Cuma, Mart 29, 2024

Son Haberler

İlgili Yazılar

Beyaz Amerikalılar Siyahileri Korkutmak Ve Kontrol Etmek İçin Linç Ritüelini Nasıl Kullandı?

Jamiles Lartey ve Sam Morris tarafından yazıldı.

Linç Etme Nedir?

 Tarihçiler genellikle linçin siyahi Amerikalıları kontrol etmeyi, korkutmayı ve boyun eğdirmeyi ve onları düşük seviyeli bir sosyal konuma yerleştirmeyi amaçlayan sosyal ve ırksal bir uygulama olduğu konusunda hemfikirdir. Bu uygulama esas olarak 1877’den (İç Savaş sonrası yeniden yapılanma döneminin sonuna denk gelen) 1950’lere kadar Güney Amerika’da yaygındı. 

Linç, genellikle siyahi Amerikalılara karşı- genellikle belirtilmeyen- bazı suçlamaların ardından gerçekleştirildi. Önce sanık yakalanır, ardından bir grup isyancı (linççi) onun etrafında toplanarak normal ve yasal yargı yolunun dışında cezalandırırdı. 

Tutsak kurbana hayal edebileceğiniz her türlü fiziksel işkence uygulanır. Sonunda, genellikle bir ağaca asılır ve ateşe verilirdi. Kurbanlar sıklıkla sakatlanırdı ve isyancılar hatıra olarak et ve kemik parçalarını gasp ederdi. 

Çoğu durumda, bu eylemler kolluk kuvvetlerinin (genellikle aynı isyan grubunun parçası olan) suç ortaklığı ve refakatinde gerçekleştirildi. Bir mahkûmun linç edildiğine dair söylentiler yayıldığında, memurlar, isyancıların herhangi bir duruşmadan veya mahkemede savunma yapmadan önce gelip onu öldürebilmesi için genellikle hücresini yalnız bırakırlardı. 

Linçe sebep olan şey neydi?

Lynching’e (linç etme) yol açan (bazen gerçek ama çoğu zaman hayali olan) ana suçlama, siyahi bir adamın beyaz bir kadınla ilişki yaşamasıydı. Siyah erkeklerin doyumsuz bir şehvete ve beyaz kadınların dokunulmaz iffete sahip olduğu klişesi, beyaz üstünlükçülerin en uzun süredir devam eden kavramlarından biridir. 

Eşit Adalet Girişimi’ne göre, linç kurbanlarının yaklaşık yüzde 25’i cinsel saldırı ve yüzde 30’u cinayetle suçlanmıştır. 

Tarihçi Howard Smead, Blood Justice: The Lynching of Mack Charles Parker adlı kitabında şöyle yazıyor: “İsyancıların amacı linç etmenin ötesine geçmekti. Bu normal bir cezaydı. Bu eylemi, siyah kurbanın tüm ırkını temsil ettiği ve böylece birden fazla suçtan cezalandırılacağı sembolik bir ritüel haline getirmek istediler…  

Bu korkunç eylem, siyah topluluğa beyaz ırkın üstünlüğüne dair bir uyarıydı ” Sorgulamayın.” 

Amerika Birleşik Devletleri’nde şu ana kadar kaç linç vakası meydana geldi?

Linç etmenin (yasal belgeler olmaksızın derhal infaz) doğası gereği, bu olguya ilişkin resmi ve merkezileştirilmiş istatistikler mevcut değildir. Çoğu tarihçiye göre, bu gerçek linç sayısını büyük ölçüde gizlemiştir. 

Yıllardır, bu fenomenin en son istatistikleri, 1881 ile 1968 yılları arasında Amerika Birleşik Devletleri’nde 4743 linç cinayeti vakası bildiren Tuskegee Enstitüsü’nün arşivlerine aittir. Enstitüye göre, bunlardan 3.446’sı (yaklaşık dörtte üçü) siyahi Amerikalılardı. 

Verileri enstitünün istatistiklerine dayanan EJI, gazete arşivleri ve diğer tarihi belgeler gibi kaynakları birleştirerek, 1877 ile 1950 yılları arasında güney eyaletlerinde linç yoluyla toplam 4.084 ırkçı cinayete ulaşıldı. Tuskegee’nin verilerinin aksine, EJI rakamları, yasal bir yargılamanın ardından isyancıların elinde meydana gelen olayları ve “azınlık gruplar dışındakilere karşı suikast tehdidi olmaksızın” işlenen suçları içermiyor. 

