ABD Başkanı Donald Trump’ın, geçen yılki G7 zirvesinde Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah El Sisi’yi beklerken şöyle sorduğu basına yansımıştı: “Nerede benim favori diktatörüm?”
Milyonerlikten ABD Başkanlığı’na terfi eden Trump’ın dünyanın dört bir yanındaki otokrat liderlerle ilgili böylesine olumlu tonda konuşması sürpriz değil. Trump daha önce de Kuzey Kore lideri Kim Jong-Un’u “harika bir lider” olarak tanımlamış, Rus lider Vladimir Putin için “benden daha iyi bir insan” ifadelerini kullanmıştı. Eski üst düzey ABD’li yetkililer bunu “diktatörlüğe özenme” olarak açıklıyor.
Arap liderlerden destek
Liderlerin göreve gelip gitmesinde ABD dış politikasının aktif rol oynadığı Ortadoğu’da, Trump’ın nezaketi diktatörlerce hak ihlallerine daha fazla tolerans olarak okunuyor; özellikle de Mısır ve Suudi Arabistan’da.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nden Emir Magdi, “El Sisi gibi Arap liderler, dünya çapında bir güç olarak gördükleri ABD’nin, basına sürekli saldıran, insan haklarını görmezden gelen, popülist politikalar uygulayan bir başkan tarafından yönetildiğini görmekten inanılmaz mutlular” diyor. Magdi “Pek çok Arap ülkesinin Trump’ı 2016’da desteklemesi sürpriz değildi. Şimdi de desteklemeye devam ediyorlar” diye ekliyor.
Beyaz Saray’da bir müttefik
Mısır açısından Trump’ın yeniden başkanlığa seçilmesi Beyaz Saray’dan bir kez daha güçlü bir desteğin gelmesi anlamına geliyor.
Trump’ın selefi Barack Obama döneminde Washington, 2013’teki Mısır darbesini takiben doğrudan askeri yardımlarını askıya aldı. Apache hücum helikopterleri, F-16 jetleri ve 250 milyon doların da dahil olduğu bu yardımların askıya alınması, Washington’dan en fazla ekonomik ve askeri yardım alan ülkelerden biri için ağır bir darbeydi.
Trump, bunun aksine Mısır’a doğrudan yardım yolunu seçti. Mısır istihbarat servislerinin rutin olarak aktivistleri ve muhalifleri hedef aldığı bir dönemde Kahire ile çoğu askeri ve güvenlik danışmanlığı için ayırılmış 1,4 milyar dolarlık “karşılıklı yardım” anlaşması imzaladı. “Kısacası, Trump’ın bir dönem daha seçilmesi El Sisi gibi otokratik liderler açısından bir zafer ve insan haklarını ayaklar altına almak için daha fazla alan anlamına geliyor” diye özetliyor Magdi.
Ancak El Sisi, ABD Başkanı’ndan neredeyse limitsiz destek alan tek Arap otokrat lider değil.
Önce Amerika sonra Suudi Arabistan
Trump, Obama dönemindeki politikalardan dönüşün sinyalini, başkan olduktan hemen sonra, 2016’da ilk yurtdışı gezisini Suudi Arabistan’a yaparak vermişti. Suudi Arabistan’ın fiili lideri Prens Muhammed Bin Salman, pek çok Batı ülkesi kendisine mesafeli yaklaşırken Beyaz Saray’dan büyük ölçüde destek aldı.
Trump yönetimi ABD’de yaşayan Suudi muhalif Cemal Kaşıkçı’nın 2018’de öldürülmesinin ardından Kongre’den gelen eylem çağrıları karşısında Prens Bin Salman’a kalkan oldu. Bunun yanı sıra, Suudilerin Yemen’de verdiği vahşi savaşa yönelik itirazlara rağmen Riyad ve müttefikleri ile 8 milyar dolarlık silah anlaşması imzaladı.
ABD Başkanı, Suudi dış politikasını desteklemeyi bir adım öteye götürüp, Riyad’ın en büyük düşmanı İran ile imzalanan nükleer anlaşmadan, Avrupalı müttefikleriyle arasını açacak şekilde çekildi.