Pazar, Kasım 24, 2024

Son Haberler

İlgili Yazılar

Ulusal Muhafızlar: ABD’de Kongre’de yaşananlar sonrası gündeme gelen güvenlik güçleri

“Burası bizim ülkemiz olamaz. 6 Ocak 2021 tarihi Amerikan tarihinin en karanlık günüdür!”

ABD Kongresi’nde Çarşamba günü yaşananlar sonrası ülkede birçok kişinin ortak görüşü bu.

Halbuki Kongre’de o gün yaşananlar, uzun zamandır provası yapılan ve hatta New York Times gazetesinde Seyward Darby’nin makalesinde kaleme aldığı gibi, uzun süredir dile getirilen “Trumpizm fantezisinin” tezahürüydü.

Adresi ve emri veren, 3 Kasım’daki seçimlerin üzerinden 64 gün geçmesine rağmen sonuçları kabullenmeyen, hiçbir kanıtı olmadan seçimlerde hile yapıldığını ilan eden Başkan Donald Trump’tı.

Trump, Kongre binasının adresini verip, destekçilerine nereye yürümeleri gerektiğini de söylemişti:

“Ben Pensilvanya Avenue’yu çok seviyorum. Gelin, hep beraber o tarafa doğru yürüyelim. Ve gücümüzü gösterelim” dedikten sonra, Trump taraftarları davete icabet etti.

Bu yaşananlar darbeden ziyade kostümlü provası yapılan, üçüncü sınıf kalitede bir müsamere gibi veya 2021 Halloween kostümlerinin denendiği bir defile gibi milyonlarca insan tarafından utanç içinde seyredildi.

İki önemli soru

Peki nasıl oldu da, ABD’nin kalbine, Amerikan Kongre binasına, dünyanın en iyi korunması gereken binalarından bir tanesine Trump’ın yüzlerce destekçisi camları ve kapıları kırarak girdi. Senato’daki ofislerden selfieler nasıl paylaşıldı? Her türlü olayda, protestoda olay yerine konuşlandırılan polis ve Ulusal Muhafızlar neredeydi?

Ve ikinci ve asıl önemli soru ise bu noktada daha da belirginleşti: Ülkede herhangi bir ırksal bir kriz yaşandığında alınan güvenlik önlemleri son derece sertken, olaylar yaşanırken güvenlik güçleri neden bu duruma seyirci kaldı ve hatta neden göstericilere yardımcı olunma noktasına gelindi?

Amerikalı siyasilerin tarihe bakmalarında fayda var

Amerikan medyası George Floyd ve Breonna Taylor’ın ölümlerinin ardından BLM protesto gösterilerinde yaşananları en yakın örnek olarak alsa da aslında tarihleri polisin ve Ulusal Muhafızların uyguladığı çifte standart örnekleriyle dolu.

Gösterinin rengine ve içeriğine göre Amerikalı politikacıların kullandığı dil gibi güvenlik güçlerinin uyguladığı güç de bu ikiyüzlülüğün bir parçası.

Protestocuların, “Haydutlar, yağmacılar, çapulcular, teröristler” veya “kahramanlar, demokrasi savaşçıları” denilerek çifte standart sözlük de hem siyasiler hem de beyaz medya tarafından kullanılıyor.

Zira, silahsız ve savunmasız siyahları öldüren; ağır silahlı, beyaz güvenlik güçleri için “hayatlarından endişe eden insanlar” denilirken, silahlı bir şekilde senatoya giren beyaz muhafazakarların vatansever olarak veya kitlelere ateş açan bir beyazın “terörist” yerine “akıl hastası” olarak tanımlanmasında bir beis görmüyor.

Bu iş kendi içinde yasal ve mali zorluklarıyla birlikte gelse de, Başkan Trump orduyu yurt içinde en çok konuşlandıran ABD Başkanı olabilir ama kendisi bir ilk değil.

Eisenhower, Kennedy, Johnson, Nixon, Obama, George W. Bush… Hepsi ABD Başkanı oldukları dönemde Ulusal Muhafızları gerektiğinde kullanmıştı.

1967’de Detroit, 1992’de Los Angeles isyanlarını şiddet politikasıyla bastırırken, 1962’de Mississippi Üniversitesi’ne ilk siyah öğrenci kabul edildiğinde meydana gelen şiddetli protestolar sırasında yine Ulusal Muhafız üyeleri harekete geçirildi. Martin Luther King Jr. 1968’de öldüğünde, isyanları bastırmaya çağrıldılar.

1970’te Ohio Ulusal Muhafızları, Vietnam Savaşı’na karşı bir protesto sırasında dört öğrenciyi vurarak öldürdü ve dokuz kişiyi yaraladı. Ve sonra 1992’de, polis memurlarının Rodney King’i dövmekle suçlanmasının ardından isyan çıkınca Kaliforniya Ulusal Muhafızları harekete geçti.

