Henry Kissinger, eski Amerikan Dışişleri Bakanı, birçok önemli think-tank kuruluşunun başında yer alan üst düzey bir danışman ve Amerikan siyasetinin son yarım yüzyılına yön vermiş önemli bir siyaset adamı. Özellikle altmışlı yılların sonunda ve yetmişli yıllarda, Kissinger’ın Amerikan siyasetindeki ağırlığı ciddi manada hissedilmiştir. Bu dönemde Amerika’nın gerçekleştirdiği Vietnam barış görüşmeleri, Bangladeş Savaşı ve barış görüşmeleri, Çin ile yakınlaşma hamleleri, 1973 yılı Dördüncü Arap-İsrail Savaşı (Yom Kippur Savaşı) ve akabindeki barış görüşmeleri (Mekik Diplomasisi), Latin Amerika müdahaleleri gibi birçok siyasi sürecin arkasında onu görmek mümkündür.
Onun siyasetine, İslam coğrafyası özelinde baktığımızda gördüğümüz tablo ise; 1971 Bangladeş Savaşı ve 1973 Arap-İsrail savaşı ile başlayıp günümüze kadar devam eden ve İslam âleminde onarılamaz bir Amerikan karşıtlığına sebep olan siyasi ve askeri müdahalelerdir. Henry Kissinger, 1923 yılında Almanya’da dünyaya gelmiş, 1938 yılında ailesi ile birlikte Nazi baskısından kaçarak Amerika’ya yerleşmiştir. 1943 yılında Amerikan vatandaşı olmuş ve 43-46 arasında askerlik görevini ifa etmiştir. 1950 yılında Harward’dan mezun olmuş ve yine aynı üniversiteden 1952 ve 1954 yıllarında sırasıyla yüksek lisans ve doktora derecelerini almıştır. Güvenlik danışmanı olarak atanana dek Harward Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak kalmış ve yer yer dönemin hükümetlerine dış politika danışmanlığı yapmıştır.
1969-75 yılları arasında Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Güvenlik Danışmanlığı, 1973-77 arasında Dışişleri Bakanlığı görevini ifa etmiştir. 1977-85 arasında Georgetown Üniversitesi’nde ders vermiş ve bu dönemde Warburg Pincus uluslararası bankasının yardımı ile Kissinger Associates’i kurmuştur. 1985-2002 yılları arasında Hollinger International,[1] Gulfstream Aerospace,]2} Freeport-McMoRan[3] gibi kuruluşların yönetim kadrosunda yer almıştır. 2000 yılına gelindiğinde, Endonezya Başkanı Abdurrahman Vahid, Kissinger’ı kendisine politika danışmanı olarak atamıştır. 2002 yılında ise Başkan George W. Bush tarafından 9/11 saldırılarını araştırma komisyonuna başkan olarak atanmış fakat sahibi olduğu özel danışmanlık şirketinin müşterilerini ifşa etmesi gerektiğinden bir hafta içinde bu görevinden istifa etmiştir.[4] Kendi sahip olduğu danışmanlık şirketi dışında, aynı zamanda “International Council of J.P. Morgan Chase & Co.” üyesi ve “Trustee of the Center for Strategic and International Studies”te danışmandır. Bunun yanında “Foreign Policy Association” fahri yöneticisi ve “International Olympic Committee” onur üyesidir.
