Cumartesi, Kasım 23, 2024

Son Haberler

İlgili Yazılar

Biden’ın politikalarını test edecek 10 zirve

Washington’daki araştırmacılar, Biden’a ABD’nin NATO anlaşmasının 5’inci maddesi uyarınca toplu savunmaya olan sıkı bağlılığını yeniden teyit etme çağrısı yapıyorlar

2020 yılındaki küresel zirveler diplomasisi, bazı üst düzey toplantıların ertelenmesine, bazılarının da video konferanslar aracılığıyla düzenlenmesine mecbur bırakan koronavirüs salgınının kurbanı oldu. Ancak gelecek yıl da aynı sebeplerle sanal şekilde düzenlenmesi muhtemel zirveler, uluslararası iş birliği açısından her zamankinden daha çok önemli. Durum aynı zamanda, mevcut ABD Başkanı Donald Trump’ın politikasının rotasını ‘Önce Amerika’dan ‘çok taraflı iş birliği taahhüdünü yerine getirmeye’ ve ‘biriken dünya sorunlarını ele almak için somut adımlara’ kaydırmak zorunda kalacak olan yeni ABD Başkanı Joe Biden’ın gücünü de test edecek. Peki, 2021’de yapılacak olan en önemli zirve hangisidir? Ve bu zirve, ABD ve dünya açısından neden bu kadar önemli?

Aşağıda 20 Ocak’ta göreve gelecek olan Biden’ın politikalarını test edecek 10 zirveyi gözden geçireceğiz.

NATO (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) Zirvesi

NATO liderleri geçen nisan ayında kuruluşun 70’inci yıl dönümünü kutlamalarına rağmen 1949 yılında kurulan ve Avrupa ile Kuzey Amerika’da 30 ülkeyi kapsayacak şekilde genişleyen ittifak, bazı liderlerinin tanımladığı üzere ‘felç geçirdi’. Örgüt son yıllarda Türkiye’nin başta Fransa olmak üzere NATO ülkeleri ile anlaşmazlığı ve Trump’ın ‘örgütün, ülkesi için stratejik bir önem taşımadığını’ belirterek ABD’yi geri çekme tehdidi gibi çeşitli zorluklarla karşılaştı. Trump’ın eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, başkanlık seçimlerini kazanırsa ABD Başkanı’nın ikinci görev döneminde NATO’dan çekilebileceği konusunda uyarmıştı. Bu durum Avrupa’yı ‘ABD’ye uzun süreli bağımlılığın güvenliklerini tehlikeye atabileceği’ korkusu sonrasında bir Avrupa ordusu kurma düşüncesine yöneltti.

Ancak NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Joe Biden’ın başarısından sonra ve Trump’ın çalkantılı yıllarının ardından Atlantik boyunca dayanışmayı yeniden sağlama umuduyla ABD Başkanı’nı NATO’nun 2021 yılı başlarında Brüksel’de yapılacak liderlik zirvesine davet etti. Toplantı, Afganistan’daki ve diğer bölgelerdeki tüm koşulların yeniden değerlendirilmesi çağrılarının ortasında, Afganistan’da yaklaşık 20 yıldır süren misyonun yıl dönemine denk geldiği için oldukça önemli bir dönemece tanık olacak.

Washington’daki araştırmacılar, Biden’a ABD’nin NATO anlaşmasının 5’inci maddesi uyarınca toplu savunmaya olan sıkı bağlılığını yeniden teyit etme çağrısı yapıyorlar. Araştırmacılar, Çin ve Rusya ile yaşanan gerilimde NATO için küresel bir siyasi rol öngören yeni stratejik kavramı benimsemenin yanı sıra yıkıcı teknoloji ve uzay rekabetinin neden olduğu zorluklar ve iklim değişikliği sorunu gibi ortaya çıkan geleneksel olmayan tehditleri ele almak için girişimler başlatma çağrısında da bulundular.

ABD – Avrupa Zirvesi

Geçtiğimiz yıllarda Trump yönetimi ile Almanya ve Fransa arasında gerginlikler yaşandı. Bazı Avrupa ülkelerinin ise küresel önceliklerini belirlemek, dış politikada kendi seçtikleri ortaklarla bağımsız çalışmalar yürütmek ve bu kararları uygulamak için yeterli malzeme ve kurumsal yeteneklere sahip olma arzusu hız kazandı. Bu durum, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ‘egemen’ Avrupa hakkındaki açıklamalarında ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in Avrupa için stratejik özerkliğin bir başlangıcı olarak bir ‘jeopolitik bir komite’ kurulması arzularında açıkça görülüyordu.