Başkan Donald Trump, ABD-Meksika sınırının korunması için askeri yardım çağrısında bulundu, sınır duvarı tamamlanmadan Ulusal Muhafızları güney sınırına gönderdi.

2014 yılında St. Louis Missouri’de Michael Brown’ın polis tarafından öldürülmesinden sonra Ferguson’da çıkan olaylarda, Afrikalı-Amerikalı protestocular, polisin ve ulusal muhafızların öldürücü mermileriyle karşılaştı, keskin nişancılar tarafından yere indirildi, sopalarla dövüldü, insansız hava araçlarınca gözetlendi.

Geçtiğimiz baharda Black Lives Matter (Siyah Hayatlar Önemlidir, BLM) protestoları sırasında, savaş teçhizatlı Ulusal Muhafız birlikleri, üç sıra boyunca Lincoln Anıtı merdivenlerinde duruyordu.

BLM gösterilerindeki protestocular her defasında Amerika’nın aşırı askerileştirilmiş polis güçleri ve ulusal muhafızlar tarafından etkisiz hale getirildi.

Eylül 2018’de Yüksek Mahkeme Yargıcı Brett Kavanaugh için yapılan teyit duruşmalarının ilk üç gününde mahkeme önüne konuşlanan Ulusal Muhafızlar ve ABD polisi senato yağmalamasından çok daha fazla insanı gözaltına almıştı.

Halbuki protestoyu yapan ve Kavanaugh’un cinsel saldırılarından kurtulan kadınlar sadece “Kavanaugh güvenilmez” diye bağırdıkları için gözaltına alınmışlardı.

Amerikan Senatosu’nun önüne dikilen darağacı ve darağacının önünde “Tüm kongre üyelerini asın” diye bağıran, bu son kongre kuşatmasının ev sahipleri canlı yayın yaptıkları halde kimlikleri tespit edilmeden evlerine gönderildi. Çünkü işin rengi başkaydı!

Şimdi Amerikalı siyasiler, yorumcular ve medyanın önünde uzun ve derin bir beyaz üstünlüğün geldiği noktaya bakıp, “Bizim Amerikamız bu değil” dese de tarihe bakmalarında fayda var.

Şimdi baktıkları tam da kendi tarihleri. Ve bu sorunları Donald J. Trump 12 gün sonra Beyaz Saray’dan gittiği gün çözülmeyecek.

Eleştirilerin hedefindeki Ulusal Muhafızlar kim?

Ulusal Muhafız, ABD’de yarı zamanlı olarak hizmet veren bir grup askeri üye.

17’nci yüzyılda sömürgeci milisleri olarak ortaya çıkan bu grup, yerelleştirilmiş bir askeri harekete dönüştü. Her eyalet ve bölgede bulunan Ulusal Muhafız üyeleri genellikle doğal afetler gibi ülke içi acil durumlara müdahale etse de, son bir yıldır salgın nedeniyle geçici hastaneler kurma, koronavirüs testi ve dezenfeksiyon konusunda da görev yapıyor.

Eyalet valileri, afetlerde ve sivil itaatsizlik durumlarında, Ulusal Muhafızları göreve çağırabiliyor.

Başkanlar da ulusal güvenlik ihtiyaçları durumunda, ülke çapında bu birlikleri kullanabiliyor.

Devlet tarafından işletildikleri için, eyaletlerde aktif hale getirilen Ulusal Muhafız üyeleri genellikle o eyalette ikamet ediyor. Birliklerin eğitimi ve rütbe atamasını eyalet yönetimleri yapıyor.

Birlikler için bütçeyi ve genel standardı ise federal hükümet belirliyor. Ulusal Muhafız Birliği askerlerinin çoğu, yarı zamanlı olarak görev yapıyor.

Şu anda Ulusal Muhafızlar’da 450 binden fazla asker ve havacı var. Yaz aylarındaki BLM protestoları sırasında bunların yaklaşık 30 bini 31 eyalette ve başkent Washington DC’de protestoları izlemek, sokağa çıkma yasaklarını uygulamak ve polisi desteklemek için faaliyete geçti.

Bugünden itibaren neler olacak?

Ulusal Muhafızlar Kara Kuvvetleri Genel Sekreteri McCarthy’nin açıkladığı tedbirlere göre, hafta sonuna kadar Washington’da 6 bin 200 Ulusal Muhafız görevlendirilecek.

Senatodaki Ulusal Muhafız sayısı sayısı 850’ye çıkarılacak. Kongrenin çevresine 2 metre yükseklikte barikat kurulacak.

Biden’in başkanlık koltuğuna oturacağı 20 Ocak günü başkent Washington DC’de en az bin Ulusal Muhafız yapacak.

Popüler Yazılar