Siyonist İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn arasında varılan “ilişkilerin normalleştirilmesi”ne yönelik anlaşmalar, ABD Başkanı Donald Trump’ın ev sahipliğinde Beyaz Saray’da düzenlenen resmi törenle önceki gün imzalandı.
Törene Trump’ın yanı sıra, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, BAE Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayid Al Nahyan ve Bahreyn Dışişleri Bakanı Abdullatif bin Raşid ez-Zeyani katıldı.
Terör rejimi İsrail ve BAE ile İsrail ve Bahreyn arasında normalleşme anlaşmaları imzalanırken, 3 ülke “Abraham Accords (İbrahim Anlaşması)” adı verilen metne de ortak imza attı.
İşgalci İsrail’le ‘normalleşme’ sürecine karşı Filistin yönetimi başta olmak üzere bölge ülkelerinden tepkiler gelmeye devam ediyor.
Gazeteci ve İstanbul Kültür Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Bora Bayraktar ile, Beyaz Saray’da imzalanan “ilişkilerin normalleştirilmesine” yönelik anlaşmaları, Türkiye’ye ve bölgeye etkilerini konuştuk.
‘NORMALLEŞME TANIMLAMASI DOĞRU DEĞİL’
İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn arasında varılan “ilişkilerin normalleştirilmesine” yönelik anlaşmalar, Beyaz Saray’da ABD Başkanı Trump’ın huzurunda imzalandı. Bu anlaşmalar ne anlama geliyor? ‘Normalleşme’ sürecini nasıl yorumluyorsunuz?
Öncelikle ‘normalleşmenin’ çok doğru bir ifade olduğunu düşünmüyorum. Çünkü, bölgenin normali bu değil. 1967’den sonra İsrail Filistin’in topraklarını işgal ve ilhak etti.
Batı Şeria’yı, Kudüs’ü işgal ve ilhak etti. Bugün İsrail’in sınırları belli bile değil, sınırlarının tanınmasıyla ilgili sorunlar var.
Uluslararası hukuk ve bölge ülkelerinin iradesi İsrail’in dayattığı bu durumu reddediyor. Bu anlaşma ile belli ülkeler şu an İsrail’i tanımış oldu, ama bunun adını ‘normalleşme’ diye koymak doğru değil.
ABD Başkanı Trump 2017’deki Ortadoğu turunda bu işin temellerini attı. Trump dönemi Ortadoğu politikasının temelinde İsrail ve Suudi Arabistan var.
Suudi Arabistan da ABD’nin Ortadoğu ülkelerine yönelik politikalarında kullanıldı. Şu anki pozisyon tamamen ABD-İsrail siyasetinin bölgeye empoze edilmesi. Yani burada karşılıklı çıkar ilişkisinden ziyade tek taraflı bir dayatma var.
Bu Körfez, Arap rejimlerinin en zayıf anıdır. Anlaşma buna işaret ediyor.
Buna Mısır’ı da ekleyebiliriz. Bu ülkelerde halk iradesinin sıfırlandığı, rejim güvenliğinin öne çıktığı ve rejim güvenliğinin de ABD-İsrail tarafından sağlandığı bir yapı var. Dolayısıyla başarısız ve yönlendirmeye açık yönetimler.
İşin içinde halk iradesi yok. Bu sürdürülmesi zor bir durum. İlerde eğer gerçek bir ‘normalleşme’ olursa, halkların iradesi rejime yansırsa durum yeniden değerlendirilebilir.
‘SUUDİ ARABİSTAN İMZALARSA PRENS SELMAN DEVRİLİR’
ABD Başkanı, ‘normalleşme’ furyasında sıradaki ülkenin Suudi Arabistan olabileceğini söyledi. Ancak Suudi yönetimi şu an sessiz. Ne dersiniz Suudi Arabistan, İsrail ile ‘normalleşme’ anlaşması imzalar mı?
