Bu bağlamda Çin’in Uluslararası Atom Enerjisi Ajansındaki temsilcisi, Amerika ve diğer Batı ülkelerinin kendi çıkarları doğrultusunda olan nükleer programlara karşı sorun yaşamadıklarını bu bağlamda da Amerika ve İngiltere’nin Avustralya için nükleer denizaltılar yapma anlaşmasına vardığını sert bir şekilde eleştirdi.
İran İslam Cumhuriyeti her daim uluslararası anlaşmalar ve küresel nükleer koruma kuralları çerçevesinde, özellikle de tıbbi alandaki ihtiyaçlarını karşılamak üzere nükleer programların peşine düşmüştür. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı da bu faaliyetlere tam denetim yapmaktadır.
Ancak Amerika ve Batılı ortakları nükleer apartheid oluşturarak ve ortaklarını rakiplerine karşı donatarak İran İslam Cumhuriyeti’ni nükleer bomba yapmakla suçlayarak İran’ın barışçıl faaliyetlerini engellemek istiyor.
Amerika Avustralya ile yaptığı son nükleer anlaşmasında İngiltere ile beraber AUKUS anlaşması çerçevesinde 9 denizaltı yapım anlaşmasını imzaladı. Bu durum ise küresel çapta eleştirilere yol açtı. Buna rağmen Amerika kendisi İkinci Dünya Savaşında Hiroşima ve Nagazaki’de ilk kez atom bombasını kullanan ülke olmuştur. Bu da büyük insanlık karşıtı cinayet ve katliam olarak tarihe geçmiştir.
Rus nükleer meseleler uzmanı Yesiev şöyle düşünüyor: ” İran’ın nükleer programlarının barışçıl mahiyete sahip olduğundan eminim. Uluslararası toplum ve 5 artı bir grubu uluslararası toplumu temsilen bunu kabul etmelidir. İran reaktörleri için gerekli olan nükleer yakıt üretim sağlamak için uranyum zenginleştirmelidir. Amerika bunu çok iyi biliyor ancak kasten buna karşı çıkıyor. “
Artık dünya Amerika’nın Batı Asya’ya yönelik müdahaleci siyasetlerini Siyonist Rejimin siyasetleri ve korunması çerçevesinde ayarladığını görüyor. Bu bağlamda Amerika’nın bölge ülkelerine nükleer meselelerde yönelttiği ithamlar da sırf İran İslam Cumhuriyetine baskı uygulamak ve sonuçta İran’ın barışçıl faaliyetlerini durdurmak amaçlıdır.
İran İslam Cumhuriyeti BERCAM nükleer anlaşmasında nükleer faaliyetlerden yararlanma kararlılığını gösterdi. Ancak Amerika, Donald Trump döneminde BERCAM nükleer anlaşmasından çekilerek uluslararası anlaşmalara ne denkli sadakatsiz olduğunu gösterdi.
Bu hususta siyasi meseleler uzmanı Peter Simon şöyle bir değerlendirmede bulundu: ” İran’ı suçlamak ve nükleer programlarını askeri amaçlı olarak değerlendirmek, Batı’nın İranlı nükleer bilim adamları ve makamlarının hassas donanımlarını anlamak ve bulmak için bir bahanedir. Bu da tamamen garazkarlık sayılır. “
Her halükarda Çin Halk Cumhuriyeti’nin Birleşmiş Milletler Teşkilatı Güvenlik Konseyi daimi üyesi olarak İran İslam Cumhuriyeti’nin nükleer faaliyetler ve programlarını desteklemesi bu konseyde BERCAM nükleer anlaşmasına ve İran’ın nükleer faaliyetlerine karşı nasıl davranılmasına dair ciddi ihtilafların ve görüş farklılıklarının olduğu anlamına gelir. Bu desteğe rağmen Tahran, Pekin hükümetinin her türlü nükleer apartheid’ı önlemek için açıklamaların ötesine geçip icraata geçmesini bekliyor. Bu bağlamda Çin’in İran İslam Cumhuriyeti ile ticari ve ekonomik işbirliğini geliştirmesi ve Amerika’nın zalimane yaptırımlarını pratikte de kabul etmediğini göstermesi gerekiyor. Buna esasen Çin karşılıklı çıkarlar çerçevesinde İran İslam Cumhuriyeti ile münasebetlerini arttırmalıdır.