Salı, Aralık 3, 2024

Son Haberler

İlgili Yazılar

İsrail-Hizbullah gerginliği: Savaş mı başlıyor?

İsrail ile Lübnan merkezli Hizbullah arasındaki gerilim son günlerde artarak devam ediyor. Her iki taraf da karşılıklı tehditler savururken bölgedeki gerginlik uluslararası endişelere yol açıyor. Peki, topyekün bir savaş yakın mı?

Gazze Şeridi’ne 7 Ekim’den bu yana saldırılarını sürdüren İsrail, kuzey sınırında da Lübnan Hizbullah’ı ile çatışıyor. İsrail ile Lübnan arasında “Mavi Hat” olarak tabir edilen sınır hattında son haftalarda gerginlik tırmanıyor.

Son olarak İsrail ordusu, 18 Haziran’da Lübnan’a yönelik olası bir saldırıya ilişkin “operasyonel planı” onayladığını duyurdu, Hizbullah da Tel Aviv’in kritik tesislerinin konumlarının ve fotoğraflarının yer aldığı videolar yayınladı.

Öte yandan İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz, “topyekün bir savaş” durumunda Hizbullah’ı ortadan kaldırmakla tehdit etti. Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah ise olası bir savaş durumunda İsrail’in hiçbir bölgesinin Hizbullah’ın füzelerine karşı “güvende olmayacağı” uyarısında bulundu.

Peki, Gazze Şeridi’nde aylardır binlerce masum sivili katleden İsrail ile Hizbullah arasında savaş çıkar mı?

Tehditler gerçeğe dönüşür mü?

İki aktör arasındaki son savaş 2006 yılının temmuz ayında yaşanmış ve 34 gün sürmüştü.

Bugünlerde ise her ne kadar ABD ve diğer uluslararası aktörler çatışmaların büyümesini engellemeye çalışsa da karşılıklı saldırılar artıyor. Aylardır süren bu çatışmaların topyekün bir savaşa dönüşme ihtimali konusunda analist ve uzmanlar hemfikir değil.

İsrail Terörle Mücadele Bürosu eski müdürü Nitzan Nuriel, “Birkaç hafta içinde İsrail’in Lübnan’daki operasyonunu göreceğimize inanıyorum” dedi. 2006 savaşı sırasında ordu komutanı olarak da görev yapan Nuriel, çatışmanın süresine dair ise şunları söyledi:

“Aylar sürecek… O zaman bu büyük ölçüde uluslararası toplumun müdahalesine ve İran’ın tepkisine bağlı.”

Öte yandan Nuriel, İsrail’in ana amacının Hizbullah’ı silahsızlandırılmış bölgenin kuzey sınırı olan güney Lübnan’daki Litani Nehri’nin arkasına itmek olacağını belirtti. Ancak karşılıklı saldırı ve tehditlerin bir savaşa dönüşmeyeceğini düşünen uzmanlar da var.

Tel Aviv Üniversitesi’nden Hizbullah konusunda uzman olan Eyal Zisser, ” Kimse gerilimin tırmanmasını istemiyor. Her iki tarafta da uyarı ve tehditleri görebiliyorsunuz. Ancak bunların gerçek olduğunu düşünmüyorum” diyor.

Diğer taraftan artan gerilimin düşürülebileceğini bilen Başbakan Binyamin Netanyahu’nun karşılıklı saldırı ve tehditlerden rahatsız olmadığı düşünülüyor.

İsrail iç siyasetinde de “kuzeydeki durum” her daim sıcak bir konu olarak tartışılıyor.

Ülkenin kuzeyinde yaşayan on binlerce kişi Hizbullah ile İsrail ordusu arasındaki çatışmalar nedeniyle evlerinden tahliye edildi. Yerinden edilenlerin çoğu henüz geri dönmedi.

Ancak geçtiğimiz günlerde Netanyahu’nun Savaş Kabinesi’nden istifa eden Benny Gantz, birkaç ay içerisinde kuzeyde sükunetin sağlanması çağrısında bulundu.

Çağrılar Netanyahu üzerinde baskı oluşturur mu?

Bu soruya çoğu uzman “hayır” cevabını veriyor. Zira, içeride gücünü konsolide etmek isteyen Netanyahu’nun gerilimden faydalanmaya devam edeceği düşünülüyor.

