The Economist dergisi son sayısında Çin’in Asya’da yükselişini ve ABD ile rekabetini ele aldı. Kapaktan ‘Çin’in arka bahçesi için mücadele’ başlığı ile verilen makalenin spotu ise şöyle: “Mücadelenin merkezi Güneydoğu Asya olacak.”
Güneydoğu Asya coğrafyasının insanlarının, bu iki ülkeyi (ABD ve Çin) ters taraflara çekmeye çalışan 2 kutup olarak gördüğü ve bölge hükümetlerinin de taraflarını seçme konusunda baskı altında hissettiği vurgulana makalede, ABD-Çin çekişmesinin iki sebepten ötürü şiddetleneceği belirtiliyor:
“Birincisi Güneydoğu Asya Çin için stratejik açıdan çok önemli. Çin’in kapısının önü, petrol ve diğer hammaddelerin Çin’e sevk edildiği ticaret yolu ve ürünlerin lojistiğinin yapıldığı yer. Oysa ki Çin, doğudan ABD’nin sıkı müttefikleri olan Japonya, Güney Kore ve Tayvan tarafından kuşatılmış durumda ve Güneydoğu Asya hem Pasifik hem de Hint Okyanusu’na askeri ve ticari açıdan erişim sağlayan bir coğrafya. Çin ancak Güney Doğu Asya’da rakipsiz bir güç haline gelirse, kuşatılmışlık hissinden kurtulabilir.”
CEZBEDİCİ BİR PAZAR
“İkincisi Güneydoğu Asya sadece bir ara istasyon değil, bizatihi kendisi geçmişte olduğundan çok daha fazla bugün dünyanın önemli bir parçası. 700 milyon insana ev sahipliği yapıyor; bu AB’den, Latin Amerika’dan ve Ortadoğu’dan daha fazla. Tek başına bir ülke olsaydı, dünyanın 4. büyük ekonomisi olurdu, ABD, Çin ve Hindistan’dan sonra. Endonezya ve Malezya ekonomileri son on yılda yüzde 5-6 büyüdüler, Filipinler ve Vietnam ise yüzde 6-7. Myanmar ve Kamboçya gibi daha fakir ülkeler ise daha hızlı büyüdüler. Yatırımcılar için Güneydoğu Asya tercih edilen üretim merkezi haline gelirken buradaki tüketiciler ise yeterince zenginleştiler ve bölge cezbedici bir pazar haline geldi.”
ÇİN’İN KAZANMA İHTİMALİ DAHA YÜKSEK
Hem ticari hem de jeopolitik açıdan Güneydoğu Asya’nın bir ‘ödül’ olarak tarif edildiği makalede, iki rakip arasında (ABD ve Çin), Çin’in bu ödülü kazanma ihtimalinin daha yüksek olduğu kaydediliyor: “Çin bölgenin en büyük ticari ortağı, buraya ABD’den daha fazla yatırım yapıyor. Hiçbir ülke ABD ile yan yana görünüp Çin’i karşısına almak istemiyor.”
İlişkilerin sıkı görünse de aynı zamanda gergin olduğu belirtilen makalede, Çin’in Güney Çin Denizi’nde askeri gücünü artırmasının endişe yarattığı öne sürülüyor.
Ancak diğer yandan, Güneydoğu Asya hükümetlerinin, müreffeh komşuları Çin’le yaptıkları ticaretten ve yatırımlardan feragat etme konusunda istekli olmadığı vurgulanan makalede, ortada kalan tüm güçler gibi, bölgenin büyük ülkelerinin de iki tarafa da (ABD ve Çin) oynadığı ve kendi faydaları için ne çıkarabilirler ona baktıkları yorumu yapılıyor.
ABD’YE ÖNERİLER
ABD’nin Çin etkisine karşı, bölgede bir denge oluşturmak ve seçenekleri artırmak için ülkeleri cesaretlendirmesi gerektiği vurgulanırken, bu mekanizmalardan bir tanesi olarak, daha fazla bölgesel entegrasyon öneriliyor. Diğer bir mekanizma olarak ise, Japonya ve Güney Kore gibi diğer Asya ülkeleriyle bağları kuvvetlendirmek önerilirken, ASEAN örneği veriliyor.
Makalenin ana fikri ise son cümlede şöyle özetleniyor: “Her şeyden önce ABD, bölge ülkelerini taraflarını seçme yönünde zorlamamalı, bu tuzağa düşmemeli. Güneydoğu Asya, buna direnme (taraf seçmeye) konusunda kararlı.”