Geçen ay Gazze’de şiddet olayları patlak verdiğinde, Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah es-Sisi, ABD Başkanı Joe Biden ile henüz bir görüşme gerçekleştirmemişti.
Ancak Biden, Mısır’ın İsrail ile Hamas arasında bir ateşkes anlaşmasına aracılık etmesinden sadece birkaç saat önce, Sisi ile uzun zamandır beklenen doğrudan teması nihayet başlattı.
Biden’ın Gazze ve İsrail konusunda Sisi’yi aramayı geciktirmesi ABD medyası tarafından bile eleştirildi.
Beyaz Saray Basın Sözcüsü Jen Psaki, Mısır ile ortaklıkta celp emrine gerek olmadığını savunarak ABD yönetimini savundu.
Washington’da gazetecilere verdiği demeçte Psaki, “Bölgedeki ortaklarımızla çok yakın bir ilişki içerisindeyiz, temas halindeyiz ve adım adım çalışıyoruz. Diplomasi her zaman küresel bir liderin çağrısını gerektirmez” dedi.
Mısır, ateşkese aracılık ederek, şüphesiz diplomatik bir avantaj elde etmiş, bölgesel bir katalizör ve arabulucu rolünü yeniden kazanmış ve Biden yönetimi ile yeni bir sayfa açmıştır.
Mısırlı siyasi sosyolog Said Sadek, The New Arab’a verdiği demeçte, “ABD’nin ana hedeflerinden biri İsrail’i korumak olduğu için Biden, İsrail’i kurtarmak zorundaydı. Sisi ile temasa geçmek Hamas üzerinde sarsılmaz bir etkiye sahipti.” dedi.
“Diğer rakip bölgesel liderler, ateşkesin düzenlenmesinde Sisi’nin rolünü değiştiremedi. Sisi, pragmatik siyasetin devraldığı ve ilişkilerin normale döndüğü sırada İsrailliler ve Filistinliler arasındaki birincil arabulucuydu.” diye ekledi.
İşler her zamanki gibi mi?
24 Mayıs’ta Biden, Sisi ile ikinci bir telefon görüşmesi yaptı ve bu konuşmada iki cumhurbaşkanı Büyük Etiyopya Rönesans Barajı (GERD) ve Mısır’ın Libya ve Irak’taki durumu ele almadaki rolü de dahil olmak üzere bazı konuları görüştü.
Mısır, özellikle Biden’in Etiyopya barajı konusundaki tutumu konusunda endişeliydi. Bu, Mısır ve Sudan’ın bazı bölgelerine olası bir askeri müdahale dışında, nispeten belirsiz bir konuydu.
Sisi ile Biden arasındaki ikinci görüşme üzerine Beyaz Saray’dan “Biden, Mısır’ın Nil Nehri sularına erişim konusundaki endişelerini kabul etti ve ABD’nin Mısır, Sudan ve Etiyopya’nın meşru ihtiyaçlarını karşılayan diplomatik bir çözüme ulaşma konusundaki ilgisinin altını çizdi” açıklaması yapıldı.
Eski Mısır Dışişleri Bakanı Muhammed el-Orabi, Biden’in ikinci çağrısının “merkezi bir değişiklik” anlamına geldiğini belirtti.
Eski üst düzey diplomat, Mısır devleti El-Ahram gazetesine verdiği röportajda, “Yeni yönetim iktidara geldiğinden beri Rönesans Barajı’na karşı kesin bir duruşu yoktu,” dedi.
“Bence bu, ABD’nin bu krizi çözmek ve Mısır’ın su güvenliğini korumak için sert bir şekilde müdahale etmeye çalıştığının açık bir işareti. ABD şu an Etiyopya rejimini eskisinden farklı algılıyor,” diye ekledi.
Açık çek iadesi mi?
Biden iktidara geldiğinden beri, Mısır ile ilişkisi ‘devlet kayıtsızlığı’ ile karakterize edildi. Yine de Biden yönetimi, Şubat ayında ABD’nin Mısır Donanması ile yaklaşık 200 milyon dolar değerinde bir silah anlaşmasını kabul etmesiyle şaşırtıcı bir hamle yaptı. Bu, analistler tarafından Biden’ın Sisi hakkındaki önceki yorumlarına aykırı görülen bir hareketti.
Gözlemciler, insan hakları ihlallerinin artık Kahire ve Washington arasındaki gelecekteki ilişkiler için bir engel olmadığına inanıyor.