Soldan sağa: George Meadows’un linç edilmesi, 1889.  İki siyah Amerikalıdan oluşan bir grup, linçten sonra kuşatıldı. Bir grup siyah Amerikalı, Georgia’da dört siyah Amerikalının linç edilmesini protesto etmek için Washington DC’deki Kongre Sarayı yakınında gösteri yapıyor. Birleştirilmiş görüntüler: Library of Congress.

Linç en çok nerede yaşandı?

Doğal olarak, linç daha önce Güney Müttefikleri olarak bilinen bölgelerde ve özellikle daha büyük bir siyah nüfusa sahip olanlarda daha yaygındı.

EJI’ye göre, Mississippi, Florida, Arkansas ve Louisiana eyaletleri Amerika Birleşik Devletleri’ndeki en yüksek linç oranlarına sahipti. Mississippi, Georgia ve Louisiana en fazla linç vakasına sahip.

Linç eylemine kimler katıldı?

Linçle ilgili en acı gerçeklerden biri, beyaz Amerikalıların gösterdiği tutkunun yoğunluğudur. Bunu isteksizlikten ya da gelenekleri koruma zorunluluğundan değil, canlandırıcı ve sağlıklı bir eğlence olduğunu düşünerek yaptılar. 

1930’da Raleigh News and Observer’ın başyazısında şunları okuyoruz: “Ailenin tüm üyeleri törene birlikte geldiler; Anneler, babalar ve hatta küçük çocukları. Linç halka açık bir gösteriydi. “Erkekler kurbanın kanlı vücuduyla yüksek sesle alay etti ve kızlar siyahların burunlarından akan kanın üzerinde oturan sineklere güldü.” 

Bu sahneler kendi içlerinde dehşet vericiydi ve etraflarındaki kalabalık, kurbanın cesedini bir hatıra olarak parçalayarak vahşete katkıda bulunuyordu. 

WEB Du Bois, otobiyografisinde Sam Hose’un 1899’da Georgia eyaletinde linç edilmesini anlatıyor. Kurbanın parmaklarını Atlanta’daki Mitchell Caddesi’nde yerel bir mağazada sergilendiğini ve kalbinin ve karaciğerinin bir parçasının valiye sunulduğunu yazıyor. 

1931’de Maryville, Missouri’de düzenlenen Raymond Gunn linçin tahmini nüfusu 2.000 ila 4.000 arasındaydı ve bunların en az dörtte biri kadın ve yüzlercesi çocuktu. Arthur Raper’ın Linç Trajedisi adlı kitabında anlattığına göre, bir kadın, çıplak siyahinin yakıldığı sahneyi daha iyi görebilmesi için küçük kızını omuzlarına çıkardı. 

Yangının söndürülmesinin ardından yüzlerce kişi küllerin içerisinde kalıntılarını aradı.  “Kurbandan arda kalan yanmış kalıntıları parçalara ayırdılar ve diğerleri arasında bölüştüler” diye yazıyor. 

O dönemde siyasi ortam nasıldı?

Linç, siyahi Amerikalılara karşı 19. yüzyılın sonlarında öne çıkmalarıyla başlayan en son ırkçı terör biçimiydi; Aksi takdirde, yıllar önce beyaz çiftçiler, ayaklanma düşüncesi bile kimsenin aklına gelmesin diye kölelere karşı acımasız şiddet yöntemlerine başvururlardı.

Örneğin, 1811’de New Orleans dışındaki köle ayaklanmasının yenilgiye uğramasından sonra, beyazlar ayaklanmanın gerçekleştiği çiftliğe giden yolu siyahilerin kafalarını keserek kapattılar ve birçok çiftçi ifadelerinde olayın baş kaldırışla bir ilgisinin olmadığını beyan etti.  

Bu alışagelmiş eylem güneye özgü değildi. 1712’de New York City göçmenlik yetkilileri, onları serbest bırakmak için komplo suçlamasıyla 18 köleyi zincirledi, yaktı ve işkence yaptı. 

 Siyahilerin özgür olduğu bölgeler de 19. Yüzyıl sonrasında ve linç döneminde beyazların ırkçı saldırı ve komploların tehdidi altına girdi.

