Biden, “Komutanlarımız, askerlerimizin hayatını korumanın ve gelecek zamanda Afganistan’dan ayrılmak isteyen sivillerin ayrılışını güvence altına almanın en iyi yolunun askeri varlığımızı bitirmek olduğunu söyledi.” bilgisini paylaştı.
ABD Başkanı sözlerinin devamında Afganistan’da sonu gelmeyen misyonu yerine getirmek için artık belli ve açık bir hedefleri olmadığına işaretle, Afganistan’da 20 senelik savaşın ardından Amerikan evlatlarını çok önceden bitmesi gereken bir savaşa göndermekten kaçındığını vurguladı.
ABD Başkanı Biden’in bu açıklaması aslında ABD’nin dış politika ve güvenliğinde dönüm noktası sayılıyor. Washington geçen 20 senede ilk etapta Afganistan’a terörizmle mücadele gerekçesiyle ve 2003 yılında da Irak’a saldırı talimatı verdi. Ancak ABD’nin bir sonraki hedefi bu iki ülkede kendi istediği gibi bir devlet ve millet inşa etmekti. Ancak bugün Afganistan örneğinde bu konunun asla hayata geçmediğini görmekteyiz. Taliban’ın Afganistan’ı ele geçirmesi, ABD ve Batılı müttefiklerinin “Afganistan’ı modern bir demokrasi şeklinde yeniden inşa etmek” için 20 senelik çabalarının son bulması anlamına geldiği ifade edilebilir.
Başka bir deyişle ABD Afganistan’da kendi isteği doğrultusunda devlet ve millet inşa etme sürecinde başarılı olamadı.
Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, Afganistan’daki yenilgiden Batı’nın önemli ders aldığına işaretle, Afganistan’dan orada askeri müdahalenin başarılı olmadığına dair ders almaları gerektiğini vurguladı.
ABD, Afganistan’ın yeniden inşası ve imarı için milyarlarca para harcadığını iddia ediyor. ABD Yönetimi Gözlem Merkezi’nin raporuna göre, ABD’nın, Afganistan’ın yeniden inşası için ayırdığı paraların büyük kısmı heba oldu. Afganistan’da idareler ve devlet kurumlarındaki türlü yolsuzluklar ve kötü yönetim, ABD’nin yönetimi istismar etmesiyle birlikte, ABD’nin Afganistan’ı yeniden inşa etmesi için ayırdığı paraların büyük kısmının yok olmasına neden oldu. Bu paralar, Afganistan halkının yaşam şartlarının iyileşmesi için harcanmadı ve bu ülke halkının acı ve çilelerinin hafifletilmesine katkı sağlamadı. Aslında ABD’nın kendisi Afganistan’daki fakirlik, kaos ve yıkımdan sorumludur.
Diğer yandan Amerikalıların ortak bir milli kimlik kurma ve Afganistan’da sivil ve demokratik kurumlar oluşturma noktasında başarısız kaldı.
Biden’in Afganistan’ın yeniden inşası konusunda başarısız kalmasını itiraf etmesi ve bu husus için diğer ülkelerde askeri müdahalesine son verme noktasındaki sözleri, ABD’nin çöküş sürecinin devam ettiğini ve bu ülkenin küresel ve ulusal gücünde kayda değer ölçüde kan kaybı yaşandığını gösteriyor.
Soğuk Savaş ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra ABD kendisini dünyanın yegane süper gücü olarak görüp yeni küresel düzenden söz ediyordu. Ancak muhtelif endeksler ABD’nin ekonomik, siyasi ve askeri ebatta giderek zayıfladığını gösteriyor. Bu süreç, tek taraflılık yanlısı olup uluslararası kurallar ve yasaları gözardı eden ABD’nin eski Başkanı Donald Trump döneminde şiddet kazandı ve artan biçimde ABD’nin yanlızlaşmasına yol açtı.
Gelinen noktada ise ABD’nin Afganistan’dan skandal bir şekilde çekilmesi veya daha doğrusu Afganistan’dan firar etmesi ve Biden’in savaşzede ülkede ABD’nin hedeflerinin tahakkuk bulmadığına dair sözleri, küresel bir güç olarak ABD hakkındaki tablo tümüyle çizik çizik olmuştur.