1971 yılında Bangladeş’in Pakistan’dan ayrılması sürecinde, Pakistan ile Hindistan arasında çıkan savaşta Amerika Birleşik Devletleri, Pakistan’ı desteklemiştir. 1971 yılında Doğu Pakistan Avami Birliği’nin başlattığı genel grevin akabinde Bangladeş’te isyan başlamış, bunu bastırmaya çalışan Pakistan ile bu isyana destek olan Hindistan arasında savaş patlak vermiştir. Soğuk savaş döneminin iki kutuplu dünyasında Hindistan, Sovyetler Birliği tarafından destek görürken, Pakistan ise dönemin devlet başkanı Yahya Han liderliğinde Amerika’nın desteğini arkasına almıştır. Başkan Richard Nixon ve Dışişleri Bakanı Kissinger’ın gözünde Pakistan lideri Yahya Han, Sovyet Rusya’nın Asya’daki yayılımına karşı Amerika’nın tarafındaydı. 1971 yılının Kasım ayında sınır çatışmaları ile başlayan süreç, Hindistan ordusunun Bangladeş’e kara birliklerini sokmasıyla ve Pakistan’ın da buna mukabil Hindistan’ın kuzeyindeki Punjab, Rajasthan and Uttar Pradesh şehirlerinin ana hava limanlarını vurmasıyla savaş kızışmış ve nihayetinde Hindistan Bangladeş’in Dakka şehrini süratle ilhak etmiştir.[5] Savaşın Hindistan’ın lehine dönmesi üzerine, Amerika yaptırım olarak Hindistan’a ambargo uygulamıştır. 16 Aralık’ta gerçekleşen barış anlaşması ile Bangladeş, Pakistan’dan ayrılarak bağımsızlığını ilan etmiştir. Nixon ve Kissinger, olaylar bu raddeye gelmeden Pakistanlı generaller üzerindeki ağırlıkları hasebiyle olaylara müdahale edebilecek ve anlaşmazlığı azaltabilecek konumda iken en hafif ifadesi ile bu etkinliklerini kullanmayarak anlaşmazlığın alevlenmesinde pay sahibi olmuşlardır.[6]
Soğuk savaş dönemi Amerika – Sovyet Rusya arası vekâlet savaşlarından biri olan Vietnam Savaşı (ikinci Çinhindi savaşı) 1955 yılında Amerika destekli Güney Vietnam ile komünist blok (Sovyet Rusya, Çin v.d.) destekli Kuzey Vietnam, Laos ve Kamboçya arasında patlak vermiştir. Yirmi yıl süren bu savaşta bölge halkı tarifsiz acılar çekmiş, bir buçuk ila üç buçuk milyon arasında insan ölmüş, milyonlarca insan da yaralanmıştır.[7] Amerikan bloğunun mağlubiyeti ile sonuçlanan bu savaşta Amerika’nın benimsediği siyaset, gerek Amerikan kamuoyu tarafından gerekse dünya kamuoyu tarafından yoğun bir şekilde eleştirilmiştir. Amerika’nın Vietnam Savaşı politikalarının önemli aktörlerinden biri de kuşkusuz Kissinger’dır. Kissinger, Kuzey Vietnamlı Politbüro üyesi Le Duc Tho ile birlikte, Paris Barış Görüşmelerini organize etmelerinden ötürü 1973 yılında Nobel Barış Ödülüne layık görülmüştür. Le Duc Tho savaşın henüz bitmediğini, ateşkesin sağlanamadığını belirterek bu ödülü kabul etmemiştir. Bu anlaşmada belirlenen ateşkes uzun sürmemiş, 1975 yılında Güney Vietnam’ın Saigon şehri Kuzey Vietnam tarafından ele geçirilince savaş son bulmuştur. Nixon ve Kissinger daha en başından Vietnam savaşının sonlanmasında mutedil yolu tercih ettiğini söylemek mümkün. Kendisi o günün şartlarını şu şekilde özetlemiştir: “Amerika uzlaşma istemişti Hanoi ise zafer.”[8] 1973 yılında anlaşma imzalandığında Amerika, kendi kuvvetlerini Güney Vietnam’dan tamamen çekmiş bulunuyordu. Bu çekilmenin akabinde Amerikan Kongresinde Güney Vietnam’a askeri yardımı yasaklayan bir karar çıkarılmış ve Güney Vietnam Kuzey Vietnam tarafından, anlaşmada öne sürülen şartların aksine hareket edilerek, tamamen işgal edilmiştir.
