Askeri sistemler konusunda, özellikle ABD ve diğer Batı ülkelerinden Türkiye’ye yönelik birçok ambargo uygulanıyor. Deniz sistemleri de bu ambargolardan en çok etkilenen alanların başında geliyor. Savunma Sanayii Araştırmacısı Anıl Şahin, silah sistemlerindeki milli ürün geliştirme çalışmaları ile bu açığın kapatılacağını belirtiyor.
Türkiye’nin son yıllardan gerçekleştirdiği sınır ötesi operasyonlar ve Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi tedariki; ABD başta olmak üzere Batı ülkelerinin Türkiye’ye yönelik savunma sanayisi ambargolarında temel sebepler olarak gösteriliyor.F-35’ten en küçük alt sistemlere kadar uzanan bu ambargolar askeri denizcilik alanında ise silah sistemlerine karşı uygulanıyor. Ya gösterilen fahiş fiyatlarla ya da doğrudan ürün tedarikini keserek uygulanan ambargolara karşı Türk savunma sanayisi kendi çözümlerini geliştiriyor. Sputnik’e değerlendirmelerde bulunan Savunma Sanayii Araştırmacısı Anıl Şahin, Türkiye’ye karşı uygulanan bu kısıtlamaları ve geliştirilen milli çözümleri anlattı.
‘TCG İstanbul ciddi silah ambargoları ile karşı karşıya’
Şahin, “MİLGEM projesinde 4 adet korveti envantere aldık. Şimdi yeni aşamada ise fırkateynler inşa ediliyor. Bu kapsamda ilk fırkateyn olan TCG İstanbul geçtiğimiz aylarda denize indirilmişti. Ama bu gemi oldukça ciddi silah ambargoları ile karşı karşıya” diyerek şunları aktardı:
Geminin 2023 yılında hizmete alınması planlanıyor. Baş topu, İtalya’dan tedarik ediliyor. Oldukça fahiş fiyatlarda bir teklif sunulduğunu duyuyoruz. Buna karşın Makine ve Kimya Endüstrisi (MKE), kendi imkanları ile geliştirdiği 76 mm’lik baş topunu ilk kez IDEF’21 fuarında sergiledi. Bu baş topunun atışlı testlerinin bu yıl içinde gerçekleştirilmesi planlanıyor. Asıl problem ABD’den tedarik edilen sistemlerde. Mk 41 diye adlandırılan Dikey Atım Sistemi’ne (VLS) ABD ambargo uyguladı. Tedariki şu anda gerçekleştirilemiyor. NATO üyesi olduğumuz için bütün gemilerimizde NATO uyumlu Mk 41 VLS sistemleri bulunuyor. Geminin dizaynı gereği başka ülkelerden tedariki de şu anda mümkün değil. Roketsan buradan yola çıkarak Milli Dikey Atım Sistemi (MDAS) geliştirmek için çalışmalara başladı. 2022 yılına kadar bunu teslim etmeyi planlıyor. Çünkü 2022’de TCG İstanbul deniz ve atış testlerine başlayacak. Bu sebepten dolayı 1 yıl gibi kısa bir süre içinde bu sistemin tersaneye teslim edilmesi gerekiyor. MDAS için de farklı kurumlar füze geliştirme çalışmalarını yapmaya başladı. MDAS’tan hem hava savunma füzelerinin hem de kara angajmanı gerçekleştirmek için seyir füzelerinin ateşlenmesi planlanıyor.
‘ABD, RAM füzelerinin tedarikini gerçekleştirmedi’
Gemisavar füzesi olarak da Amerikan üretimi HARPOON füzelerini kullandığımızı hatırlatan Şahin, şöyle devam etti:
Eskiden bunun da tedarikinde maddi açıdan zorluklar çıkarılıyordu. Bu kapsamda Roketsan ATMACA Gemisavar Füzesi’ni geliştirdi. Onun da bu yıl içinde envatere girmesi hedefleniyor. Testleri de bu yıl içinde gerçekleştirilen son atışta başarıyla sonuçlandı. Çok daha sıkıntılı bir durum Yakın Hava Savunma Sistemlerinde var. MİLGEM korvetlerinde RAM diye adlandırılan Yakın Hava Savunma Sistemlerini kullanıyoruz. Bunlar gemiyi hedef alan gemisavar füzeleri için tek savunma sistemi. RAM füzelerini atışleyen lançerleri Almanya’dan tedarik ettik. 4 adet korvet için 4 adet lançer şu anda bulunuyor. Ancak mühimmat konusunda tek kaynak ABD ve biz MİLGEM korvetlerinin ilki olan TCG Heybeliada için mühimmat tedarikini gerçekleştirmiştik. Ancak diğer gemiler için ABD, RAM füzelerinin tedarikini gerçekleştirmedi. Bu kapsamda şu anda 4 gemi aslında ilk gemi için tedarik edilen füzelerle görev yapıyor. Bir gemide 21 füze olması gerekiyor ancak şu anda bizim her gemi için 21 füzemiz yok. Bu sebeple gemilerimiz az kapasite ile görev yapıyor. Bir muharebe durumunda da gemilerin tek yakın hava savunma sisteminin RAM’ler olması sebebiyle bu büyük bir soruna davetiye çıkarıyor. Bunun için de Roketsan Levent adında bir sistem geliştiriyor. Kara sistemleri için geliştirilen Sungur hava savunma füzesi üzerinden milli RAM diyebileceğimiz Levent’i geliştiriyor. Bunun ilk kez IDEF’21’de sergiledi. Bunun da en kısa sürede envantere alınması hedefleniyor.
‘AKYA ve ORKA, düşman denizaltılar için büyük tehdiler oluşturacak’
Bu ambargoların hedefinde sadece MİLGEM’lerin olmadığını belirten Anıl Şahin, torpido sistemlerindeki gelişmelere dair ise şunları kaydetti:
Bizim denizaltılarımız ağırlıklı olarak Alman üretimi DM2A4 ve Amerikan üretimi Mk 46 torpidolarını kullanıyorlar. Önümüzde dönemde envantere 6 adet Yeni Tip Denizaltı katacağız. Bu denizaltıların da ana vurucu gücünü ağır sınıf torpidolar oluşturuyor. Bir süreden beridir Mk 46 tedariki için ABD ile temastayız ancak orada da sıkıntılar çıkıyor. Roketsan’dan bir hamle geldi. Uzun süredir geliştirme çalışmaları devam eden AKYA Ağır Sınıf Torpido ilk kez IDEF’21 esnasında sergilendi. AKYA’nın da atış testleri bu sene içinde başarıyla gerçekleştirildi. Tıpkı ATMACA gibi bu yıl içinde Deniz Kuvvetlerine teslim edilmesi planlanıyor. AKYA’ya ek olarak hava platformlarından ve suüstü gemilerden atılacak hafif sınıf ORKA torpidosu var. ORKA’nın da geliştirme faaliyetleri devam ediyor ancak bu biraz daha geç projelendirildiği için önümüzdeki yıllarda envantere girecek. Hem AKYA hem de ORKA, düşman denizaltılar için büyük tehdiler oluşturacak. Yani, ABD ve diğer Batı ülkelerinin askeri gemilere yönelik ambargosu yerli çözümler ile aşılıyor diyebiliriz.