ABD’nin CAATSA yaptırımlarının bir maddesi de Savunma Sanayii Başkanlığı’na 10 milyon dolardan fazla kredi tedarik edilmesi yasağı. Peki bu durum, sadece helikopter ve uçak araçlarının ithalatı bile 1,2 milyar dolar olan Türkiye’yi nasıl etkileyecek?
ABD ve Türkiye arasındaki ipleri kopma noktasına getiren Rahip Andrew Brunson krizinden tam 28 ay sonra iki ülkenin gündemi yine yaptırımlar.
2018’de yaşanan krizde, Türkiye’nin, FETÖ soruşturması kapsamında 2016’da tutuklanan Brunson’ın serbest kalmayacağı yönündeki açıklamaları sonrası Washington yönetimi, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’e yaptırım kararı almış, bu kararı Brunson’ın ülkesine teslim edilmesinden sonra kaldırmıştı.
ABD Hazine Bakanlığı’nın 14 Aralık 2020 tarihinde açıkladığı yaptırım kararının gerekçesi ise Türkiye’nin Rusya ile yaptığı S-400 füze savunma sistemi anlaşması.
Zira, Türkiye’nin Brunson krizinin de yaşandığı 2018’den bu yana “Done Deal” (Tamamlanan Anlaşma) diyerek açıkladığı S-400 anlaşmasına ABD tarafı, Rusya’nın NATO savunma sistemlerine erişim sağlayabileceği gerekçesiyle karşı çıkıyor.
Açıklamaya göre Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB), Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir ve dört başkanlık yetkilisi yaptırım listesinde.
ABD’nin ulusal güvenliğine “tehdit” olarak değerlendirdiği İran, Rusya ve Kuzey Kore’ye karşı yaptırımların alınmasını öngören CAATSA yasası kapsamında yürürlüğe giren karar, 12 maddeden oluşuyor.
Bu maddelerden biri de ABD mali kuruluşlarından 12 aylık vadede SSB’ye 10 milyon dolardan fazla kredi tedarik edilmesinin yasaklanması. Diğer bir maddeye göre de ABD’nin İhracat-İthalat Bankası’nın (Exim Bank) SSB’ye kredi desteği kesilecek ve uluslararası mali kuruluşların da kredi vermesi engellenecek.
Kararın ardından ilk açıklamayı Twitter hesabından yapan İsmail Demir, bu durumun Türk savunma sanayiini hiçbir şekilde engellemeyeceğini söyledi.
Daha önce ABD’de görev yapmış ancak ismini vermek istemeyen bir diplomat, Independent Türkçe’ye yaptığı açıklamada 10 milyon dolarlık kredi kısıtlamasının, bu karar çıkmadan önce yapılmış sözleşmeleri kapsamadığını hatırlattı.
Bundan sonraki anlaşmaların nasıl etkileneceğine ise “anlaşma bazında” değerlendirme yapılacağını söyleyen bürokrat, “Bu bağlamda, elbette olumsuz etkileri olacak bir madde. Ancak, gelişmeleri izleyip, bizim tutumumuza göre karar vereceklerini, ilk planda katı bir uygulamaya gitmeyeceklerini düşünüyorum” dedi.
ABD’nin Türkiye’ye ihracat izni, yarım milyar doları aşmıştı
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın verilerine göre 2019’de ABD’den Türkiye’ye ihracat izni verilen savunma malzemeleri ve hizmetlerinin toplam değeri 581,6 milyon dolar. Bunun 199,5 milyon dolarlık kısmı uçak parçaları, 161,6 milyon dolarlık kısmı ise uçak motorlarında da kullanılan gaz türbinli motor.
2018’de ise ihracat lisansı alan savunma malzemeleri ve hizmetlerinin toplamı 472,7 milyon dolardı. Bunun 142,5 milyon dolarını gaz türbinli motorlar, 93,5 milyon dolarını atış kontrolü, lazer ve navigasyon malzemeleri, 90,1 milyon dolarını ise muhimmat ve ağır silahlar oluşturuyordu.
Türkiye’nin sipariş ettiği iki F-35 uçağından birinin resmi teslimat töreni 21 Haziran 2018’de Teksas-Fort Worth’te düzenlenmişti.
2017’ye bakıldığında ise ihracat izni değeri 252 milyon dolar. Atış kontrolü, lazer ve navigasyon malzemeleri, 66 milyon dolar ile ilk sırada yer alıyor. Bunu 53,5 milyon dolar ile askeri elektronik sistemleri izliyor. Üçüncü sırada ise 34,2 milyon dolar ile gaz türbinli motorlar bulunuyor.
