Perşembe, Nisan 25, 2024

Son Haberler

İlgili Yazılar

Temiz enerji, çevre eylemlerindeki ölümleri nasıl artırabilir?

İklim krizinin en kötü etkilerini defetmek için dünyanın hızla daha sürdürülebilir iş uygulamalarına ve muazzam boyutlardaki bir temiz enerji sektörüne geçmesi gerekiyor. Ancak bu geleceğe ulaşmak kirli bir iş haline geldi.

Yeni rapora göre insan hakları ve toprak savunucuları tehdit, şiddet ve hatta ölümün yaygınlaşmasıyla karşı karşıya kalıyor. Ki eğilimlere bakılırsa, şirket ve hükümetler yaklaşımlarını yakın zamanda değiştirmediği takdirde daha temiz bir gelecek arayışına yönelik bu şiddet çok daha kötüye gitmek üzere.

İş ve İnsan Hakları Kaynak Merkezi’nin (BHRRC) yeni raporuna göre 2021’de bu tür aktivistlerin en az 76’sı cinayete kurban gitti, 88’i ölüm tehdidi aldı ve toplamda 615 saldırı gerçekleşti. Bunların büyük çoğunluğu toprak, iklim ve çevre aktivistlerine yönelikti.

Raporun yazarlarından Christen Dobson, Grist’e “Şimdiden böyle bir saldırı seviyesi görsek de büyük geçiş minerali üreticilerinin, savunucuları korumada güçlü politikalar veya uygulamalar getirdiğini görmüyoruz” dedi.

Bu gerçek bir risk teşkil ediyor ve bunun bizi çok endişelendiren bir alan olduğunu düşünüyorum.

Temiz enerjiye geçişi sağlamak için fazlasıyla ihtiyaç duyulan piller, güneş panelleri ve türbinlerin tümünün üretimi kobalt, nikel, çinko, lityum ve diğer çeşitli metal ve mineralleri gerektiriyor. Uluslararası Enerji Ajansı’na göre geçiş minerallerine yönelik talep 2040’a kadar 6 kat artacak, bu da özellikle yerli topluluklardaki toprak savunucularıyla daha fazla çatışma potansiyeline neden olacak.

BHRRC’nin verilerine göre büyük doğal kaynak projeleri, durdurulana kadar devam etmeden önce genelde yerli halklarla fikir alışverişinde bulunmadığı için bu topluluklar küresel nüfustaki paylarından üç kat daha fazla saldırı alarak orantısız sayıda saldırının hedefi oldu.

Geçen yaz Kanada ve ABD’nin Orta Batı eyaletlerini birbirine bağlayan Hat 3 petrol boru hattını protesto ederek bu projenin kabile topraklarına zarar vereceğini öne süren çoğu Amerikan Yerlisi olan göstericilere karşı polis, isyan kontrol silahları kullanmıştı. (Hat 3’ün ardındaki şirket Enbridge ise bu iddiaları reddetmiş, çevredeki topluluklarla uygun şekilde fikir alışverişi yaptığını açıklamıştı.)

Fakat bunlar sadece ABD’de olmuyor. BHRRC’nin raporu, Meksika’dan Kolombiya ve Kenya’ya kadar çevre aktivisti cinayetlerini belgelerken, şiddetin Latin Amerika ve Asya Pasifik bölgelerinde en yoğun olduğuna dikkat çekiyor.

Dahası, bu tehditlerin büyük kısmı gölgelerde ve hukuk dışında gerçekleştiği için raporun yazarları, şiddetin gerçek boyutunun muhtemelen çok daha büyük olduğunu iddia ediyor.

İnsan hakları savunucuları, bu sektörlerde faaliyet gösteren şirketleri iş planlarında çevre aktivistleri ve yerel topluluklardan danışmanlık almaya ve onlara koruma sağlamaya çağırdı.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet, marttaki açıklamasında “Dünya, gezegeni korumak için çaba harcayan ve zaman zaman aktivizmlerinin bedelini hayatlarıyla ödeyen kişiler için daha güvenli bir yer haline getirilmeli” demişti.

Ormansızlaşmaya, maden çıkartmaya, kültürel miras veya kimlik kaybına ya da tarımsal işletmelere ve devasa barajlara benzer temiz enerji üretimini hedefleyenler de dahil büyük ölçekli kalkınma projelerine karşı sesini çıkaran kişiler özellikle risk altında.

Popüler Yazılar