Perşembe, Nisan 25, 2024

Son Haberler

İlgili Yazılar

Trump’ı sosyal medyadan atmak aşırılıkçı söylemleri engeller mi?

ABD Başkanı Donald Trump’ın 8 Ocak günü Twitter’da ‘kalıcı olarak’ askıya alınması, ‘platformsuzlaştırma’ (de-platforming) tartışmalarını tekrar gündeme getirdi.

Platformsuzlaştırma, kutuplaştırıcı, hedef gösteren, ve nefret söylemi kullanan kişi, grup veya kurumlara fiziksel veya sanal alanları kapatmayı ve sınırlandırmayı ifade eden bir kavram. Bu kavram, ABD ve Avrupa’da giderek artan kutuplaşmanın bir sonucu olarak ayrıştırıcı dil kullanan kanaat önderlerinin görüş belirtecekleri ‘platformların’ sınırlanmasını öngörüyor.

Trump’ın Twitter hesabının askıya alınmasından sonra, hesabını iki haftadır kilitli tutan Facebook da bu engellemeyi bir iki hafta daha uzatacağını duruydu. Bu iki endüstri devini takiben Twitch, Shopify, Paypal gibi dijital platformlar da hem Trump’ın, hem de onun destekçilerine ait çok sayıda hesabı askıya aldı.

İşe yarar mı?

Peki Trump ve destekçilerini en popüler sosyal medya platformlarından engellemek ve onları ‘platformsuzlaştırmak’ işe yarar mı?

Platformsuzlaştırmanın işe yarayıp yaramadığı son beş yıldır dijital demokrasi ve İnternet-temelli radikalleşme alanlarında çalışılan, uzunca bir süre IŞİD ve benzeri örgütler, sonra da Batı ülkelerinde aşırı sağcı şiddet yanlısı gruplar üzerinde gözlemlenen bir soru.

Facebook, Twitter ve Youtube başta olmak üzere sosyal medya platformları uzun bir süredir içerik kaldırma, hesap dondurma/silme ve geçici olarak hesap askıya alma gibi stratejiler üzerinde çalışmış, bunların neticesinde ortaya net olmayan bir sonuç çıkmıştır.

Bu süreçlerin belki de en uzun soluklusu, IŞİD’in propaganda ve militan devşirme aktivitelerine dönük yoğun hesap ve içerik kaldırma politikası oldu.

2016-19 arasında hem ABD Ulusal Güvenlik Ajansı ve Ordu Siber Komutanlığı, hem de Avrupa Polis Teşkilatı Europol, IŞİD’in sosyal medya hesaplarına dönük topyekun bir dijital savaş yürüttü. Bu savaşın sonunda her ne kadar IŞİD’in en büyük sosyal medya platformları olan Facebook ve Twitter’daki ağı çökertilmiş olsa da, sadece birkaç ay sonra örgütün Youtube ve Facebook’ta farklı hesaplarla tekrar ağ oluşturduğu, Twitch, TikTok ve Telegram gibi alternatif iletişim araçlarına yöneldiği gözlemlendi.

Benzer şekilde Amerikan aşırı sağ gruplar uzun bir süredir büyük sosyal medya platformları tarafından yoğun markaj altındaydı; bu markajın neticesinde Parler, MeWe, Rumble ve DLive gibi yeni platformlar kurup kendi platformlarında yeni ağlar oluşturdukları ortaya çıktı. Hatta son ABD seçimlerinde Biden’ın kazanmasıyla birlikte Parler, Trump destekçilerinin yeni iletişim kanalı olarak Apple AppStore’da bir haftada 4.5 milyon yeni kullanıcıyla birinci sıraya yerleşti. Rumble ve MeWe gibi benzer platformlar da tek bir haftada birer milyon kullanıcıyla en hızlı büyüyen platformlar oldu.

Geniş uygulama yelpazesi

6 Ocak günü Amerikan Kongre Binasını basan kitlenin de Twitter ve Facebook’tan ziyade bu yeni platformlar üzerinde organize olduğu, ve Joe Biden’ın 20 Ocak’ta düzenlenecek yemin töreni öncesinde benzer kalkışmaları bu mecralarda planlandığının altını çizmek gerekiyor. Bu sebeple Apple, Parler adlı uygulamayı Kongre baskını sonrasında AppStore’dan çekti. Ancak Trump destekçilerinin kullanabileceği geniş bir uygulama yelpazesi hala bulunuyor.

Platformsuzlaştırma stratejisinin başarısı hala en olumlu tabirle ‘belirsiz’.

Geçtiğimiz yıllarda ‘platformsuzlaştırılan’ örgüt, kişi ve kurumların kısa vadede sorun yaşadıklarını, ancak kolaylıkla farklı platformlara geçerek stratejilerini buralarda sürdürdüklerini gördük. Her ne kadar platformsuzlaştırma bu grupların daha geniş kitlelere erişimini engellese de bu stratejinin örgütsel faaliyet ve davranış açısından neyi değiştirdiği hala bir soru işareti.

Trump ve destekçilerini en popüler sosyal medya platformlarından uzaklaştırmak kısa vadede tansiyonun düşmesine katkıda bulunabilir.

İstenen sonucu vermiyor

Ancak Twitter yöneticilerinin 9 Ocak’ta yaptığı açıklamada platformdan uzaklaştırılan aşırı sağcı hesapların başka sosyal medya platformlarına geçerek daha geniş bir kalkışma planladıkları uyarısı önemli. Üzerinde yıllarca uğraşılması ve büyük kaynaklar ayırılmasına rağmen, hem ABD Ulusal Güvenlik Ajansı, Ordu Siber Komutanlık ve Avrupa Polis Teşkilatı’nın IŞİD ve benzeri örgütlerin dijital ağlarını çökertme stratejilerinde sorun yaşamaya devam etmeleri, platformsuzlaştırma stratejisinin – en azından mevcut haliyle – istenen sonucu vermediğini gösteriyor.

Her ne kadar platformsuzlaştırma stratejisi aşırıcı söylem ve grupları kamusal tartışmalardan kısa süreliğine uzak tutsa da, bu söylem ve gruplar hala ana akım siyaseti etkileyecek faaliyetleri sürdürmeye devam etmekte ve engellenseler dahi şekil değiştirerek başka mecralar yoluyla varlıklarını sürdürmektedirler.

Bu tip hesaplar ve tartışmaları gerçek anlamda ortadan kaldırmak için işler bir çözüm arayışı hala devam ediyor.

Popüler Yazılar