ABD Savunma Bakanlığı’na bağlı Savunma Güvenlik İşbirliği Ajansı’nın verilerine göre Türkiye’nin satın aldığı askeri malzemelerin değeri, mâli yıl dönemlerine göre aşağıdaki şekilde:
2017 | 213 milyon 401 bin 882 dolar |
2018 | 37 milyon 31 bin 962 dolar |
2019 | 134 milyon 779 bin 658 dolar |
2020 | 82 milyon 195 bin 407 dolar |
“Uzun vadede ABD’nin yerini alabilecek kaynak bulunabilir ancak orta vadede ciddi sonuçları olur”
2001-2005 yılları arasında Washington Büyükelçiliği görevini yürüten Faruk Loğoğlu ise Independent Türkçe’ye yaptığı açıklamada savunma sanayisinin hâlen büyük ölçüde ABD’ye bağımlı olduğunu hatırlatarak, orta vadede ciddi sonuçlar doğurabileceğini söyledi.
“Bana göre yaptırımların ağırı ya da hafifi yok. Bu karar alındığında Türkiye, ‘yaptırım uygulanan ülke’ konumunda oluyor” diyen Loğoğlu, ABD’nin son kararının iki etkisi olacağını belirtti.
Birinci etki bunun stratejik, finansal ve mâli yansımaları. Yaptırım, dış ilişkileri zaten sorunlu olan Türkiye’nin dış politikasını daha da zora sokar.
İkincisi savunma sanayisine yansıması. Türkiye uzun vadede ABD’nin yerini alabilecek kaynaklara yönelebilir. Ancak bu, çok zaman olur. Kısa vade ve orta vadede bunlar karşılanabilir mi emin değilim..
Türkiye’nin ABD ithalatındaki payı yüzde 0,4
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı’nın verilerine göre ABD ile ticaret hacmi 2019 sonu itibariyle 19,24 milyar dolara ulaştı. İki ülke arasındaki nihai hedef ise 100 milyar dolar.
Türkiye’nin ABD’den ithalatı, 11,18 milyar dolar, ihracatı ise 8,05 milyar dolar seviyesinde.
Grafik: Ticaret Bakanlığı
Ticaret Bakanlığı’nın verilerine bakıldığında ise Türkiye, ABD’nin ihracat yaptığı ülkeler arasında yüzde 0,6 pay ile 28’inci sırada. Ülkenin ithalatında Türkiye’nin payı ise yüzde 0,4.
“Dokunmuş halılar ve dokumaya elverişli maddelerden diğer yer kaplamaları”, yüzde 7,7 ile Türkiye’nin ABD’ye ihracatında en büyük paya sahip. İkinci sırada yüzde 5,4 ile turbojetler, turbopropellerler ve diğer gaz türbinleri bulunuyor.
Savunma malzemelerinin ithalatı yüzde 30’a yakın
Türkiye’nin ABD’den ithalatına bakıldığında ise şöyle bir tablo ortaya çıkıyor:
Helikopterler, uçaklar vb; uzay araçları (uydular dahil), uzay araçlarını fırlatıcı araçlar ve yörünge-altı araçları: Yüzde 11,6 pay ile 1 milyar 280 milyon 624 bin dolar
Dökme demirin, demirin veya çeliğin döküntü ve hurdaları veya bunların eritilmesi ile elde dilmiş külçeler: Yüzde 10,3 pay ile 1 milyar 132 milyon 655 bin dolar
Turbojetler, turbopropellerler ve diğer gaz türbinleri: Yüzde 6,8 pay ile 751 milyon 268 bin dolar.
Grafik: Ticaret Bakanlığı
Ayrıca, Ticaret Bakanlığı’nın internet sitesinde yer alan bilgiye göre ABD, 2019’da toplam 35 milyar dolar “hava araçları ve parçaları” ithalatı yaptı.
Türkiye’nin “hava araçları parçaları” sektörü ise 2019 yılında, bir önceki yıla göre yüzde 15 artışla, ABD’ye 396 milyon dolarlık ithalata ulaştı.
“Bazı üreticiler, Türkiye ile işbirliğini gözden geçirebilir”
Askeri harcamalar konusunda kapsamlı araştırmalar yürüten yayıncılık kuruluşu Janes’in Baş Savunma Analisti Charles Forrester ise Janes’e verdiği röportajda “Türkiye’nin savunma sektöründe kendi kendine yetebilmesi konusunda hatırı sayılır çabası olmasına rağmen, kısa vadede, kredilerin yasaklanması savunma endüstrisinde zorluk yaşanmasına neden olabilir” dedi.
