’nın son deniz korsanlığından çaldığı 110 milyon dolardan alabilir” hatırlatmasında bulundu.
Dışişleri bakanının Amerika tarafından çalınan 110 milyon dolar konusu, İran’a ait 2 milyon varil ham petrolünün Washington tarafından açıkça bir “deniz korsanlığında” satışıdır.
AP birkaç gün önce verdiği haberde, “Amerika’nın Birleşik Arap Emirlikleri’nin Fuceyre sahillerinde bulunan Aşilas petrol tankerindeki 2 milyon varil petrolü varil başı yaklaşık 55 dolar değerinde sattığını bildirdi.
İran’ın üyelik parasının BM’e ödenmemesini aslında 2 açıdan ele almak gerekir:
Birincisi, İran’ın mali kaynaklarına ve döviz gelirlerine erişiminin kısıtlanmasıdır, zira ABD’nin tek taraflı yaptırımları nedeniyle İran’a yabancı kaynaklardan para transferi zorlaştı.
Fakat Guterres’in kararı, BM Genel Kurulu’nun görmezden geldiği ana ve önemli konunun, üyelik ücretinin ödenmesindeki gecikme ve İran’ın ekonomisine ve halkına daha birçok zararın nedeninin, Amerika’nın ekonomik terörü olmasına kayıtsız kaldığını gösteriyor.
Ancak sorunun bir başka yönü de, Birleşmiş Milletler’in bazı ükelerce bir araç olarak kullanımına sebep olan yapısal zayıflıklar.
Uluslararası meseleler uzmanı Mecid Şocai bu bağlamda şöyle diyor:
“Birleşmiş Milletler’deki mali sorunlar her zaman bu örgütün performansını etkileyen konulardan biri olmuştur. Güvenlik Konseyi 5 daimi üyesinin veto hakkına ilaveten BM kararları ve eylemlerinde ayırımcı bir konu olan ve hatta ona da yazılmamış veto hakkı denilebilen konu, Örgütün bütçesinin sağlanması ve verilen mali hediyelerdir, zira ülkeler bu şekilde BM kararlarını etkileyebilirler.”
Örneğin dönemin BM genel sekreteri Ban Ki-moon 2016 yılında yaptığı açıklamada Suudi Arabistan’ın yapmış olduğu maddi yardımları nedeni ile Yemen savaşında işlediği tüm cinayetelere rağmen Riyad hükümetinin adının BM çocuklar haklarını ihlal edenlerin listesinden çıkartmak zorunda olduğunu duyurdu.
Bütçe temini açısından Amerika yüzde 22’lük payı ile BM’de en fazla üyelik hakkı ödüyor; fakat bunu her zaman BM’in kararlarını etkilemek ve kendi nüfuzu bağlamında suiistimal etmiştir. Hali hazırda BM’de uluslararası çalışan Amerikalılar, en fazla sayıyı oluşturuyor, halbuki BM bildirgesi 101. Maddesi uyarınca bu örgütteki çalışanlar, üye ülkelerin coğrafi alanı oranında olmalıdır.
BM genel sekreteri Guterres’in İran’ı BM Genel Kurulu’nda oy kullanma hakkından mahrum bırakma kararında tüm bu faktörlerin etkili olduğu düşünülebilir. Fakat şimdi bir soru gündeme geliyor:
“Amerika ve İsrail’in insanlığa karşı cinayetleri ve ekonomik terörizm nedeni ile İran halkının haklarının açık ihlaline karşı Güvenlik Konseyi’nin pasifliği ve müsamahakarlığına karşı BM nasıl sorumluluk hissetmiyor? Bu eylem ve Güvenlik Konseyi kararlarının açık ihlaline karşı, BM genel sekreterinin üye ülkelerin haklarını destekleme bağlamında verecek kararda üzerine dayanacak bir yasa yok mu?”