“Bizim en büyük, en büyük sorunumuz TikTok’tur. Bu işin altında daha başka şeyler olduğunu düşünüyoruz, enerjimizi odaklamamız gereken genç nesiller. Bu neslin zihninde İran’la ilgili bir şeyler oluyor ve propagandaları, dilleri ve taktikleri İran propagandası gibi bir şeye dönüştü.”
Uluslararası Adalet Divanı tarafından soykırımla suçlanan İsrail’in en büyük destekçisi olan Amerikan rejimi, son günlerde Gazze konusunda sürpriz adımlar atıyor.
1,5 milyon sivilin yaşadığını belirterek İsrail rejiminin Gazze’ye kara saldırısı yapmasına karşı çıkıyor; hatta İsrail rejimini silah vermemekle tehdit ediyor.[1]
Ateşkes ve esir takası anlaşmasına varılabilmesi için Katar ve Mısır’ı seferber ediyor.
Gazze’ye havadan yardımlar atıyor,[2] İsrail tarafından engellenen insani yardımların kolay ulaşmasını sağlamak için geçici liman inşa ediyor.[3]
Daha da ötesi, İsrail kamuoyuna Benyamin Netanyahu’yu başbakanlıktan düşürmeleri için darbe çağırısı yapıyor.[4]
Amerikan rejiminin bu adımlarının kendi kamuoyunu ne kadar etkilediğini ölçen bir veriye şimdilik sahip değiliz; ancak bu adımlar bölgede maskaralık olarak değerlendiriliyor.
Zira Refah’taki 1,5 milyon sivilin büyük çoğunluğu savaşın başındaki ağır bombardıman ile Gazze’nin kuzeyinden tehcir edilen insanlardan oluşuyor.
İsrail rejiminin Gazze’nin hastaneleri, kiliseleri ve camileri dahil her metrekaresine yağdırdığı bombalar Amerikan rejimi tarafından sağlanıyor.
Aylardır BM’de Gazze’de ateşkes yapılması için başlatılan tüm uluslararası girişimler Amerikan rejiminin vetosu ile engelleniyor.
Gazze’nin açlığa mahkum edilmesinde Amerikan rejimi, İsrail’den çok daha büyük bir rol oynuyor. Çünkü Amerikan rejimi en büyük bağışçısı sıfatıyla UNRWA’ya ödeneği keserek Gazze’nin insani yardım altyapısını yok ediyor.
Öte yandan insani yardımların Gazze’ye girişi için kullanılan iki sınır kapısından Kerem Ebu Salim sınır kapısı, İsrail rejiminin, Refah sınır kapısı ise Mısır’ın kontrolünde bulunuyor.
Dolayısıyla gerçekten istemesi halinde bu iki kapıyı da ardına kadar açtırabilecek güçte olan Amerikan rejiminin birkaç kamyonluk insani yardımı havadan atıp Gazzelileri öldürmesi[5] de geçici liman inşa etmesi de tam bir maskaralık olarak görülüyor.
Aaron Bushnell’in bedenini ateşe vermesi, Filistin gerçekliği konusunda bir uyanışın en uç ve en yürek yakan tepkisiydi. Bu tepki, Amerika’nın kendi yerel gündemine veya ana akım medyaya mahpus kamuoyunda daha önce benzeri görülmemiş bir etki yarattı.
Amerikan kamuoyu ve rejimi değişime zorlanıyor
Gazze’de yaşananlar, Amerikan rejimini ve kamuoyunu değişime zorluyor. Aaron Bushnell Amerikan rejimini, rol değiştirmeye zorladı. Jonathan Greenblatt, ise kamuoyunda yaşanan değişimi durdurmaya çalışıyor.
Aaron Bushnell, Amerikan Hava Kuvvetlerinde pilottu ve “artık soykırımın suç ortağı olmayacağını”[6]belirterek Washington’daki İsrail elçiliği önünde kendini yaktı.
Jonathan Greenblatt ise İsrail’i eleştirenleri ‘antisemitist’ diye etiketleyen ve hayatlarını karartan Anti Defamation League (ADL) adlı İsrail lobisinin yöneticisi.
Aaron Bushnell, Filistin’de 75 yıldır süren gerçekliğin son sahnesine tanıklık eden Amerikan kamu vicdanının yanan mumu oldu.
Jonathan Greenblatt ise karanlığın sürmesi için Amerikan kamuoyunu, rejime ‘iliştirilmiş’ ana akım medyanın hücresinde tutmak için savaşıyor.
Aaron Bushnell, Amerikan ve İsrail rejimlerine ‘iliştirilmiş’ ana akım medyanın esaretinden kurtulmuş ve başka enformasyon araçları sayesinde Filistin’deki nesnel gerçekliğe tanık olmuştu.