Lockheed Martin’in geliştirdiği Müşterek Taarruz Programı kapsamında yer alan, beşinci nesil savaş uçağı F-35
SSB’nin Türkiye’nin savunma tedarikçisi, bu konudaki araştırma ve geliştime merkezi olduğunu hatırlatan Forrester, “Türkiye, savunma ekipmanını yerelleştirme konusunda önemli gelişme göstermiş olsa da hâlâ ihtiyaçlarının karşılanması için çeşitli uluslararası tedarikçilere ihtiyacı var. Bunun içinde savaş tankları için güç kaynağı da uçak motorları da var” ifadelerini kullandı.
Dalgalanmanın çok olduğu büyük pazarların ve iç pazarın dışına çıkmak isteyen uluslararası üreticiler için Türkiye’nin yüksek büyümeye sahip bir pazar olarak görüldüğünü belirten Forrester, “ABD’nin CAATSA hamlesi, bazı üreticiler için Türkiye ile işbirliklerini yeniden gözden geçirmesine neden olabilir. Çünkü onlar da ABD piyasasındaki fırsatları garanti altına almak isteyeceklerdir” değerlendirmesini yaptı.
“Türkiye gibi ABD’nin stratejik ortağı bir ülkeye yaptırım uygulanabiliyormuş, bu görüldü”
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi, Ekonomist Prof. Dr. Burak Arzova, Integral Forextv’ye yaptığı açıklamada CAATSA yaptırımlarının beklenen kadar olmadığını bu nedenle piyasanın tepki vermediğini söyleyerek “‘Trump’ın giderayak bir kıyağı’ diyebiliriz. Çünkü yaptırımlar Biden dönemine sarksaydı Türkiye daha yüksek yaptırım maddeleriyle karşı karşıya kalabilirdi” dedi.
ABD Başkanı Donald Trump’ın görev süresi 20 Ocak’ta doluyor/ Fotoğraf: Reuters
Radara yakalanamayan F-35’ler ile ilgili de konuşan Arzova, “F-35’ler, S-400 sistemi içerisinde uçarlarsa ve Rusya, F-35’lere karşı yakalama özelliği geliştirirse ABD’nin buna karşılık bir teknolojisi yok. Çıkış noktası buradan kaynaklanıyor” dedi.
Arzova, yaptırımın boyutundan bağımsız olarak yaptığı değerlendirmede “Bir NATO ülkesi, başka bir NATO ülkesine Amerikan çıkarlarına aykırı hareket ettiği için bir yaptırım uygulamış oldu. Demokratlar ve Cumhuriyetçiler şurada buluşmuş oldu: Türkiye gibi ABD’nin stratejik ortağı olabilecek bir ülkeye yaptırım uygulanabiliyormuş. Bu, daha büyük bir yaptırıma zemin hazırlayabilir. Onun için tehlikeli buluyorum” dedi.
Son iki yılda büyüyen F-35 tartışması neydi?
ABD’de ulusal güvenliğine “tehdit” olarak değerlendirdiği İran, Rusya ve Kuzey Kore’ye karşı yaptırımların alınmasını öngören CAATSA yasası Ağustos 2017’de yürürlüğe girmişti.
Lockheed Martin’in geliştirdiği Müşterek Taarruz Programı kapsamında yer alan, beşinci nesil savaş uçağı F-35 Lightning II projesine 2000’lerin başında dahil olan Türkiye, F-35’lerin iniş takımları bileşenlerinden uçak gövdesi yapısal parçalarına kadar 1000’den fazla parçanın üreticisiydi.
Türkiye’nin savunma sanayi devleri, ASELSAN, HAVELSAN, ROKETSAN, AYESAŞ, Alp Havacılık, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ) gibi şirketler tedarikçiler arasındaydı.
Türkiye, tedarikçi konumunun yanı sıra toplam 100 adet F-35A tipi savaş uçağı satın almayı taahhüt etmiş ve altısının mülkiyetini devralmıştı.
Eski Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, 2014 yılında yaptığı açıklamada uçaklar için 25 milyar dolar ödeme yapılacağını söylemişti.
21 Haziran 2018’de ilk uçağın resmi teslimat töreninin gerçekleşmesinin ardından, 1 Kasım’daki TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda konuşan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ilk iki F-35’in Hava Kuvvetleri Komutanlığı envanterine girdiğini üçüncü ve dördüncü uçağın ise Mart 2019’da teslim alınacağını söylemişti.
21 Haziran 2018’de ABD Teksas’ta gerçekleşen teslimat töreninden bir kare / Fotoğraf: AA
“İlk dört uçağımız 2020 sonuna kadar Türk pilotların eğitimi için ABD’de kalacak, müteakiben Türkiye’ye gelecektir” diyen Akar, beşinci ve altıncı uçakların da Kasım 2019’da Türkiye’ye intikal edeceğini söylemişti.
Akar’ın açıklamasına göre 2018 ile 2020 arasında 13’ü pilot olmak üzere 332 personel eğitimlerini ABD’de alacaktı.