Dünden bugüne İsrail-Hizbullah Çatışması

İsrail ile Hizbullah’ı karşı karşıya getiren ve yıllardır süren çatışmanın fitilini ateşleyen olay, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) Lübnan’a taşınmasıydı.

1967 Arap-İsrail Savaşı ve Ürdün’ün 1970’te Kral Hüseyin’e yönelik darbe girişiminin ardından Filistin Kurtuluş Örgütü’ne yönelik artan baskı, aralarında Yaser Arafat’ın da bulunduğu çok sayıda Filistinli mültecinin Lübnan’a gitmesine neden oldu.

1973: Kadın gibi giyinen ve geleceğin İsrail Başbakanı Ehud Barak liderliğindeki İsrailli elit komandolar Beyrut’ta üç FKÖ liderini öldürdü.

1975: Lübnan’da Filistinlileri ve Filistin yanlısı Lübnanlı milisleri Lübnan’ın Hıristiyan milisleriyle karşı karşıya getiren iç savaş çıktı. Savaş yaklaşık 15 yıl sürecek ve resmi olarak 1990’da sona erecekti.

1976: Suriye, iç savaşın ilk aylarında savaşın sona ermesine yardımcı olmak için askeri barış gücü gönderdi. Birlikler Nisan 2005’e kadar yaklaşık 30 yıl orada kalacaktı.

1978: Kuzey İsrail’deki bir otobüse FKÖ saldırısını bahane eden İsrial, Lübnan’a askeri operasyon düzenledi. Ancak İsrail, BM Güvenlik Konseyi’nin İsrail güçlerinin derhal geri çekilmesine ilişkin kararı kabul etmesinin ardından geri çekildi. İsrail’in müttefiki Binbaşı Saad Haddad’ın önderliğinde, İsrail topraklarını sınır ötesi saldırılardan korumak için 12 mil genişliğinde bir “güvenlik bölgesi” kuruldu.

1981:İsrail güçleri Batı Beyrut’taki FKÖ karargâhını bombalayarak 300’den fazla sivili öldürdü. Saldırının ardından İsrail ile FKÖ arasında ABD’nin aracılık ettiği bir ateşkes yapıldı.

1982: Ateşkes, İsrail’in İngiltere Büyükelçisi’ne düzenlenen suikast girişiminin ardından FKÖ’yü yok etmek amacıyla yaklaşık 60 bin askerle Lübnan’ı işgal ettiği 6 Haziran 1982’ye kadar sürdü. Arafat ve FKÖ ağustos ayında Lübnan’dan kaçarak Tunus’a yerleşti.

1983: Bir Hizbullah intihar bombacısı Beyrut’ta ABD Deniz Kuvvetleri ve Fransız kuvvetlerinin karargahını havaya uçurdu ve 241’i ABD Deniz Piyadesi olmak üzere 298 kişiyi öldürdü. ABD birlikleri birkaç ay sonra Lübnan’dan çekildi.

1990: Lübnan’daki 15 yıllık iç savaş resmen sona erdi.

2000: İsrail birlikleri Güney Lübnan’dan çekildi ve Birleşmiş Milletler iki ülke arasında sınır olarak “Mavi Hat”ı kurdu.

2006:Hizbullah ile İsrail arasında 34 gün süren bir savaş yaşandı.

Hizbullah çatışmalara dahil olursa ne olur?

Bu sorunun cevabını 18 yıl önce İsrail ile Hizbullah arasında gerçekleşen savaşı ele alarak ve Hizbullah’ın dönüşen-büyüyen kapasitesine mercek tutarak vermeye çalışalım.

Esasen böyle bir olasılığın sonuçlarını kestirmek bir hayli zor. Ancak geçmişte yaşanmış çatışmalar-savaşlar bugün için bir fikir verebilir.

Bir hayli geriye, 2006 yılına gidiyoruz. Sıcak bir temmuz ayında 34 gün süren İsrail-Hizbullah savaşına. Kim kazandı soruları hala sorulmaya devam edilse de Hizbullah’ın İsrail karşısında dünyayı şaşırttığı önemli bir savaştı.