Amerikan iç muhalefeti, Nixon Hükümetini savaşı gereksiz yere 4 sene daha uzatmakla suçlamıştır. Onlara göre 1973 yılındaki şartlar 1969 yılında da mevcuttu. Kissinger, bu görüşün aksine, aynı şartların mevcut olmadığını ileri sürmektedir. Johnson Hükümetinde öne sürülen çift taraflı çekilmenin mahiyeti, önce Kuzey Vietnam’ın bölgeden çekilmesi ve altı ay sonrasında Amerika’nın çekilmesi şeklinde iken, yapılan en iyimser teklifin birlikte çekilme olduğunu ve bunun dahi kabul görmediğini bildirmektedir. Diğer bir seçenek olan beş yüz binin üzerinde askerin tek taraflı çekilmesi ise, kısa süreçte lojistik açıdan söz konusu bile olamazdı. Diplomatik görüşmeler ise tıkanmıştı. Kuzey Vietnam’ın öne sürdüğü iki şarttan birincisi, Güney Vietnam Hükümetinin indirilmesi ve ikincisi Amerika’nın koşulsuz bir geri çekilme planını kabul etmesiydi.
Vietnam’ın şartları kabul edilemezdi. Kissinger ve Nixon’a göre masadaki seçenek Amerika’nın yavaş yavaş bölgeden çekilirken geri de kendi destekleri ile mevcudiyetini idame ettirebilen bir Vietnam’ın bırakılmasıydı. Nitekim görüşmelerin çıkmaza girmesiyle, 1969 ile 1972 yılları arasında 515.000 Amerikan askeri aşamalı olarak bölgeden çekilmiştir. 1972 yılına gelindiğinde Rusya ve Çin ile gerçekleştirilen temaslar neticesinde Kuzey Vietnam yalnızlaştırılmış, Güney Vietnam ise Amerikan hava gücüyle desteklenmeye devam edilerek sahada Kuzey’e karşı üstünlük sağlanmıştır.[9] Bu durumda, Kuzey Vietnam 1969 yılında kendi ön sürdüğü şartlardan vazgeçerek Paris Barış Görüşmeleri şartlarını kabul etmiştir. Bunlar: Koşulsuz ateşkes, savaşın sonlandırılması, Amerikan kuvvetlerin tamamen çekilmesi ve esirlerin serbest bırakılması, Kuzey Vietnam kuvvetlerinin Güney Vietnam’a sızmasının sonlandırılması, Kuzey Vietnam’ın Kamboçya ve Laos’tan çekilmesi, Amerika’nın Güney Vietnam’a ekonomik ve askeri yardımının devam etmesi, mevcut Güney Vietnam’daki hükümetin görevine devam etmesi. Fakat bu anlaşma uzun sürmemiş, alınan kararlar uygulanmamıştır. Amerika içeride yaşadığı Watergate gibi skandallarla çalkalanmış ve Nixon Hükümeti düşerek Gerald Hükümeti başa geçmiştir. Bu değişimin neticelerinden biri de Güney Vietnam’a yardımın kesilmesi olmuştur. Kuzey Vietnam ile Güney Vietnam arasında çatışma Paris Barış Görüşmelerinden sonra da devam etmiş ve 1975 yılına gelindiğinde Kuzey Vietnam’ın Güney’i tamamen işgal etmesiyle Vietnam Savaşı son bulmuştur.
Amerikan askerleri bu savaş süresince sivillerin öldürülmesi, zehirli kimyasalların kullanılması, esirlere ağır işkenceler yapılması, sivil halkın malına zarar verilmesi gibi birçok savaş suçu işlemiş, Nixon ve Kissinger döneminde de bu durum devam etmiştir. 1968 yılında Pentagon Task Force tarafından Vietnam Savaş Suçlarının Araştırılması Grubu kurulmuş ve bu gurubun ifa ettiği çalışma neticesinde 1967-1971 yılları arasında işlenen savaş suçları dokümante edilmiştir.[10] Sayılar tartışmalı ve tek taraflı olmakla birlikte Amerika’nın kendi kurumu tarafından bu rakamların deklare edilmesi önemlidir. Kissinger, bu dönemde işlenen savaş suçlarından ötürü bazı çevreler tarafından savaş suçlusu olarak anılmaktadır.