Tanık olduğu gerçekliğin vicdanında başlattığı yangın, onu milyonlarca kişinin yüreğini yakacak bir eyleme yöneltti.
Aaron Bushnell’in bedenini ateşe vermesi, Filistin gerçekliği konusunda bir uyanışın en uç ve en yürek yakan tepkisiydi. Bu tepki, Amerika’nın kendi yerel gündemine veya ana akım medyaya mahpus kamuoyunda daha önce benzeri görülmemiş bir etki yarattı.
Rejimin Gazze konusunda oynamak zorunda kaldığı insancıl rol, Amerikan kamuoyundaki bu yeni bilinç, uyanış ve tepkinin sonucu.
İnsanlık, ahlak ve adalet, Amerikan rejiminin alışık olmadığı bir rol olduğu için havadan yardım atmak gibi maskaralıkları, yeni rolündeki tecrübesizliğinden kaynaklanıyor.
Jonathan Greenblatt’a göre Amerikalı genç kuşak, iliştirilmiş medyadan uzaklaştıkça İsrail’in Gazze’de yaptığının bir soykırım olduğunu görüyor, “İsrail devleti” değil, “Siyonist rejim” diyor ve “denizden nehre kadar özgür Filistin” sloganı atmaya başlıyor. Genç neslin dili, propagandası ve taktikleri Filistin lehine değişiyor o halde “Bu neslin zihninde İran’la ilgili bir şeyler oluyor!”
Jonathan Greenblatt, ise temsilcisi olduğu sınıfın çıkarlarını çok iyi bildiği için sorunu kaynağında yok etmeye çalışıyor. Ona göre haber ihtiyacını ana akım medyadan karşılayan orta yaşlı ve yaşlı kuşak için endişe etmeye gerek yok.
Ancak sosyal medya kullanıcısı genç nesil üzerinde ‘iliştirilmiş’ medyanın bir etkisi olmuyor.
Gerçi İsrail rejimine zaten ‘ilişik’ veya ‘iliştirilmeye’ razı Mark Zuckerberg’in sosyal medya platformları ile Elon Musk’ın X Platformu, kullanıcısına üstelik bir de ‘özgürlük’ duygusu verdiği için ana akım medyadan daha yararlı. Ancak Çinlilerin TikTok’u iliştirilemediği sürece sakıncalı.
Siyonistlerin bu kaygıları yersiz değildi; zira bu sadece Amerikalı genç kuşak değil, İngilizce konuşan ülkelerdeki gençler de artık ‘iliştirilmiş’ medyadan kopuyordu. Bunu dert edinen İngiliz The Guardian gazetesi bu konuda araştırma yapmış ve ABD’de Z kuşağının İsrail’e karşı Amerikalılardan daha şüpheci yaklaştığı bulgusuna ulaşmıştı.
Makaleye göre yaşlı Amerikalılar TikTok’u hala gençlerin aptalca danslar yaptığı bir uygulama olarak görüyordu; ancak artık Tiktok’u çocuklarının dünya görüşünü en çok şekillendiren medya kaynağı olarak görmeye başlamalarının zamanı gelmişti.[7] Çünkü kullanıcıların yarısının 30 yaşın altında olduğu TikTok’ta “Özgür Filistin” etiketi, 31 milyar, “İsrail’in yanındayız” etiketi ise 590 milyon gönderide kullanılmıştı.
O halde kamuoyunun İsrail rejimine iliştirilmiş ana akım medyanın sınırlarında tutulması nasıl başarılabilecekti? İlk akla gelen kolay çözüm, yasaklamaydı.
Jonathan Greenblatt, sosyal medyaya sızan ses kaydında şunları söylüyor:
“Bizim en büyük, en büyük sorunumuz TikTok’tur. Bu işin altında daha başka şeyler olduğunu düşünüyoruz, enerjimizi odaklamamız gereken genç nesiller. Bu neslin zihninde İran’la ilgili bir şeyler oluyor ve propagandaları, dilleri ve taktikleri İran propagandası gibi bir şeye dönüştü.”[8]
Jonathan Greenblatt’a göre Amerikalı genç kuşak, iliştirilmiş medyadan uzaklaştıkça İsrail’in Gazze’de yaptığının bir soykırım olduğunu görüyor, “İsrail devleti” değil, “Siyonist rejim” diyor ve “denizden nehre kadar özgür Filistin” sloganı atmaya başlıyor.
Genç neslin dili, propagandası ve taktikleri Filistin lehine değişiyor o halde “Bu neslin zihninde İran’la ilgili bir şeyler oluyor!”