Ancak tablo artık değişti. İngiltere merkezli Financial Times gazetesine göre Avrupa Birliği liderleri, Biden’ın seçimleri kazanmasını Transatlantik ortaklığını yeniden canlandırmak için ideal ve nadir bir fırsat olarak görüyor, bu fırsata 2021 yılı başlarında Brüksel’de ev sahipliği yapmayı planlıyorlar. Sadece bu da değil; Avrupa Komisyonu bu ay ‘AB ile ABD arasında Dünyayı Değiştirmek İçin Yeni Bir Eylem Programı’ başlıklı bir belge açıkladı. Program, benzer fikirlere sahip ortaklardan oluşan yeni bir küresel koalisyonun ana odağı olarak iki taraf arasındaki ilişkiyi çerçeveliyor.

Çin’in ortaya koyduğu stratejik zorluk konusunda yakın koordinasyonun yanı sıra bu program, ‘aşılar geliştirmek, iklim değişikliğiyle mücadele etmek, e-ticareti düzenlemek, endüstriyel istihbarat sağlamak ve diğer ortak ilgi alanları için okyanusun her iki tarafında ikili iş birliğinin güçlendirilmesi’ çağrısında bulunuyor. Bu durum, Biden’ın görev yıllarının ABD ve AB arasında yeni bir stratejik yapılanma döneminin habercisi olduğunu gösteriyor.

Demokratlar Zirvesi

Biden, demokratik kurumları desteklemek ve Batı demokratik değerlerinin karşı karşıya olduğu tehditleri ele almak için ortak bir gündem oluşturmak amacıyla ‘dünya genelindeki demokrat’ iktidarların, ilk görev yılında bir araya gelmesi sözü verdi. Tarihi henüz kararlaştırılmayan bu zirvenin Washington’da yapılması bekleniyor. Ancak zirve riskli görünüyor. Çünkü davet edilecek ülkelerin listesini belirlemek zor.

Gerçekçi olmak gerekirse dünya, ABD’nin müttefikleri olan Brezilya, Macaristan, Filipinler ve Türkiye gibi rejimlerle doludur. Bu ülkelerin tartışmalı politikalar uyguladıkları bir dönemde liderlerine zirveye katılmaları için bir davetin gönderilip gönderilmeyeceği açık değil. Aslında Türkiye gibi bazı ülkeler, Başkan Trump’ın iktidar yıllarında baskıcı politikalar benimsediler. Dünyanın en büyük demokrasisi olan Hindistan da ‘Hindu milliyetçiliğinin şovenist politikalarını’ takip ediyor. Washington’daki Dış İlişkiler Merkezi’nde araştırmacı olan Stewart Patrick’e göre ‘ABD’nin bu müttefikleri ile yeni çatlaklar oluşturmasının riskleri oldukça büyük.’

Bunun yanı sıra bu zirveyi düzenlemek, ABD’nin itibarını da dengeye sokacak. Öyle ki Trump’ın yıllarının, bunlara eşlik eden yasal ihlallerin ve ırkçı eleştirilerin, ülkeyi zirve gündemini yayınlamaya uygun hale getirip getirmediğine dair sorular olacak.

Biyoçeşitlilik Zirvesi

Diğer yandan Çin hükümeti, geçtiğimiz ekim ayında yapılması planlanan Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’ne taraf olan devletlerin 15’inci konferansına, 17- 30 Mayıs tarihleri ​​arasında Kunming şehrinde ev sahipliği yapacak. Bir araya gelen ülkelerin, 2030 yılına kadar biyoçeşitliliği korumaya yönelik bireysel ve kolektif çabalara rehberlik edecek ‘yeni bir anlaşma’ olarak tanımlanan stratejik bir planı benimsemeleri bekleniyor.

Belgelenmiş raporların ‘iklim değişikliği, karasal ve denizsel doğal çevrenin bozulması, sürekli sömürülmesi ve kirlilik nedeniyle canlı organizma ve ekosistem türlerinin sayısındaki düşüş’ hususundaki uyarılarının ardından yeni bir plan oluşturma ihtiyacı acil görünüyor.

