Cuma, Nisan 19, 2024

Son Haberler

İlgili Yazılar

Cumhur İttifakı Biden dönemine hazır mı? / Fuat Keyman

Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı E. Fuat Keyman “Biden dönemi Türkiye-Amerika ilişkileri ‘lider-kurumlar-yönetim aktörleri’ ve ‘vizyon-strateji-algı’ denkleminde zor geçecek gözüküyor” diyor.

20 Ocak 2021: Joe Biden, 46. Amerikan Başkanı olarak yemin etti. Trump dönemi bitti. Biden dönemi resmi olarak başlamış oldu.   

Trump dönemi, Amerika için özellikle Demokratların Amerika’sı  için tam bir kabustu. 

Kovid-19’dan en fazla etkilenen; kutuplaşma sorununu yıkıcı düzeyde yaşayan; sistematik ırkçılık sorunu çok ciddi bir noktaya gelmiş; işsizlik ve gelir adaletsizliği sorunları büyümüş ve dünya liderliği ciddi hasar görmüş bir ülkeye dönüşmüştü Amerika, Trump döneminde.  

Trump’ın seçim sonuçlarını kabul etmemesi ile başlayan son iki aylık dönemdeyse darbe girişimi ya da kalkışma hazırlıkları ve dedikodularıyla kabus daha da derinleşmişti.  

6 Ocak günü, Trump’ın seçim sonuçlarını tanımayan tavrı ve kışkırtmalarına palazlanmış aşırı sağ ve beyaz ırkçı grubların Washington ve diğer eyaletlerde Kongre binalarını basarak başlattıkları “darbe girişimi” ya da “kalkışma”yla yaşanan kabus tepe noktasına ulaştı.  

7 Ocak günü, Trump’ın seçim sonuçlarını tanımasıyla, ki bu, Trump’ın yenilgiyi tüm boyutları içinde kabul etmesi anlamı geliyordu, Amerika “normal”e dönmeye başladı, Biden dönemi pratikte başlamış oldu.    

6 Ocak ve 7 Ocak günleri: “Amerikan tarihine bir yönüyle kara bir yönüyle de ciddi derslerin alınması gereken iki gün” olarak geçti; demokrasinin “ne kadar kıymetli, bir o kadar da kırılgan bir şey” olduğu anlaşıldı; “Amerika, demokrasisi ve kurumlarıyla uçurumun kıyısından döndü”; “Trump gitti ama temsil ettiği aşırı sağ ve otoriter Trumpizm hala yaşıyor, asıl tehlike de orada” düşüncesi yaygınlaştı.  

Trump, 20 Ocak sabahı o gün yapılan Başkanlık devir teslim törenine katılmadan sabah saatlerinde eşiyle Beyaz Saray’ı terk etti. Florida’ya, malikanesine taşındı.  Başkan Yardımcısı Mike Pence dahil kendi kabinesinden kimse Trump’ı uğurlamaya gelmedi.  Bu, Trump’ın azli sürecinin devam edeceği anlamına geliyordu. O günden beri Trump sessizliğe büründü. 

Aynı gün öğle saatlerinde Başkan Biden yemin ederek Amerika’nın 46. Başkanı olarak görevine başladı. Böylece, Biden dönemi başlamış oldu.  

Biden, içeride ve dışarıda, kurumsal, hukuksal ve politik olarak sadece söylemde değil, uygulamada da hem Trump’a hem de Trumpizme karşı ciddi mücadele içinde olacağı sözünü vererek Başkanlık dönemini başlattı.  Sağlık, iklim, işsizlik konularında önemli başkanlık kararnamelerine imza attı. Trump’ın başlattığı süreçleri bazılarını durdurdu. Trump’ın azli işleminin devam edeceği anlaşıldı.   

Trump’ın işi hukuksal ve politik olarak çok zor gözüküyor. Trump’ın unutturulması ve Trumpizmin zayıflatılması süreci içeride ve dışarıda hızlı bir şekilde başlatıldı. 

Biden dönemi Amerika’nın içeride, kutuplaşmış ve bölünmüş bir ülke konumundan çıkması için “iyileştirilmesi”; hasar görmüş demokrasisinin ve kurumlarının “restorasyonu”; dışarıda da “itibar”, “etki” ve “dönüştürücü güç” temelinde küresel liderliğinin yeniden canlandırılması amacını taşıyor.   

Bu amaç, Amerika’nın küresel dünya ile ilişkisini:  

Birincisi, çok-taraflı ve zorlayıcı diplomasiye dayanan bir dış politikayla;  

İkincisi, küresel kurumlarla (NATO, AB, DTÖ, IMF, DTÖ, Paris İklim Anlaşması v.b. kurumlar) ve ittifak içinde olduğu ülkelerler ilişkilerini düzelterek;  

Üçüncüsü, Lider-Lider ilişkisine indirgenmiş değil, aksine “Kurumlar-Arası İlişkiler” temelinde hareket eden dış politika hareket tarzıyla; 

Dördüncüsü, içeride ve dışarıda, dolayısıyla küresel düzeyde otoriter yönetimlere karşı demokrasiyi ve denge-denetleme sistemini destekleyerek ve, 

Beşincisi, Suriye’den Doğu Akdeniz’e v.b. çatışma alanlarında varlığını ve dönüştürücü gücünü göstererek kuracak. 