1973 Yılı Arap-İsrail savaşı 6-25 Ekim tarihleri arasında gerçekleşmiştir. Arap Birliğini teşekkül eden kuvvetler; Suriye, Mısır, Lübnan ve Ürdün’dür. Savaşın gerekçesi; Suriye ve Mısır’ın 1967 yılı Arap-İsrail Savaşında (6 gün savaşları) İsrail tarafından işgal edilen Sina Yarımadası ve Golan Tepelerini geri almak istemeleridir. Bu savaşta Rusya, Suriye ve Mısır’a; Amerika ise İsrail’e ciddi anlamda lojistik destek sağlamış hatta bu durum bu iki süper gücü karşı karşıya gelme noktasına getirmiştir.[11] Arap koalisyonunun İsrail’in işgal ettiği bölgelere ani taarruzu ile savaş başlamıştır. Mısır ordusu kısa zamanda Sina yarımadasında ilerlemiş ancak İsrail’in kuvvetlerini mobilize ederek karşı koyması ile savaş bu noktada çıkmaza girmiştir. Suriye tarafında ise başta Mısır ile koordineli olarak iyi sonuç veren taarruz, üçüncü günün sonunda İsrail tarafından püskürtülmüş hatta İsrail karşı taarruza geçerek Şam’ın kenar mahallerini bombalayacak kadar Suriye içine ilerlemiştir. Suriye tarafındaki durumun ağırlaşmasından endişe duyan Mısır karşı atağa geçerek kendi tarafındaki çıkmazı açmaya çalışmış fakat İsrail bu atağı püskürterek Süveyş kanalını geçmiştir. Birleşmiş Milletler’in 22 Ekim’de aracılık ettiği ilk barış anlaşması bozulunca, İsrail kuvvetleri ilerleyerek Mısır’ın üçüncü ordusunu ve Süveyş şehrini çevirmiştir.
Gelinen son durum Amerika ile Rusya arasındaki tansiyonu bir anda yükseltmiş, hızlı bir diplomasi trafiği ile ikinci bir ateşkes anlaşması oluşturularak savaş 25 Ekim’de sonlandırılırmıştır. İsrail’in bu savaşta ayakta kalmasını sağlayan Amerikan desteği olmuştur. Amerika savaş süresince İsrail’e ciddi miktarda mühimmat desteğinde bulunmuş ve savaşın İsrail’in lehine dönmesini sağlamıştır. Amerikalı liderler daha savaşın başında İsrail’in avantajlı olduğunu düşünüyorlardı. Kissinger bu noktayı İsrail lehine iyi değerlendirmiştir. Kissinger 6 Ekim’de Ulusal Güvenlik Konseyi Resmi Kriz Yönetim Grubunu ve Washington Özel Harekât Grubunu toplayarak, İsrail’e askeri yardımı tartışmaya açmıştır. Toplantıdaki bütün üst düzey komutanların ve devlet erkânının İsrail’e yardıma karşı çıkmasına rağmen, Kissinger İsrail’e yardım edilmediği takdirde savaş sonrası diplomaside Amerika’nın söz sahibi olamayacağını savunmuştur. Bundan daha vahimi Kissinger, İsrail’in Amerika’dan yardım aldığı takdirde bölgesel hedeflerinde daha mutedil davranacağını iddia edecek kadar ileri gitmiştir.[12] Bu görüşün yanlış olduğu başından belli iken, geçen zamanda süren çatışmalar da bunu ispat etmiştir. İsrail bu yardımlarla adeta şımarık bir çocuk hüviyetinde uzlaşmaz ve acımasız politikalarına yıllardır devam etmektedir. Kissinger’ın bunu kestirememesi olacak şey değildir. Lakin önemli olan nokta burada Kissinger’ın meseleye Amerikan çıkarlarından ziyade İsrail çıkarları açısından bakmasıdır. Bu yardımı Enver Sedat gibi Arap liderlere karşı ise şu şekilde savunmuştur. İsrail’in köşeye sıkışması halinde nükleer silaha sarılacağını, nitekim kendilerinin bu istihbarata dayanarak 9 Ekip tarihinde başlattığı “Operation Nickel Grass” isimli devasa mühimmat yardımının böyle bir saldırının önüne geçtiğini belirtmiştir.[13]