Bunların en ünlüsü, siyahi adamın beyaz bir kadına tecavüz ettiği yönündeki haksız suçlamanın yol açtığı Tulsa, Oklahoma’daki 1921 trajedisiydi. Tulsa’nın Greenwood mahallesi (olayların yaşandığı yer), katliamdan önce ekonomide hayati bir rol oynadığı için bazen “Siyahların sokağı” olarak anılırdı. Tulsa Tarih Kurumu’na göre, birkaç saat içinde beyaz isyancılar tarafından yaklaşık 100 ila 200 siyahinin öldürüldüğü söyleniyor.

New York (İç Savaş sırasındaki ayaklanmalar esnasında), New Orleans, Knoxville, Charleston, Chicago ve St. Louis dahil olmak üzere diğer şehirlerde yüzlerce benzer olayda siyahiler öldürüldü. 

1877, çoğu tarihçinin Güney Amerika Yeniden Yapılanma Dönemi’nin resmi sonu olarak kabul ettiği Tilden-Hayes anlaşmasının yılı olan linç döneminin başlangıcı olarak kabul edilir. Cumhuriyetçi başkan adayı Rutherford B. Hayes ve Demokrat Samuel Tilden arasındaki acımasız sınır yarışına son vermek için Kuzey Cumhuriyetçiler, tüm birliklerini zamanın zorba devletlerinden çıkarmayı kabul ettiler. 

Hareket resmi olarak yalnızca Güney Carolina ve Louisiana’yı etkilese de Güney Koalisyonunun artık özgür siyahlara tam vatandaşlık vermesi gerekmediği anlamına geliyordu. Böylece güney eyaletleri anlaşmayı görmezden gelmek için iyi bir bahane bulmuşlardı. Lynching (linç etme) liderliğinde özgürlüğüne yeni kavuşmuş olan siyahi Amerikalılara yönelik büyük bir ırkçı suikast dalgası ve baskılarla birlikte Yeniden Yapılanma döneminin sonu gelmiş oldu. 

Soldan sağa: Lynching’e yanıt olarak Ulusal Renkli İnsanların Gelişimi Derneği’nin (NAACP) bayrağı, New York, Mayıs 1916; NAACP Derneği’nden Ek; Ve gazete kupürleri. Birleştirilmiş görüntüler: Library of Congress / National Archives

Linççiler Cezalandırıldı mı?

Linççilerin büyük çoğunluğu (linç törenine katılanlar) cezasız kaldı, çünkü hem yasal gözlemciler tarafından zımnen onaylandılar hem de cinayetlere onlarca, hatta yüzlerce insan karıştı. Bununla birlikte, beyaz linççileri cezalandırmak imkânsız değildi, ancak çoğu durumda kundakçılık veya isyan gibi çok daha küçük suçlardan yargılandılar veya mahkûm edildiler.  

EJI’ye göre 1900’den sonra gerçekleşen tüm linçlerin sadece yüzde biri linççilerin kınanmasına yol açtı. 

 Linç olgusu ne zaman ve nasıl sona erdi?

Lynching, yirminci yüzyılın ortalarında Amerikan sivil haklar hareketinin yükselişiyle azaldı.

Çoğunlukla kadın örgütleri tarafından yönetilen linç karşıtı faaliyetler etkiliydi ve 1937 linç karşıtı yasa tasarısı için yoğun bir beyaz desteği toplandı.

Bir diğer önemli faktör, siyahların güneyden kuzeye ve batıdaki kentsel alanlara yoğun göçüydü. 1910 ve 1970 yılları arasında 6 milyon siyah Amerikalı’nın kitlesel göçü, kısmen güneydeki ırkçı suikastlar ve kötü tarım ekonomisi nedeniyle Kuzey ve Batı’daki sayısız iş fırsatından yararlanmak içindi. 

1952, 70 yıldır hiçbir linç kaydının yapılmadığı ilk yıldı. Ertesi yıl (1953) aynı şey oldu ve son 70 yıldır linç olayını kaydeden Tuskegee Enstitüsü veri toplamayı durdurdu ve “Artık linç Amerika için ırksal ilişkilerin durumunu gözlemlemek adına iyi bir ölçü olmadığını bildirdi.