Tüm bu “saha-masa-algı” alanlarında hareket edecek dış politika ile özellikle Çin’e ama Rusya ve İran gibi ülkelere karşı, Amerika’nın küresel liderliği politik ve ahlaki olarak yeniden kurulmaya çalışılacak. 

Biden dönemi başarılı olacak mı? Göreceğiz. Zor ama imkansız değil. 

Trump başkanlığından çok korkmuş ve bu süreçten çok hasar almış bir Amerika’yı iyileştirmek için güçlü bir “siyasi irade” ve “takım” ile işe hem de çok hızlı başlamış bir Başkan Biden görüntüsü var karşımızda.  

Biden zaten çok tecrübeli bir siyasetçi ve devlet adamı. 

Takımı da güçlü isimlerden oluşuyor.  

Buraya kadar anlattıklarımız içinde, Biden döneminin “vizyon-strateji-söylem” ekseninde, Türkiye’yi yöneten Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Cumhur İttifakı için çok zor geçeceğini söyleyebiliriz. 

Trump’ın seçimleri kaybetmesinden en fazla zararı gören liderin, Trump ile en iyi ilişki kurmuş lider olarak bilinen Cumhurbaşkanı Erdoğan olması riskini kabul etmemiz lazım. 

Trump ile kurulan çok yakın ilişkişi, bumerang gibi, Cumhur Başkanı Erdoğan ve Cumhur İttifakına risk olarak geri dönebilir. 

Suriye’den Doğu Akdenize, Libya’dan Yunanistan’a, Orta Doğu’dan önemli küresel coğrafyalara kadar uzanan geniş bir yelpazede, Biden dönemi, Cumhur İttifakını, dış politika alanında, hem saha da hem de kurumlarla (NATO, AB gibi) ilişkilerde çok zorlayacaktır.        

Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, daha göreve başlamadan Senato’da yaptığı konuşmada “S400 alımı kabul edilemez” diyerek yaptırımların daha sert olabileceği sinyalini verdi. Bir de yapılan “sözde” tartışmalarına bir ek yaparak Türkiye’yi, Amerika için  “sözde stratejik ortak” olarak tanımladı.   

Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak göreve başlayan Jake Sullivan’da, Rahip Branson krizi döneminde Erik Edelman ile yazdığı bir yazıda “Türkiye’ye ders vermek gerekir” demişti.   

CIA Başkanı olan William Burns, gerek demokrasi-ulusal güvenlik ilişkisi içinde gerek uzmanı olduğu Rusya ile ilişkilerde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Cumhur İttifakını tercih yapmaya zorlayacaktır. 

Orta Doğu ve Kuzey Afrika Koordinatörlüğü’ne getirilen Brett McGurk ve onun Kürt aktörlerle ittifak içinde “Yeni Orta Doğu”ya bakma görüşü ile ilişkiye girmek kolay olmayacaktır. 

Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in, hukukçu olarak demokrasiye, haklar-özgürlikler diline ve hukuka verdiği önem de Biden yönetiminin Türkiye ile ilişkilerinin soğuk geçebileceğinin bir göstergesidir. 

Tüm bu örnekler vizyon-strateji eksenine ek olarak, Biden Başkanlığı’nda dış politika-güvenlik alanınının önemli görevlerinde yer alan isimlerin de Türkiye’nin son dönemde sürdürdüğü dış politika anlayışına çok soğuk ve tepkili bakmakta olduğunu bize söylüyor.  

Biden dönemi Türkiye-Amerika ilişkileri “Lider-Kurumlar-Yönetim Aktörleri” + “Vizyon-Strateji-Algı” denkleminde zor geçecek gözüküyor.  

Biden-Erdoğan ilişkisi değil, kurumlar arası ilişkiler temelinde dış politika müzakereleri yapılacak. Biden, kurumlar konuşsun tercihini yapacak. Ama Türkiye’de güçlü başkanlık yönetimi içinde zayıf kurumlar var. Bu, ilişkilerde Türkiye için bir risk alanı oluşturacak.   

Başta Başkan Biden olmak üzere, ki ilk Türkiye ziyaretini Kıbrıs çıkarması döneminde, 1974’de, Başbakan Ecevit ile görüşmeye gelerek yapıyor, Biden yönetimi Türkiye’yi iyi tanıyan ve uzmanlık alanlarında iyi olan isimlerden oluşuyor. 

Başta Biden olmak üzere bu takımda olan çoğu kişiyi tanıyoruz. Bu temelde söyleyebilirim ki Biden dönemi beğenelim, beğenmeyelim “net ve tutarlı bir hareket tarzına ve söyleme” sahip olacak. Bu da, işin zor kısmının Türkiye’yi yönetenlerin elinde olduğunu bize gösteriyor.  

Tercihi, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Cumhur İttifakı yapacak. Her iki aktör de bugüne kadar sessiz kalmayı tercih ettiler.  

Ama şunu biliyoruz: Türkiye, içeride ve dışarıda, siyaset ve dış politika alanlarında ve demokrasi-ekonomi-güvenlik ekseninde taşların yerinden oynayabileceği yeni ve ilginç bir döneme giriyor. 

E.Fuat Keyman/Karar

Popüler Yazılar