Bununla birlikte doğaya yönelik bu saldırılar, dünyada ve hatta küresel kapitalizmin kendisinde sürdürülebilir kalkınmanın temellerini baltalıyor. Bu nedenle kara ve denizlerin yüzde 30’unu insan sömürüsünden korumayı amaçlayan bir kampanyayı destekleyerek Biden’ın biyoçeşitlilikteki düşüşü durdurmak için getirebileceği değişikliklerden bahsettiği konular arttı.

Yedi Sanayi Ülkesi Zirvesi

İngiltere Başbakanı Boris Johnson, gelecek yıl Birleşik Krallık’ta düzenlenecek olan G7 Zirvesi’ne ev sahipliği yapacak. Böylece grup, Trump’ın iktidardan ayrılmasından sonra üyeliğin genişletilmesini ve Rusya’nın gruba geri dönüşü hususunda ilgili önerilerin yokluğunu ele alacak. Johnson; Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, ABD ve AB gibi mevcut üyelerle birlikte Avustralya, Hindistan ve Güney Kore’yi zirveye davet etti. Bu yeni ülkeler kalıcı hale gelirse grup G10 olacak. Bu tür bir toplantı, Çin’in Asya’da ve dünya çapında artan etkisine Batı’dan bir yük oluşturacaktır.

Biden’ın Batı’nın bu jeopolitik hırslarını güçlü bir şekilde desteklemesi bekleniyor. Aynı şekilde AB’den çıkışının ardından serbest ticareti güçlendirme ve İskoçya’nın Glasgow şehrinde kasım ayındaki zirve öncesinde sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik iddialı taahhütleri teşvik etme girişimlerinin yanı sıra İngiltere’nin G7 başkanlığını gelecekteki olası pandemilere karşı küresel hazırlığı artırmak için kullanması da muhtemeldir.

Dünya Ticaret Örgütü Zirvesi

Kazakistan hükümeti bir yandan 2020’den itibaren ertelenen Dünya Ticaret Örgütü’nün 12’inci Bakanlar Konferansı’na Nur Sultan’da ev sahipliği yapmayı ümit ederken diğer yandan da aylardır konferans için onay bekliyor. Bununla birlikte Dünya Ticaret Örgütü’nün bir sonraki zirvesini düzenleme konusuna karar verememesi, bu uluslararası örgütün karşılaştığı sorunların en küçüğüdür. Geçtiğimiz dört yıl boyunca Trump yönetimi, bazen Çin’e ve bazen de AB’ye karşı ikili bir ticaret savaşı başlatarak örgütü marjinalleştirmeye çalıştı.

Biden ve Ticaret Temsilcisi Catherine Tay’ın ABD’nin Çin’e karşı sert tavrını sürdürmesi bekleniyor. Diğer yandan da müzakereler ve çabaların Trump’ın yaklaşımına aykırı olacağı belirtiliyor. Öyle ki yeni yönetim, güçlü bir Dünya Ticaret Örgütü’nün varlığının ve ABD dışında diğer büyük ticaret ortaklarının desteğinin alındığının farkında. Pekin’i küresel ticaret kurallarına göre iş yapmaya zorlamak açısından ise durum oldukça önemlidir.

Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Konferansı

Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’na taraf devletlerin geçen nisan ayında bir araya gelmeleri gerekiyordu. Ancak küresel silah kontrol sistemi olağanüstü baskı altında olmasına rağmen iki kez yeniden plan yapıldıktan sonra konferansın Ağustos 2021’de New York’taki BM Genel Merkezi’nde yapılması kararlaştırıldı.

Stratejik Saldırı Silahlarının Azaltılması ve Sınırlandırılması için yapılan yeni START anlaşmasının süresi gelecek şubat ayında sona erecek. Diğer yandan Kuzey Kore, 2016 yılında Trump döneminde olduğu gibi yeni ABD yönetimini de daha fazla provokasyon, nükleer veya füze testleriyle test edebilir. Biden, Trump’ın 2018’de geri çekildiği, 2015’te imzalanmış ‘Kapsamlı Ortak Eylem Planı’ olarak da bilinen nükleer anlaşmaya katılmakta bocalarsa İran da aynı şeyi yapabilir.

