Eğer Almanlar ABD’yi bu savaşın dışında tutmayı ya da Japonların saldırılarına katılmayı reddederek ABD’nin Avrupa’da savaşmasına yönelik Amerikan halkının desteğini azaltmayı başarabilseydi neler yaşanırdı?
Roosevelt yönetiminin Amerikan kuvvetlerini Avrupa’daki savaş için seferber etmesine sebep olan savaş ilan etme kararı, Hitler’in en büyük hatalarından biri miydi?
Elbette hayır. Washington ve Berlin bu savaşın kaçınılmaz olduğunda hemfikirdi. Tek soru ise yalnızca ilk ateşi kimin açacağıydı.
Bir müttefik konvoyunun Atlantik’ten geçişi, ABD Donanması, 1944
Savaş
Birleşik Devletler ve Almanya, Aralık 1941’den önce de adı konulmamış bir savaş içerisindeydi. En azından 1941 yılının başlarından beri ABD, gemiler vasıtasıyla savaş malzemeleri ve ekonomik malları Birleşik Krallık’a aktarıyordu. Bu da İngiliz Hükümeti’nin savaşı sürdürmesine olanak sağlıyordu.
Amerikan askerleri, denizcileri ve hava birlikleri; fazla sayıda olmamakla birlikte Birleşik Krallık Silahlı Kuvvetleri içerisinde hizmet verdiler. Ve 1941 yazının sonlarına doğru, ABD kendisini etkili bir şekilde Atlantik Savaşı’nın ortasında buldu. ABD’ye ait bir muhribin (Muhrip: Batı dillerinde “Destroyer” olarak anılan bir tür savaş gemisi) bir Alman denizaltısı tarafından batırıldığı USS Greer olayı, ABD ile Almanya arasındaki çatışma ortamını aha da gerginleştirdi.
Devlet Başkanı Franklin Roosevelt tarafından İkinci Dünya Savaşı yılları sırasında radyodan yapılan “Ulusa Sesleniş” konuşmalarından birinde, 11 Eylül 1941 tarihinde ABD’nin Almanya ile savaş halinde olduğunu açıkça belirtti.
“Donanma ve Hava Kuvvetlerimiz artık Atlantik Okyanusu’nun her tarafında devriye atıyor ve Amerika’nın “denizlerin hürriyeti” siyasetinin gerçekleşmesini sağlıyor. Bunu anlamı açıkça, basitçe şöyle: Bizim savaş gemilerimiz ve uçaklarımız sadece Amerikan gemilerini değil, hangi bandıraya sahip olursa olsun, bizim müdafaa alanımız içine giren sularda seyreden tüm ticaret gemilerini muhafaza edecek. Bu gemileri denizaltı ve deniz üstü tüm saldırılardan koruyacağız.
Denizlere korumaya alma kararımız bir savaş sebebi değil. Bu sadece hayati bir Amerikan savunması. Saldıran taraf biz değiliz. Biz sadece kendimizi savunuyoruz.
Fakat açıkça uyarıyorum. Şu andan itibaren Alman yahut İtalyan savaş gemileri sularımıza girerse bu kendilerini tehlikeye atacaktır. Amerika’nın savunulması için ne gerekiyorsa yapılacak.”
Bu beyan, sadece ABD’ye ait sularda uygulanmakla kalmadı. ABD, Avrupa’ya giden askeri ekipmanlarla dolu konvoylara savaş gemileri ve denizaltı-savar silahlarla eşlik edecekti. Yolculuklar esnasında karşı karşıya gelinen Alman denizaltı, gemi veya uçaklarına da ateş açılacaktı.
Daha da ötesi, ABD Kara Kuvveleri de savaşta yer almaya başladı. 1941 yılının Temmuz ayının başlarında, ABD Ordusu ve ABD Deniz Piyadeleri donanma desteğiyle İzlanda’ya sevk edildi. Amerikalılar, adayı bir önceki yıl işgal eden İngiliz ve Kanadalı birlikleri takviye etti.
Alman denizaltısı U-118, ABD uçaklarının saldırısı altında, 1943
Neden?
Uzun vadede, Hitler ve Alman hükümetinin geri kalanı, ABD ile karşı karşıya gelmenin gerçekten kaçınılmaz olduğuna inanıyordu.
Amerika 1917’de de Rusya, İngiltere ve Fransa’nın yanında savaşa dâhil olmuştu, şimdi de aynısını yapacağı neredeyse kesindi. ABD’nin 1941 yılındaki tavrı bu inanışı doğruladı. Alman tarafında askeri ve siyasi eliti, ABD kendisini savunmak için etkili bir hazırlık yapmadan önce savaşı başlatmak konusunda fikir birliğine sahipti.
Ve bu yüzden Almanya’nın ABD’ye saldırısı beklenmedik bir saldırı değildi zira ABD’nin zaten savaşın etkili bir tarafı olduğuna ve daha geniş çaplı operasyonların savaşı kazanmayı sağlayacağına inanılıyordu.