Ancak planlandığı şekilde olmadı…
CAATSA yasası kapsamında, 2018 yılında Türkiye’ye F-35 teslimatını geçici olarak durduran Washington yönetimi, Temmuz 2019’da Türkiye’nin F-35 programından çıkarıldığını duyurdu. Proje kapsamında eğitim gören Türk pilotların eğitimleri de aynı ay sonlandırıldı.
Dünyanın en büyük silah üreticilerinden Lockheed Martin’in CEO’su Marillyn Hewson, 23 Temmuz 2019’da yaptığı açıklamada Türkiye’nin F-35 programından çıkarılmasının ardından Türkiye’de üretilen parçaların ABD’de üretilmeye başlayacağını söylemişti.
ABD Kongresi Araştırma Kurumu’nda yer alan bilgiye göre tedarik zincirinin değiştirilmesi, Temmuz 2019 itibarıyla 500 ila 600 milyon dolar maliyetinde.
Rusya’dan alınan S-400 füze sesitemi, Sinop’a sevk edilmiş ve Ekim 2020’de test edilmişti/ Fotoğraf:AA
ABD Savunma Bakanlığı’ndan 21 Temmuz 2020’de yapılan yazılı açıklamada Türkiye için üretilen sekiz adet F-35 savaş uçağını ABD Hava Kuvvetleri’nin satın alacağı duyurulmuştu.
Açıklamaya göre Pentagon, 862 milyon dolarlık sözleşme kapsamında, Türkiye için üretilen sekiz adet F-35’in yanı sıra altı adet daha F-35 alacak. Türkiye için üretilmiş olan savaş uçaklarının konfigürasyonunda ABD modellerine göre gerekli değişiklikler yapılacak.
Lockheed Martin’in F-35 üretimine katılan, ABD ve Türkiye dışında 14 ülke daha var. Ancak F-35’in sitesinde yer alan “küresel katılım” listesinde artık Türkiye’nin adı yok.
ABD’nin Türkiye raporu: Rusya’nın S-400 sistemi içerisindeki istihbarat toplama platformunda F-35’ler kullanılamaz
ABD Kongresi Araştırma Kurumu’nun (Congressional Research Service/CRS) 9 Kasım 2020 tarihli raporunda Türkiye’nin ABD ile ilişkilerine yer verilmişti.
“Türkiye jeopolitik ve ekonomik gerekçelerle, NATO’ya dahil olduğu 1952’den bu yana hiç olmadığı kadar bağımsız dış politika arayışında” denilen raporda Türkiye’nin ABD ve NATI ile savunma işbirliği, Avrupa ülkeleri ile ticaret ve yatırım anlaşmaları, Rusya ve İran ile de enerji ilişkilerinin olduğu hatırlatıldı ve şöyle devam edildi:
Türk liderlerin, savunma alanında Batı’ya bağımlılığı ve yerel politikalarında Batı etkisini azaltmak istemeleri, Rusya ile Suriye’de bazı eylemleri koordine etme arzusunu ve Rus S-400 sistemini satın almalarını açıklıyor.
Ancak Türkiye, Rusya ile Suriye, Libya ve Karabağ konularında önemli farklılıkları da sürüyor.
“Türkiye’nin milli güvenlik konusunda kendine yetebilme amacı ve Türkiye’nin silah ihracatını artırması ülkenin tedarik kararlarını etkiliyor” diyen raporda, Türkiye’nin Kıbrıs harekatı sonrası ABD’nin 1975-78 yılları arasında uyguladığı ambargonun ardından, yerel savunma endüstrisinin kurulmasında yabancı kaynaklara bağımlılığı azaltma arayışına girdiği ifade edildi.
Ukrayna’da Kırım yarımadasındaki liman kenti Sivastopol’da konuşlanmış S-400 füze sistemi/ Fotoğraf: TASS
Türk şirketlerinin zırhlı araçlardan askeri gemilere ve insansız hava araçlarına kadar yaptığı atılımlar, ABD Kongresi’nin raporunda da yer aldı.
Raporda, Türkiye’nin S-400 sistemini satın almasına karşı duruşun gerekçesi ise ABD Savunma Bakanlığı Satın Alma ve İdame İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Ellen Lord’un sözleriyle açıklandı:
Türkiye, F-35 programının yapım işlerinin gerçekleştiği yerin yakınında, Rusya’nın S-400 sistemi içerisindeki istihbarat toplama platformunu kuramaz. Çünkü F-35’in kuvvetinin büyük bir bölümü ‘hayalet uçak’ olabilme kabiliyetinde yatıyor. Bu kabiliyetin tespit edilmesi, F-35 programının güvenliğini uzun vadede tehlikeye atar.