Bir nevi denge halindeki savaşın bölgeyi daha az yıpratacağını ifade etmiştir. Bu savunmanın kabul görmesi mümkün değildi, nitekim İsrail’i destekleyen devletler bu savaşın akabinde petrol ambargosuna uğramıştır. Diğer yandan İsrail, sahip olduğu istihbarat neticesinde daha savaş başlamadan, Suriye’ye önleyici bir saldırı yapmayı planlamış, fakat Nixon ve Kissinger savaş öncesinde Başbakan Golda Meir’i uyararak böyle bir saldırıdan özellikle kaçınmasını istemiştir.[14] Bu noktada da Kissinger, Amerika’nın yardımını meşrulaştırmak ve uluslararası kamuoyunu arkasına almak için bir nevi politik manevralara girişmiştir. Yine, ilk ateşkesin akabinde İsrail ordusu ateşkese uymayarak ilerlemeye devam etmiş, Kissinger duruma müdahale ederek Golde Meir’den orduyu geri çekmesini istemiştir. Anlaşma bozulup savaş devam edince, Mısır Üçüncü Ordusu İsrail güçlerince çevrilmiş ve Kissinger devreye girerek İsrail’in bu orduya zarar vermesini engellemiştir. Kissinger bu ordunun mevcudiyetini ve Mısır’a teslimini pazarlık konusu etmeyi amaçlamış hatta böylelikle Mısır’ı Rusya’nın güdümünden çıkarabileceğini düşünmüştür.
Kissinger, savaş sonrasında geri çekilme görüşmelerinin yapılması için çeşitli girişimlerde bulunmuştur. Aralık 1973’de savaşın bütün tarafları (Mısır, Suriye, Ürdün, Lübnan ve İsrail) Amerika ve Rusya tarafından Cenova görüşmelerine çağrılmıştır. Suriye’nin bu görüşmeyi reddetmesi üzerine Kissinger taraflarla direk ve arka arkaya görüşme politikasını yürütmüş ve bu çabası, diplomasi tarihine Mekik-Diplomasisi olarak geçmiştir. Gerçekleştirdiği bu diplomasi trafiğinin ilk meyvesi Mısır ile İsrail arasında imzalanan 18 Ocak 1974 tarihli anlaşma olmuştur. Bu anlaşma ile İsrail savaş öncesi pozisyonuna çekilmiştir. Benzer şekilde Suriye ile yapılan Mekik Diplomasisi ile 31 Mayıs 1974 tarihinde anlaşmaya varılmış, esir değişimi ve İsrail’in pembe hattın (Golan Tepelerin üzerinde 6 gün savaşlarında belirlenen sınır) gerisine çekilmesi kararı alınmıştır.
Kissinger döneminde gerçekleşen diğer önemli olaylardan biri Çin ile 1971 yılında gerçekleştirilen görüşmelerdir. Bu görüşmelerin neticesi olarak 1972 yılında iki ülke arasında gerçekleşen üst düzey bir zirve ile Nixon, Zhou ve Çin Komunist Partisi Başkanı bir araya gelmişlerdir. Bu görüşme ile 23 yıllık bir aranın ardından iki devlet tekrar görüşme kanallarını açmıştır. Fakat Watergate skandalının araya girmesi sebebiyle 1979 yılına kadar tam manasıyla bir normalleşmenin gerçekleştiği söylenemez.