Özellikle, Mihver Kuvvetlerin ABD deniz ticaretini hedef alan denizaltı saldırısıyla gerçekleşen savaş ilanı, Almanların İngiltere’yi savaş dışı bırakacağına inandıkları bir operasyondu.
Alman Donanması’nın Pearl Harbor’dan aylar hatta yıllar önce bile ABD gemilerini hedef almasına rağmen, Pearl Harbor saldırısı 1942’nin ilk aylarında operasyonları ve ABD’nin Atlantik’teki faaliyetlerini yüksek miktarda artırdı.
Alman taktikleri; Alman denizaltılarına karşı mücadelede taktik, ekipman ve usul problemi yaşayan ABD ordusuna karşı ölümcül derecede etkili oluyordu.
Kendi adlarına, İngiliz askeri ve siyasi otoriteleri, Britanya ile Amerika arasındaki hayati hattı kesecek kadar çok gemiyi yok eden Alman harekâtının işe yarayabileceği konusunda endişeliydi. Kraliyet Donanması ve Kraliyet Hava Kuvvetleri acilen ABD’ye, bunu durdurma amacıyla çaba sarfetmek için danışmanlar yolladı. Fakat 1942 senesi yine de savaşta gemi kayıpları açısından en yıkıcı sene oldu.
Genel olarak, Atlantik Okyanusu’ndaki gemileri hedef alan “Drumbeat Operasyonu”, Mihver Devletler bakımından Pearl Harbor saldırısından çok daha başarılı olduğunu ispatladı.
Bir ABD Sherman tankı Fransa’da roketlerini ateşliyor, 1943
Fakat Eğer…
Eğer, tüm bunlara rağmen Almanya ve İtalya, ABD’ye karşı açık bir savaş ilanından kaçınmayı başarsaydı, çatışma Kuzey Atlanik’te devam edecekti.
Birleşik Devletler ise İngiltere ve Rusya’yı, büyük olasılıkla daha güvenli rotalarla, sadece savaş malzemesi ile desteklemeyi sürdürecekti. Özellikle eğer Almanlar ABD’nin Atlantik kıyı şeridinde saldırı yapmaktan kaçınsaydı.
Gerçek savaşta, ABD’nin Hava, Deniz ve Kara Kuvvetleri Akdeniz’deki savaşa yönelik ilk kesin katkısını yaptı.
Birçok analist Akdeniz askeri harekât serisindeki stratejik mantığı sorguladı. Fakat bu uzun vadede ABD’nin bitkin kara ve hava kuvvetlerini şekle soktu. Eğer Amerika resmi tarafsızlığını korusaydı, Kuzey Afrika’nın işgaliyle sonuçlanan “Torch (Meşale) Operasyonu” hiçbir zaman gerçekleşmeyecek, böylece Akdeniz’deki ilerleyiş çok daha yavaş olacaktı.
Alman endüstrisini yok ederek Almanların morallerini bitirmeyi ve Nazi Almanyası’nı (Üçüncü Reich) savaş dışı bırakmayı hedefleyen “Birleşik Bombardıman Operasyonu”ndaki ABD varlığı olmasaydı, süreç oldukça yavaş işleyecekti. “Birleşik Bombardıman Operasyonu” ilk aşamalarındaki etkisi sınırlı ve maliyeti fazlaydı, fakat savaşın gelgitlerine net etkisinin ne olabileceği belirsiz.
Atlantik’teki savaşa ABD’nin daha az katılması Pasifik Okyanusu’na verilen ağırlığı artıracaktı. Bunun savaşın ilk senesinde nasıl sonuçlar doğurabileceğini kestirmek oldukça güç.
Zamanla, ABD Japonya’ya karşı büyük bir avantaj elde etti. Avrupa cephesine az bir katılımla bu üstünlük çok daha çabuk elde edilebilirdi. Washington’un 1944’te sergilediği üstünlük teknoloji, eğitim ve 1942’de kızaklarında kalan gemilerin varlığı sayesindeydi.
Çin veya Güneydoğu Asya’da savaşma planları, ölçülemeyecek derecede çok olan lojistik sorunlar nedeniyle darbe aldı. ABD bu sorunu 1944 yılına kadar çözemedi.
Son Salvo
Hitler de Roosevelt de savaşın kaçınılmaz olduğuna inanıyordu ve ikisi de büyük ihtimalle haklıydı.
Aralık 1941’de savaşı durdurmak Almanya’ya Akdeniz’de ve muhtemelen gökyüzünde zaman kazandıracaktı. Fakat Alman Donanması’nı savaşı kazandıracağını düşündükleri bir harekâttan vazgeçmek zorunda bırakacaktı.
Ve son olarak, Amerikalılar ne olursa olsun savaşa katılacak gibiydi. Belki daha az tecrübeyle, fakat kesin bir müdahalede bulunmak üzere yapılan daha fazla hazırlıkla…
Robert Farley tarafından “the National Interest” için yazılan bu makale Mepa News okurları için tercüme edildi.