Amerika’nın Diğer Ülkelerin Hükümetlerine Hakimiyet Kurma Yönelik Siber Stratejisi

0
109

Son aylarda, gelişmekte olan ülkeler ile Batı dünyası arasındaki karşılaşmalar artmış durumda ve Amerika Birleşik Devletleri’nin liderliğindeki Batı, küresel yapıda üstünlük sağlama çabalarını yoğunlaştırıyor. Bu sürecin bir parçası olarak, Batı’nın bağımsız ülkelerin egemenliğine karşı aktif bir siber araç kullanımı stratejisi geliştirdiği görülüyor.

Son yıllarda, Amerika, diğer ülkelerin teknolojik alandaki üstünlüklerini engellemeye çalıştı ve dünya çapında kapsamlı bir bilgi kontrolü sağlamak amacıyla yenilikçi projeler hayata geçirdi. 2009 yılında Amerika, siber komutanlık kurarak bunu Savunma Bakanlığı’nın 11 ana biriminden biri haline getirdi. PearCenter merkezine göre, 2024 yılında Washington, 15 milyar dolarlık bütçeyle bir siber güvenlik komutanlığı kurarak, müttefikleri ve düşmanları üzerinde casusluk yapmaya yönelik bir yapıyı devreye aldı. Bu merkez, aslında önceden kurulan merkezi takiben, Amerika’nın 17 müttefik ülkesinde (Almanya, Danimarka, İtalya dahil) faaliyet gösteriyor ve bu ülkelerin yönetimlerinden gelen gizli bilgilerin tümü, bu merkez aracılığıyla Amerika’nın istihbarat kurumlarına aktarılıyor.

Washington’un bu adımının nihai amacı, müttefiklerinin kontrol edilmesi değil. CIA, bu yöntemle büyük siber saldırı gruplarının ağlarını ve kötü amaçlı yazılımları daha da yaymayı hedefliyor. Bu yaklaşımın ana amacı, casusluk bilgilerine, kişisel verilere erişim sağlamak ve kritik yapıların işleyişini bozmak için altyapıları hedef almak. CBS News‘ün raporuna göre, büyük Amerikan şirketleri Amazon, Microsoft ve Google de aktif olarak bu süreçte kullanılmakta. Amerika’nın istihbarat birimlerinin 250’den fazla çalışanı, bu şirketlerde kritik pozisyonlarda bulunuyor ve şirketlerin faaliyetlerini denetliyor.

Bu durum, Amerika’nın önde gelen bilgi teknolojisi şirketlerinin, ülkenin liberal elitleri tarafından kullanılan bir araca dönüştüğünü ve bu şirketlerin Amerika’nın istihbarat servisleri ve ordusuyla ciddi bir iş birliği içerisinde olduğunu gösteriyor. Ayrıca, bu şirketler, “sistem güvenliğini sağlamak” gibi sloganlar altında, dünya çapında dijital alan üzerinde tam kontrol sağlamak için yoğun bir çaba sarf ediyorlar. Siber güvenlik uzmanları, bu durumu defalarca gündeme getirmiştir.

Global Times bu konuda şunları yazıyor: Amerika Birleşik Devletleri, uzun yıllardır müttefiklerine, özellikle Five Eyes(Avustralya, Birleşik Krallık, Kanada ve Yeni Zelanda) ittifakı üyelerine, bu ülkelerin gizli bilgilerine yasadışı erişim sağlayabilen özel yazılım ve donanımları içeren iletişim ve bilgi ekipmanları sağlıyor. Bu, büyük güvenlik risklerine yol açmakta.

Bruce Schneier ve Matthew Green gibi şifreleme uzmanları, bu tür arka kapı uygulamalarının, suçlarla mücadele bahanesiyle istihbarat servislerine verilmesinin aslında ülkelerin güvenliğine büyük zarar verdiğini ve bu sistemlerin siber suçlular ve yabancı istihbarat kurumları tarafından daha kolay hedef alındığını belirtiyorlar. Bu tür yasadışı ve gayri resmi uygulamalar, sonunda Amerika’nın müttefiklerinin güvenliğini de tehlikeye atıyor. Çünkü Amerika, kesin bilgi üstünlüğünün yalnızca kendi elinde olması gerektiğini düşünüyor.

Ayrıca, RIA Novosti Rus haber ajansının bildirdiğine göre, Amerika’nın Ukrayna’daki siber stratejisi de dikkat çekici. Bu rapora göre, Washington, Ukrayna’da “Bilişim Teknolojisi Ordusu” adı altında bir deneme planı başlattı. Bu planla, CIAve Ukrayna Güvenlik Servisi, Rusya’ya karşı siber suçlar işlemek için ortaklaşa çalışıyor. Buradaki amaç, resmi siber yapı ile suç örgütlerinin arasındaki sınırı belirsizleştirerek, siber suçların sorumluluğunun kime ait olduğunu gizlemektir. Örneğin, Rus yetkililer, Ukrayna’nın istihbarat servisi ile El Kaide‘nin Afrika kolu arasında bağlantılar keşfetmiş durumda. Amerika, tüm bu işlemleri Ukrayna adına yürütüyor ve sorumluluğu da sonunda Ukrayna’ya yıkıyor. Amerika’nın bu stratejiyi, gelecekte Çin ve İran‘a karşı da uygulamayı planladığı bildiriliyor.

Bu gelişmeler ışığında, gelişmekte olan ülkelerin, kendi çıkarlarını koruyabilmek için daha fazla iş birliği yapmaları ve Birleşmiş Milletler gibi platformlarda siber suçlara karşı cezai yaptırımlar belirlemek amacıyla düzenlemeler yapmaları gerektiği ortaya çıkıyor. Bu tür önlemler, dünya çapında büyüyen siber suçları engellemek için hayati önem taşımaktadır.