Bu dönemde Amerika’nın sosyalist rejimlerle mücadelesi Latin Amerika’da da devam etmiştir. Şili’de Sosyalist Partisi Lideri Salvador Allende’nin seçimi kazanıp başa geçmesi ile Amerika Şili’ye müdahale etmeye başlamıştır. 1973 yılında Augusto Pinochet’nin başını çektiği darbe ile Salvador Allende öldürülmüş, cunta rejimi yönetimi ele almıştır. Askeri darbeden önce; muhtelif ekonomik yaptırımlar, yoğun medya propogandası, diplomatik müdahale girişimleri bu süreçte Amerika’nın gerçekleştirdiği doğrudan ya da dolaylı müdahalelerden bazılarıdır.[15] Darbenin akabinde, Pinochet’in birçok kurmayı CIA ve Amerikan Ordu’sunun paralı muhbiri olarak görev almıştır.[16] Kissinger, Şili’deki sürece benzer şekilde Arjantin’de de seçilmiş hükümete karşı Jorge Videla tarafından yapılan darbeyi desteklemiştir.[17] Kissinger döneminde Rodezya, Doğu Timor ve Küba gibi diğer Latin Amerika ülkelerine de Amerika’nın çeşitli müdahaleleri olmuştur.
Kissinger’ın 1974 Kıbrıs Müdahalesinde Türkiye’nin tarafında durduğu söylenebilir. Kıbrıs Müdahalesinin ikinci aşamasında Türkiye’nin barış teklifi olarak Dışişleri Bakanı Turan Güneş öncülüğünde hazırlanan Güneş Planı, Kissinger’ın talebi ve yönlendirmeleri ile hazırlanmıştır. Amerika Dışişleri Bakanlığı 13 Ağustos’ta yayınladığı bildiride, Kıbrıs Türklerinin korunması gerektiği noktasında Türk kamuoyu ile aynı fikirde olduklarını, otonomiyi desteklediklerini belirtirken, askeri çözümler yerine diplomatik çözümlerin değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yapmıştır.[18] Bunun yanında Türkiye’nin adadaki hareketliliğinin Amerika’nın beklediğinden daha ileri düzeyde gerçekleşince, Kissinger içeride baskı altında kalmıştır.[19] Kissinger, Kıbrıs Barış Harekâtı’nın akabinde Amerikan Kongresi’nin Türkiye’ye karşı aldığı silah ambargosu kararına karşı çıkmış, Amerika’nın bu hatasının bedelini yıllarca ödeyeceğini savunmuştur.[20]
Kissinger, Amerikan hariciye siyasetine çeşitli vesilelerle yön vermeye devam etmektedir. Bu bağlamda, Amerika’nın Irak işgalini desteklemesi, Irak’ta Amerika’nın kazanımlarının sürdürülebilmesi noktasındaki görüşleri, Amerika’nın Ortadoğu’daki varlığını koruması gibi noktalardaki görüşleri açıktır ve realitedeki Amerikan siyaseti ile uyumludur. Kissinger, 1973 Arap-İsrail Savaşı’ndan bu yana Amerika’nın sağladığı kazanımların son süreçte kaybedilmeye başlandığını düşünmektedir. Bu bağlamda Libya, Yemen, Suriye ve Irak’taki devlet harici otoritelere vurgu yapmakta fakat özellikle Irak ve Suriye’de meseleyi IŞİD üzerine yoğunlaştırarak bölgedeki diğer gelişmeleri ve bu gelişmelerin müsebbibi oluşumları göz ardı etmektedir. Hâlbuki Suriye’de, Yemen’de, Afganistan’da ve sair İslam beldelerinde Müslüman halkın teveccühünü kazanmış Fetih Ordusu gibi birçok Suriyeli Muhalif gruptan müteşekkil oluşumlar mevcuttur. Kissinger, IŞİD’in yok edilmesini Esed’in düşürülmesinden daha öncelikli olduğunu öne sürmektedir.