Elbette, ABD’de ortaya çıkan sivil haklar hareketinde gizlenen yeni ve yoğun vahşet dalgasının altını çizen enstitü, linçle ilgili son raporunda suikastın şekil değiştirmekte olduğunu ve bunun yasa dışı araçların ortaya çıkmasıyla gerçekleştiğini kaydetti. Bombalama, kundaklama ve yıldırma gibi kontrolcü eylemler buna örnek verilebilir. 

Ashraf HA Rushdy, Amerika’da Lynching’in Sonu adlı kitabında şunları söylüyor: “Bu şiddetin amacı bir tür toplumsal denetim kurmaktı ve terörizm kendisini törensel ve kolektif yönlerinden uzaklaştırmıştı. “Bireyler ve küçük gruplar bomba atabilir, araba kullanırken ateş edebilir ve evleri ateşe verebilirdi.” İntikamcı beyazların kozalarından çıktıklarını ve şiddetli gruplarının yeniden harekete geçişi bunu doğrular niteliktedir. 

Ancak, linç eyleminin spesifik anlamda sona erdiği inkâr edilemez. Siyahlara yönelik şiddetin Lynching döneminin sona ermesiyle bitmediği ve başka şekillerde devam ettiği doğrudur, ancak insanların genç ve yaşlı, güvenle ve tiksinmeden izledikleri kutlama ve eğlence gibi gittikleri halka açık gösteriler bir daha asla tekrarı gerçekleşmeyecek istisnai bir vahşettir. 

 O dönemde linçleri kim kolluyordu?

Genel olarak, beyazların editörlüğünü üstlendiği yayınlar, özellikle “Rüzgârın Emrinde” yayını, linçi savundu ve güney eyaletlerinde düzeni koruma amaçlı yapılan eylemler olarak aklandırarak hakkında yazılar yayınladı. Mephis Akşam Palası 1892’de şunları yazdı: 

“Siyahların beyaz kadınları rahatsız etmeleri, hayvani sapkınlıklarının bir tezahürü olan şiddete ek olarak, bir de nezaketsizlikleri Güney’de ırklar arası sorunların önemli bir nedenidir. Kölelikleri sırasında, eğitim yükünü de üstlenen beyazlarla ilişki kurarak görgü kurallarını öğrendiler. Özgürleşme dönemleri başladığından ve efendinin köleyle (ikisinin de çıkarına olan) olan saygılı ilişkisi koptuğundan beri, siyahlar ne özgürlük ne de esaret olarak adlandırılamayacak bir duruma sürüklendiler …

Sonuç olarak birçok siyah, suç işlemek için her fırsatı değerlendirir, özellikle de herhangi bir cezadan kurtulduklarını düşündüklerinde… Memphis’te, kendi deneyimlerimize göre, bu durum hakkında karamsar olunması gerektiğine dair bol miktarda kanıt var. Beyazlar böyle bir şeye müsamaha göstermezler. Kararlı ve zamanında cevap vereceklerdir.” 

Diğer tarafta, muhtemelen protesto eden siyah yayınlar vardı.

Memphis’in tanınmış gazetecilerinden Ida B. Wells, aralarında en yılmaz ve korkusuz olanıydı, kendini Amerika Birleşik Devletleri’ndeki linçle mücadeleye adamış, hayatının kırk yılını bu korkunç eylemi yazarak, araştırarak ve konuşarak geçirmişti. Genç bir kadın olarak, aylarca güney eyaletlerine gitti, kendini linç takvimine ve rasyonel verilerin toplanmasına adadı. Ida B. Wells sonunda Memphis Free Speech ve Far’ın sahibi oldu ve beyazlar tarafından rahatsız edildiği için New York’a ve oradan Chicago’ya taşındı.

Sonunda, beyazların linç konusundaki tutumları değiştikçe, yayınlarının çoğu farklı bir yaklaşım benimsedi. ” Missouri’deki Utanç “, 1931’de Raymond Gunn’ın Mariville’de linç edilmesini konu alan ve Kansas City Star’da yayınlanan ilk başyazının başlığıydı.

Bu makalenin bir kısmı şunları belirtir:

“Mariville şehrinde meydana gelen linç, olabilecek en korkunç trajedidir. Linç, kendi içinde Amerikan uygarlığı için kara bir lekedir. “Ateşle linç etmek, barbarlık çağının barbarlarından intikam almanın bir yoludur. Böylesine iğrenç bir suç kolayca önlenebilirdi. Ne yazık ki asıl acı olan da budur.” 

Popüler Yazılar