26 Mayıs’ta ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken Mısır, İsrail ve Ürdün’ü kapsayan bölgesel bir gezide Sisi ile görüştükten sonra konu, aralarında kısaca tartışıldı.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price resmi bir açıklamada, “Bakan insan haklarının önemini vurguladı ve iki lider yapıcı bir diyaloga girme konusunda anlaştılar” dedi ve daha fazla ayrıntı vermedi.
Blinken, Şubat ayında Mısır Dışişleri Bakanı Sameh Şükrü ile telefonda konuştuğunda, Mısırlı mevkidaşına insan haklarının Kahire ve Washington arasındaki ilişkilerin ‘merkezi’ olacağını bildirdi.
Ancak ABD yönetimi bu konuda pasif kaldı.
Birçoğu, Biden’ın Mısır hakkındaki önceki açıklamalarının sadece siyasi propaganda için kullanılan boş tehditler olduğuna ve ABD’nin, Amerika’nın çıkarları için en iyisi olduğu sürece “Trump’ın en sevdiği diktatör için boş çekler” sunmaya devam edeceğine inanıyor.
Todd Ruffner, “Biden yönetimi şimdiye kadar Mısır’ın otoriter hükümetinden hesap sorma vaadini yerine getirmedi. Sisi için ‘daha fazla açık çek yok’ yerine, ‘her zamanki gibi işlere’ geri döndük” dedi. Todd Ruffner, önde gelen Mısırlı-Amerikalı aktivist Muhammed Sultan tarafından kurulan ABD merkezli Freedom Initiative’in savunuculuk direktörüdür.
Roffner “ABD yönetimi, müttefiklerinden daha fazlasını beklediğini ve halkınıza acımasızca baskı yapmanın ve tüm muhalifleri bastırmanın sonuçları olduğunu açıkça ortaya koymalı. Ancak buna karşılık Mısır, ikili ilişkinin şartlarını dikte etmeye devam etme konusunda rahat hissedecek,” diye ekledi.
“Elbette, ABD hükümeti stratejik çıkarlarını ve evrensel değerlere vurguyu dengelemeli, ancak yönetimin bu ilk dört ayı, insan haklarını ilişkide merkeze almak için gerçekten kaçırılmış bir fırsat oldu.”
Yakın zamanda Biden, Kongre’den gelecek yıl Mısır’a yapılacak 1.8 milyar dolarlık ABD askeri yardımını onaylamasını istedi; bu, yerel ve uluslararası insan hakları grupları tarafından kınandı. Mısır, İsrail’den sonra ABD’den en fazla askeri yardım alan ikinci ülkedir.
Ruffner, “Mısır’a yönelik standart 1,3 milyar dolarlık ikili yardım talebinden sapma, Mısır hükümetine güçlü bir sinyal gönderebilirdi, ancak bunun karşılığında mevcut gidişte herhangi bir sonuç olmaksızın devam edebileceğine inanıyor” dedi.
Sisi, yerel ve uluslararası hak savunucuları tarafından, Mısır’ın on yıllardır insan haklarına yönelik en kötü baskısını denetlemekle suçlanıyor, binlerce muhalif parmaklıklar ardında, bazıları ölmek üzere olana kadar tıbbi ihmalden muzdaripken, düzinelercesi idam edildi. Pek çoğu yargılanmadan yıllarca gözaltında tutuldu ya da ortadan kayboldu.
Şimdi ortaya çıkan soru, karşılıklı çıkarların felsefi farklılıklardan daha ağır basıp basmadığıdır. Sadek, “İnsan hakları konusu her zaman diğer ülkeler üzerinde baskı uygulamak ve iç grupları memnun etmek için bir dış politika aracı olmuştur, ancak hiçbir zaman [etkili] politikalara dönüştürülmemiştir” dedi.
“İkili ilişkiler ne olursa olsun devam edecek. Burada Amerikan pragmatizmi hüküm sürüyor, çünkü muhalefet güçleri Sisi rejimine alternatif olarak güvenemeyecek kadar zayıf olduklarını kanıtladı.”
“Unutmayın, Sisi 2014’te iktidara geldiğinde Biden zaten Başkan Yardımcısıydı.”
Horriya Marzouk bir takma addır. Yazar, kimliğinin yayınlanmasının güvenlik veya hareket özgürlüğü sorunu yaratabileceği bir yargı bölgesinde ikamet etmektedir.
Mısır’daki baskı ortamından korunabilmesi için ‘Horriya Marzouk’ mahlasını kullanan yazarın gerçek ismine yer verilmedi. Marzouk mahlasıyla kaleme alınan ve The New Arab’da yayınlanan yazı Mepa News okurları için Kübra Doğrusözlü tarafından tercüme edildi.
Kaynak:mepanews