Analitik site Hill, “Trump’ın İran’a uyguladığı azami baskı bu sefer neden etkili olmayacak?” sorusunu gündeme getirerek, Amerika Birleşik Devletleri’nin seçilen başkanının Tahran’ın barışçıl nükleer programına yönelik politikalarını inceledi.
Hill analitik sitesi şu ifadeyi ekledi: Artık 2018 yılı değil ve koşullar tamamen farklı. Amerika’nın İsrail’in Filistin ve Lübnan halklarına yönelik eylemlerini desteklemesi, ABD’nin iç destek seviyesini düşürmüştür. Çünkü Orta Doğu’daki birçok başkent, “azami baskı” politikasına karşı şüpheyle yaklaşmakta ve bunun bölgedeki gerilimleri artıracağına inanmaktadır.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) Kasım ayında İran’ın, uranyum stoklarını silah derecesine yakın seviyelere çıkarmayı durdurmak için adımlar attığını bildirdi ve İran’ın yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş uranyum stoğu, Ağustos 2024 itibarıyla yüzde 60 artış göstermiştir. IAEA Yönetim Kurulu, bu rapordan iki gün sonra, İran’ı ajansla yeterli işbirliği yapmadığı gerekçesiyle kınayan bir karar tasarısı kabul etti.
Bu medya organı şöyle yazdı: İran Cumhurbaşkanı Masoud Pezeshkian, Amerika ile diyalog kurmaya hazır olduklarını belirtti ve görüşmelerin İran tarafından yönetilmesinin daha uygun olacağını söyledi.
Hill, Elon Musk’ın, Trump’ın müttefiki olarak, Kasım ayında İran’ın Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi ile görüşüp, iki ülke arasındaki gerilimin azaltılması gerektiğini konuştuklarını iddia etti; bu görüşme Trump’ın onayı olmadan gerçekleşmemiştir.
Ancak İran yetkilileri, özellikle Dışişleri Bakanı, bu görüşmeyi açıkça yalanladı.
Bu medya organı, Trump’ın İran’a karşı savaş başlatmak istemediğini, çünkü böyle bir savaşın Amerikan ekonomisi üzerindeki etkilerinden dolayı bu durumda olduğunu ekledi. Bu nedenle yaptırımlar ve zaman zaman yapılan saldırılar, Trump’ın olası seçenekleri olabilir. Eğer İran’ın ekonomisi ve petrol ihracat planı dayanıklı olur ve Rusya ile Çin Tahran’ı desteklemeye devam ederse, yıllarca iki ülke arasında bir çatışma yaşanabilir, bu da Amerikan ve İsrail aşırılıkçılarının işine yarar.
Hill, İran ve Amerika’nın yıllarca birbirlerine karşı yaptıkları propagandalar nedeniyle birbirlerini anlamada çok az yetenekleri olduğunu yazdı. Aynı şekilde, her iki tarafın aşırılıkçıları da, çatışmanın devamının kendi siyasi ve ekonomik çıkarları için faydalı olduğunu düşünüyor.
Raporda şu ifadeler yer aldı: İran ile müzakereler için son tarih 18 Ekim 2025’tir ve bu tarih, yaptırımların geri dönüş mekanizmasının (snapback mekanizması) sona erdiğini gösterecektir. Eğer Amerika, yeni bir nükleer anlaşma yapmak isterse ve buna balistik füze yayılmasını yasaklayan bir hüküm eklerse, İran bölgedeki diğer ülkelere de benzer kısıtlamalar önerebilir ve sonra bu anlaşmanın, gelecekteki ABD hükümetlerini bağlayacak bir antlaşmaya dönüşmesini talep edebilir.
Raporda şunlar da belirtildi: Amerika’nın siyasi sınıfı ve ona bağlı medya, yalnızca bir stratejiye sahiptir: “Daha fazla yaptırım.” Barışçıl etkileşimlere yönelik bir hazırlıkları yoktur. Eğer her iki taraf da gerçekçi olur ve aşırılıkçıları kontrol altına alırlarsa, ve İran, sadece Trump’ın uygulayabileceği bir öneri sunarsa, Orta Doğu’daki gençler için barış, istikrar ve daha fazla ekonomik fırsat mümkün olabilir.
Hill, “Azami baskı”nın Trump tarafından bir slogan olduğunu, ancak bir strateji olmadığını yazdı. Sorun şu: Eğer İran, anlaşmanın şartlarını kabul ederse, Washington ne yapacak?