Bu alandaki en son tutumunda ise Amerika savunma bakanı Lloyde Austin Reagan Vakfı’nda düzenlenen Ulusal Savunma oturumunda yaptığı konuşmada şu açıklamada bulundu:” Çin ile sıkı sıkıya bir rekabet içerisindeyiz. “
Biden’ın de bu hususu şeffaf şekilde açıklayarak, Pekin’in, ekonomik, siyasi, askeri ve teknolojik güç araçlarını birleştirerek uluslararası sistemin istikrarı ve serbestliğine yönelik sorun yaratacak tek sorun olduğunu Amerika’nın rakibi olacağını dile getirdi.
Görünen o ki Washington tüm çabalarını Çin’i tehdit göstermeye ve Çin’in imajına bozmaya odaklatmıştır. Bu bağlamda Çin’in sadece Amerika için değil uluslararası düzen için de tehlikeli olduğu ileri sürülmektedir. Bu çabalar ise, Biden hükümetinin sözde Pekin’e karşı ortak tutum için kolektif cephe oluşturma doğrultusundaki genel siyaseti çerçevesinde değerlendirilebilir. Biden hükümeti Çin’e karşı agresif bir tutum sergilemiştir.
Haziran 2021’de yayımlanan Amerika yeni hükümetinin ” ulusal güvenlik stratejisi geçici kılavuzu” belgesinde Amerika’ya yönelik tehditlerin en önemlileri arasında Doğu ve Avrasya bölgesinin iki küresel gücü Çin ve Rusya yer almaktadır.
Buna rağmen Biden açıklamaları ve hükümet makamlarının tutumlarından yola çıkarak Biden hükümeti açısından en temel ve ciddi tehdidin Çin halk Cumhuriyeti olduğu anlaşılmaktadır. Washington’un Pekin’e karşı sürekli ithamlar savurmasının yanı sıra Washington’u asıl kaygılandıran husus, Çin’in dünyanın birinci ekonomik gücü olarak gelecek yıllarda güçlenmesi ve askeri gücünün de günden güne artmasıdır. Bu durum ise Amerika’nın Doğu Asya’daki geleneksel konumunu ve güvenlik denklemlerini iyice karıştıracak ve Amerika’nın askeri gücünü zor duruma sokacaktır.
Foreign Policy dergisinde yazdıkları analizde Hal Brands ve Micheal Beckley şu ifadelere yer vermişlerdir: ” Son 5 yıl içerisinde, Amerika’da iki hükümet, bu ülkeyi Çin ile doğrudan rekabete sürüklemiştir. Amerika’nın savunma siyaseti Çin’i Atlantik’in batısından uzak tutmaya odaklanmıştır.
Çin’den böyle bir görüntü vermek özellikle de agresif olduğunu ileri sürmek Washington’un Doğu Asya’daki ortakları özellikle de Japonya, Güney Kore, Avustralya’yı korkutmak ve kendi yanına daha fazla yanaştırmak ve yakınlaştırmak içindir. Böylece bu tür Washington ortağı olan ülkeler Çin’in sözde deniz, ekonomi, askeri alanındaki yayılmacılığı karşısında Amerika ile daha yakın ilişkiler kurmaya ikna edilmeye çalışılmaktadır. Tabii ki Washington şimdiye dek Amerika, Japonya, Avustralya ve Hindistan’dan oluşan QUAD ve Amerika, Britanya ve Avustralya’dan oluşan AUKUS koalisyonlarını kurmuştur. Buna rağmen Amerika bölgedeki diğer ülkeleri özellikle de Singapur ve Vietnam’ı da ikili ve çoklu anlaşmalar çerçevesinde Çin ile mücadele etmek için yanına almak istiyor.
Tabii ki Pekin de Washington’un iddialarını Hint-Pasifik bölgesinde varlığını pekiştirmek ve arttırmak için bir bahane ve mazeret olduğunu biliyor. Bu bağlamda Pekin bölge ülkeleri ile ilişkilerini geliştirmek sureti ile bölgesel barış ve istikrarın korunmasına da vurgu yapmaktadır.
Buna ilaveten Çin askeri kabiliyetlerinin güçlendirilmesini de sırf muhtemel tehditler karşısında ulusal güvenliğini korumak doğrultusunda olduğunu vurgulamıştır.