Suudi Arabistan’da Muhammed bin Selman bu furyaya katılmak istiyordur, ama Suudi Arabistan, Bahreyn ve BAE gibi küçük bir ülke değil. Farklı dinamikleri var, yüzde 20’lere varan bir Şii nüfus var. Bu kadar kolay manipüle edilebilecek bir yapısı yok.
Geçmişte ülkede ABD-İsrail karşıtı muhalefet de hep olmuştur. Bin Ladin gibi. Elbette terör bağlamından farklı unsurlar da var. Suudi Arabistan’ın böyle bir karar vermesi farklı dinamikleri tetikleyebilir, o yüzden daha çekingen davranacaktır.
Eğer bunu yaparsa Muhammed bin Selman’ın sonu da gelebilir, yani çok kritik bir adım.
SEÇİM SÖYLEMLERİ
Netanyahu anlaşmalar sonrası konuşmasında, İran’a baskı uyguladığı, İsrail’e koşulsuz destek verdiği için katılan liderlere teşekkür etti. Trump ise, ‘seçimden sonra İran ile anlaşacağız’ vurgusu yaptı. İran vurguları ne anlama geliyor?
İran bu ülkelere karşı baskı ve korku unsuru olarak Amerika-İsrail tarafından kullanıldı. Ama İran’la savaşmak ya da barışmak bu kadar kolay değil.
Trump’ın İsrail’in her istediğini veren tutumu seçim yatırımı. Yahudi lobisini tamamen yanında tutuyor. İran konusunda da bu yüzden seçim sonrasını beklemek lazım. Sert olaylar oldu yakın geçmişte, Kasım Süleymani’nin öldürülmesi gibi. Buradan nasıl geri çevrilir bakmak lazım, bu belki de sadece bir söylemi.
‘TÜRKİYE’NİN SİYASETLERİ KARŞILIK BULACAKTIR’
Bu anlaşmalar bölge ve özellikle Türkiye için nasıl sonuçlar doğuracaktır?
İsrail, Bahreyn, BAE işbirliği zaten devam ediyordu, sadece mevcut durumun adı kondu. Bence bu Türkiye açısından iyi. Kimin nerde durduğunu kamuoyunun görmesi önemli. Türkiye’nin bu rejimlerle şu an için olumlu bir diyaloga girmesi çok zor.
Ama Türkiye’nin söylemi Arap sokaklarına hitap ediyor. Mülteciler, Mısır, Libya gibi konularda örneğin atılan adımlar Türkiye’nin rejimlerle arasını açarken, halklarla ise daha samimi, sıcak bir ilişki geliştirmesini sağlıyor.
İleride halk destekli, halk iradesiyle seçilen demokratik yönetimler gelirse bu siyasetlerin daha büyük karşılığı olur.
Diğer yandan, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Genel Sekreteri Saeb Erekat’ın bir açıklaması oldu, Erekat, bu anlaşmanın Mescidi Aksa’da İsrail egemenliğinin tanınması anlamına geleceğini söyledi.
İsrail egemenliğinin Mescidi Aksa’da tanınmasının Arap sokaklarında ağır sonuçları olacaktır.
Türkiye’nin siyasetleri de bu bağlamda karşılık bulur ve bu durum Suudi Arabistan körfez ülkelerinde rejimleri rahatsız eder ve tehlikeye atar. Türkiye bu noktada İran kartını da oynayabilir.
‘TÜRKİYE İRAN’I RAHATLATABİLİR’
‘İran kartı’nı açabilir misiniz?
Türkiye İran’la dengeli bir ilişki güdüyor, hem rekabet hem işbirliği var. Suriye yönetimi konusunda örneğin rekabet var. Ancak, bölgedeki Amerikan varlığına karşı ve terörle mücadelede işbirliği var. Türkiye’nin çalıştığı bir ülke.
Türkiye bu noktada İran’ı Körfez ülkelerine karşı destekleyerek karşı cephede gedik açabilir, İran’ı rahatlatabilir. Bu da Suudi Arabistan, İsrail, BAE gibi ülkeleri rahatsız eder.
Aydınlık