Aynı şekilde nükleer olan ve olmayan devletler arasındaki bölünmeler, BM Nükleer Silahların Yasaklanması Antlaşması’nın gelecek ocak ayında yürürlüğe girecek olmasıyla birlikte genişledi. Bu durum, yeni ABD Başkanı’na, Trump’ın takip ettiği nükleer koşulları düzeltmesi ve gözden geçirmesi için baskı yapıyor.

BM Genel Kurul toplantısı

Biden’ın BM huzurunda ilk üst düzey konuşma fırsatına gelince; bu, gelecek eylül ayında gerçekleşecek. ABD Başkanı, Genel Kurul’un yıllık açılışında uluslararası sahneye çıktığında, dünya genelindeki tüm insanlara hitap ediyor. Aynı zamanda Amerikan başkanlarının uzun süredir takip ettiği dengeli ve doğru bir çerçevede ABD halkına da sesleniyor. Biden’ın Trump’ın milliyetçi söyleminden ve tek taraflı eylemlerinden vazgeçerek ve ABD’nin egemenliğini savunarak uluslararası destek arayışına girmesi bekleniyor. Aynı şekilde ülkesinin, BM’nin kurulma amaçlarını destekleyen kilit bir oyuncu olarak rolünü yeniden dile getirecek. ABD iç cephesinde Biden, dünyanın tehlikeli jeopolitik rekabete tanık olduğu bir zamanda uluslararası kuruluşun neler sunabileceğine dair beklentileri hafifletirken BM’den ABD vatandaşlarının çıkarlarını ve değerlerini desteklemek için neler yaptığını öğrenmesi gerekecek.

G20 Zirvesi

İtalya, Suudi Arabistan Krallığı’nın başarılı başkanlığının ardından 1 Aralık’ta G20 liderliğini devraldı. İtalyanlar, bir sonraki zirve için birbiriyle bağlantılı üç tema olarak ‘insanlar, refah ve gezegen’ konularını seçti. Dünya, koronavirüs salgınının sona ermesinden sonra, temel insani ihtiyaçları karşılayan, eşitsizliği azaltan ve küresel çevreyi koruyan yeni bir büyüme modelinin benimsenmesiyle daha iyi bir şekilde yeniden yapılanabilsin diye küresel sağlık, ekonomi ve çevresel krizler karşısında çok taraflı iş birliğini yeniden canlandırmayı ümit ediyor.

İklim Zirvesi

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne taraf devletler 26’ıncı Konferansı, 2021’deki en önemli zirve olacak. Liderler, 2015 Paris Anlaşması’nın uygulanmasında kaydedilen ilerlemeyi gözden geçirmek için 1- 12 Kasım tarihleri ​​arasında İskoçya’da bir araya gelecekler. Taraflar ayrıca bu amaca katkılarını artırmak da dahil olmak üzere, ortalama küresel sıcaklık artışlarını normal oran olarak 1,5 derecenin altında tutmayı ele alacaklar.

Bu durum, sera gazı emisyonlarının 2030’a kadar yılda yüzde 7,2 azaltılmasını gerektiriyor. Ancak dünya ülkeleri bu başarıya yakın değil.

Biden, göreve başladığında Paris İklim Anlaşması’na katılma ve iklim değişikliğine karşı savaşı başkanlık gündeminin odağı haline getirme taahhüdünde bulundu. Ancak ABD liderliğinin güvenilirliği, Kongre’yi sera karbon emisyonlarını finanse etmeye ikna edip edemeyeceğine bağlı olacaktır.

Yukarıda belirtilen 10 zirvenin gösterdiği gibi Biden’ın karşı karşıya olduğu küresel gündem, onlarca yıldır tüm ABD başkanları açısından en zor olanlarıdır. Uluslararası güvenliğin, özgürlüğün, refahın, kalkınmanın, sağlığın ve aslında gezegenin geleceği olması nedeniyle tüm bu meseleler, dünyanın ABD ile uyumlu çabalar yürütmesine ihtiyaç duyuyor. Bununla birlikte yeni başkanın ‘ABD’nin uluslararası sahneye geri döndüğünü’ açıklaması yalnızca bir başlangıçtır. Ancak bu, dünyanın en büyük zorluklarının üstesinden gelmek için önemli bir ilk adım niteliğindedir.

Popüler Yazılar