Esed’in zaten topraklarının büyük kısmını kaybettiğini ve şu aşamada varlığının çok ehemmiyetinin olmadığını, aksine cihad yanlısı gruplar için bu bölgenin bir barınak olmaktan çıkarılması gerektiğini savunmaktadır. Suriye’deki cihatçı (Kissinger’ın ıstılahında terörist) grupların elinden, sahip oldukları bölgeler alınıp radikal olmayan Sünnilere teslim edilmeli, bununla birlikte federatif bir Alevi-Sünni devleti de kurulabilir, hatta Esed de kalabilir.[21] Kissinger’ın bölgede geleneksel devlet yapısını savunması görüşünü İsrail’i merkeze alan bakışından ayrı değerlendirmemek gerekiyor. Görünen o ki, Amerika’nın mevcut politikası ile Kissinger’ın görüşleri birçok noktada örtüşüyor. Kissinger hâlihazırda dışişleri bakanı değil fakat gölgesi Amerika’nın siyasetinde hala hissediliyor.
KAYNAKÇA
⦁ Rothbard, Murray, ⦁ Why the War? The Kuwait Connection (May 1991)
“Gulfstream Aerospace Corp, Form 10-K”. United States Securities and Exchange Commission. March 29, 1999. Retrieved December 29, 2006.
“Freeport ⦁ McMoran⦁ ⦁ Inc⦁ · 10-K”. United States Securities and Exchange Commission. March 31, 1994. Retrieved December 29, 2006.
Cable News Network (December 13, 2002). ⦁ “Kissinger resigns as head of 9/11 commission”. CNN Inside Politics (⦁ Time Warner). Retrieved August 7,2006.
⦁ http://warcriminalswatch.org/index.php/news/40-recent-news/1878-3-30-14-nixon-kissinger-and-bangladesh-blood-on-their-hands
⦁ http://www.nytimes.com/2013/09/30/opinion/nixon-and-kissingers-forgotten-shame.html?_r=0
⦁ https://en.wikipedia.org/wiki/Vietnam_War_casualties
⦁ http://www.huffingtonpost.com/2010/09/29/henry-kissinger-vietnam-we-did-to-ourselves_n_744337.html
⦁ http://www.henryakissinger.com/articles/wp061107.html
⦁ William B.Quandt, ⦁ Peace Process: American Diplomacy and the Arab–Israeli Conflict Since 1967, p. 104
⦁ October 9, 1973, conversation (6:10–6:35 pm) between Israeli Ambassador to the United States Simcha Dinitz, Henry Kissinger, Brent Scowcroft, and Peter Rodman. George Washington University National Security Archive
⦁ Farr, Warner D. “⦁ The Third Temple’s Holy of Holies: Israel’s Nuclear Weapons”. Counterproliferation Paper No. 2, USAF Counterproliferation Center, ⦁ Air War College, September 1999.
⦁ William B. Quandt (1 January 1977). ⦁ Decade of Decisions: American Policy ⦁ Toward⦁ the Arab–Israeli Conflict, 1967–1976. University of California Press. p. 169. ⦁ ISBN ⦁ 978-0-520-03469-3. Kissinger and Nixon consistently warned Israel that she must not be responsible for initiating a Middle east war
Kornbluh⦁ , Peter (2003). ⦁ The Pinochet File: A Declassified Dossier on Atrocity and Accountability. New York: ⦁ The New Press. ⦁ ISBN ⦁ 1-56584-936-1.
⦁ Peter Kornbluh, ⦁ CIA Acknowledges Ties to Pinochet’s Repression Report to Congress Reveals U.S. Accountability in Chile, Chile Documentation Project, National Security Archive, September 19, 2000. Retrieved November 26, 2006.
Kissinger to the Argentine Generals in 1976: ‘If There Are Things That Have To Be Done, You Should Do Them Quickly'”. Gwu.edu. Retrieved on November 25, 2011.
⦁ Nasuh Uslu, The Cyprus Question as an Issue of Turkish Foreign Policy and Turkish-American Relations, 2003
⦁ http://nsarchive.gwu.edu/NSAEBB/NSAEBB526-Court-Ordered-Release-of-Kissinger-Telcons/documents/1C%2008-19-74%20Schlesinger.pdf
⦁ http://www.cypriot.org.uk/Documents/Haber7/24-Aralik.htm
⦁ http://www.henryakissinger.com/articles/wsj101615.html