Savaşa giden süreç…

Lübnan’da 15 yıl süren iç savaşın sonlandırıldığı Taif Anlaşması, ülkedeki en etkin silahlı güçlerden olan Hizbullah’ın üzerindeki baskıyı artırdı.

Öyle ki, ülkeye uygulanan ambargolar ve güvenlik alanındaki ikilikler, ekonomiden siyasete her alanda Lübnan aleyhineydi. Ancak Hizbullah, silah bırakmamakta direndi.

İsrail’in 1982’den beri işgal altında tuttuğu güney Lübnan’dan çekildiğini açıklamasına rağmen sınırdaki bazı bölgelerden çekilmemiş olması, Hizbullah’ın hem içeriden hem de dışarıdan gelen “silah bırak” çağrılarına yönelik cevabı durumundaydı.

“Temmuz Savaşı” başlıyor…

Hizbullah, üzerindeki baskıları hafifletmek için 2006 yılının temmuz ayında İsrail’e bir saldırı başlattı. Sınırı geçen Hizbullah militanları, 3 İsrail askerini öldürüp 2’sini rehin aldı.

İsrail’in başlattığı karşı harekat sırasında 1 İsrail tankının imha edilip 5 askerin daha öldürülmesi üzerine olaylar daha da büyüdü ve “Temmuz Savaşı” denilen çatışmalar başladı.

İsrail’in saldırıları sonucunda başkent Beyrut da dahil olmak üzere Lübnan’ın altyapısı büyük oranda çöktü. Çatışmalarda bin kadar Lübnan vatandaşı hayatını kaybederken, 160 civarı İsrailli de öldü. Lübnan kayıplarının 3’te 1’i ila 2’sini siviller oluştururken, Hizbullah füzeleri sonucu 43 İsrailli sivil hayatını kaybetti.

34 gün süren çatışmaların sonucunda Hizbullah’ın birçok İsrail kentini vurabilecek kapasiteye sahip olduğunun ortaya çıkması, bölgede yaygın olan İsrail’in “yenilmezlik mitine” büyük zarar verdi.

Ayrıca Hizbullah, 2006’dan sonra hem Lübnan’da hem de Arap coğrafyasında popülaritesini artırsa da ülke içerisinde “Lübnan’ı bir kez daha felakete sürüklediği” gerekçesiyle ciddi bir muhalefetle karşılaştı.

Hizbullah’ın askeri kapasitesi nasıl değişti?

Hizbullah, İran’dan aldığı ya da Lübnan’da geliştirdiği füze gücüyle dikkat çekiyor. İsrail medyası ve güvenlik kaynakları sık sık örgütün bu gücünü ön plana çıkararak, kendileri için tehdit oluşturduğunu ileri sürüyor.

Peki Hizbullah’ın elinde hangi füzeler var ve bunların menzili ne kadar?

2006 yılında envanterinin 33 bin roket ve füzeden oluştuğu düşünülüyordu, şimdi bu rakamın 150 binden fazla olduğu tahmin ediliyor. İngiltere-İsrail Haberleşme ve Araştırma Merkezi’nin hazırladığı raporda, Hizbullah’ın füze gücü detaylıca ele alınıyor.

Buna göre, Hizbullah’ın elinde 8 ila 500 kilometre arasında değişen menzile sahip füzeler var. Bu füzeler İsrail’de havaalanları, limanlar ve önemli askeri üsleri vurma kapasitesine sahip. Hizbullah da bu iddiaları sık sık dile getiriyor.

Hizbullah’ın askeri kapasitesinin bir diğer yönü ise insan gücü. İran’ın Fars Haber Ajansı 2016 yılında geçtiği bir haberde, üye sayısı 2006’da birkaç bin olan örgütün üye sayısının 20 binin üzerine çıktığını iddia etti.

Buna göre 65 bin askerin 21 bini profesyonel. Bunlardan en az 5 ila 8 bininin Suriye’de savaştığı tahmin ediliyor.

Özellikle ABD’nin Lübnan ordusuna hibe ettiği askeri araçlar da Hizbullah tarafından kullanılıyor. Bu bilgi, 2016 yılında Humus yakınlarındaki El-Kuseyr’de çekilen bir fotoğrafla ortaya çıkmıştı.

Popüler Yazılar