Amerika’daki en haydut İsrail lobilerinden biri olan ADL’nin yöneticisi Jonathan Greenblatt’ın bu sözleri, Amerikan demokrasisinin mabedi olan Temsilciler Meclisi’nde görev telakki edildi. Böylece özgür dünyanın lideri Amerikan rejimi TikTok’u yasaklama sürecini başlattı.[9]
ABD İsrail çatışması değil, Siyonistler arası kavga
İsrail’in Gazze saldırıları başladığında rejimin savaş kabinesi üyeleriyle yaptığı toplantıda “İsrail olmasaydı onu icat etmemiz gerekirdi”[10] diyen Joe Biden, dört ay sonra İsrail başbakanına sövmeye başladı.[11]
7 Ekim’den sonra bütün bir ‘Kolektif Batı’ ile birlikte İsrail’e kayıtsız şartsız ve sınırsız destek veren Washington’da 4 ay sonra görülen bu tavır değişikliği bir hayal kırıklığının sonucuydu. Zira dünyanın 4. Güçlü ordusuna sahip olmakla övünen İsrail rejimi, dünyanın tüm büyük devletlerinin desteğine ve soykırım ruhsatına rağmen, 360 kilometrekarelik Gazze’de hiçbir hedefini gerçekleştirememişti.
Biden’ın Netanyahu’ya küfrettiğini ifşa eden Politico’nun yazarı Jonathan Martin, Biden’ın “Netanyahu’nun ABD’yi bölge geneline yayılacak bir savaşa sürüklemek istemesi” sebebiyle küfrettiğini açıkladı. Yani Netanyahu’nun savaşı tüm bölgeye yayarak Gazze’deki hezimetine Amerikan rejimini de ortak etmesi Biden’ı kızdırmıştı.
Daha da kötüsü Gazze’de işlediği savaş suçlarıyla Uluslararası Adalet Divanı tarafından soykırımla suçlanırken, başta ABD olmak üzere ‘Kolektif Batı’yı da suç ortağı yapmıştı. Artık iliştirilmiş medyanın gizleyemediği gerçeklik Amerikan kamuoyunu da etkiliyordu ve daha vahimi başkanlık seçimleri de yaklaşıyordu.
Elbette bu tür durumlar, normal devletlerde aşılmayacak sorunlar değildi. Zira BM’deki ateşkes girişimleri veto edilmez, savaş bitirilir ve dünya da ‘barış mimarı’ olarak Amerika’yı alkışlardı.
Hatta İsrail rejimini BM’de ateşkese ‘feda etmesi’ bile gerekmeyebilirdi. Mafya rejimi karakteri sayesinde bir Amerikan klasiği olan tehdit ve şantaj yöntemleri uygulanır ve Amerikan silahları olmadan bir hafta dahi savaşamayacak olan İsrail rejimine silah sevkiyatı durdurularak ‘ikili ilişkiler’ çerçevesinde sonuç alınabilirdi.
Peki Amerikan rejimi neden normal bir devlet gibi veya doğasına uygun mafya rejimi gibi davranarak sonuç üretmek yerine Mısır ve Katar rejimlerini seferber ederek ateşkes sağlamak, Gazze’ye havadan yardım atmak ve liman inşa etmek gibi maskaralıklar yapıyor?
Çünkü Netanyahu rejimini feda etmeden bunları yapabilmesi mümkün değil ve Amerikan başkanlık seçimlerinde Joe Biden’ı destekleyen İsrail lobisi, İsrail’de ise Netanyahu’yu destekliyor.
YDH
[1] AA, 12 Mart 2024, ABD basını Refah’a kara saldırısı olursa Biden’ın İsrail’e askeri yardımı gözden geçireceğini yazdı
[2] AA, 17 Mart 2014, ABD, Gazze’ye 13. kez havadan insani yardım ulaştırdı
[3] NTV, 10 Mart 2024, ABD askerleri Gazze yolunda: Geçici liman inşası başlıyor
[4] YDH, 15 Mart 2024, Amerikalı senatörden İsrail’de darbe çağrısı
[5] AA, 8 Mart 2024, Gazze’ye havadan indirilen yardım kutuları sivillerin üzerine düştü: 5 ölü
[6] VOA, 26 Şubat 2024, İsrail-Hamas savaşını protesto etmek için İsrail Büyükelçiliği önünde kendini yakan ABD’li Hava Kuvvetleri pilotu öldü
[7] YDH, 19 Mart 2024. Gençlerin Siyonizm karşıtlığı Batı basınının radarına takıldı
[8] YDH, 13 Mart 2024, İsrail lobisi ABD’de Tiktok’u yasaklatmak istiyor
[9] NTV, 13 Mart 2024, ABD’den TikTok yasağına ilk onay
[10] AA, 18 Ekim 2023, Biden: İsrail olmasaydı onu icat etmemiz gerekirdi
[11] YDH, 5 Şubat 2024, Politico: Biden Netanyahu’ya küfür etti
Kaynak:7Sabah