Cumartesi, Nisan 20, 2024

Son Haberler

İlgili Yazılar

Afganistan’dan Çıktıktan Sonra ABD’nin Gücü: Amerika’nın Küresel Rolü Nasıl Gerçekleştirilebilir?

Soğuk Savaş’tan sonra ABD, kendine küresel bir rol arayışında farklı yaklaşımlar izlemiştir. Bu ülke önce “alternatifi olmayan bir ülke” olarak hareket etti ve daha sonra liberal bir dünya düzeninin şekillendiricisi ve dayanak noktası rolünü oynadı. Ardından “Terörle Savaşta” başrol oyuncusu oldu. Daha sonra çeşitli eylemlerle (zorbalıkla rejim değişikliği gibi…) demokratik hükümetleri destekledi ve teşvik etti ve sonunda, demokratik ve diktatör hükümetler arasındaki mücadelede demokratik tarafın lideri oldu. 

Genel olarak Washington, askeri güç kullanımına giderek daha fazla bağımlı hale geldi ve koordineli diplomasi eksikliği nedeniyle düşmanlar karşısında bu araca olan güvenini kaybetti.

Soğuk Savaş’ın ciddi tehlikeleri, Amerika’nın küresel duruşu konusunda derin anlaşmazlıklara yol açtı. Bir grup, ABD çıkarlarının küresel olduğuna inanıyor ve çoğu alanda bu ülkenin hegemonik ve genellikle tek taraflı liderliğini istiyorlar. Diğer grup, Amerika Birleşik Devletleri’nin çıkarlarının ulusal olduğuna ve bu faydaları sağlamak için katılımcı bir yaklaşım kullanılması gerektiğine inanıyor.

Siyasi analist Minxin Pei, 2003 yılında, Amerikan kuvvetlerinin geri çekilmesinden 10 yıl sonra hedef ülkelerde demokrasinin hala yerinde olup olmadığını görmek için ABD’nin rejim değişikliğine yönelik askeri müdahalesinin tarihini inceledi. Minxin P.’nin bulgularına göre, 16 olaydan sadece 4’ü başarılı olmuştu. (Almanya, Japonya, Granada ve Panama).

Bu başarılı ABD müdahalelerinin, güçlü bir ulusal kimlik, yüksek bir ulusal kapasite, yüksek derecede etnik uyum, göreceli sosyoekonomik eşitlik ve her ne kadar kısa da olsa etkin bir hukuk devleti olmak üzere birçok ortak özelliği vardı. Derin etnik ve mezhebi farklılıklar ve aynı zamanda kötü şöhretli ve nefret edilen yönetici seçkinlerle, (özellikle de aralarında yüksek derecede yolsuzluk varsa),  aynı yönde olmak yıkıcı faktörlerden biriydi.

Söylenenlere ve son gelişmelere bakıldığında, Afganistan’ın ABD askeri müdahalesi yoluyla başarılı bir demokrasi için öngörülebilir özelliklerden hiçbirine sahip olmadığı, aksine bu eylemin başarısızlığı için öngörülebilir tüm özelliklere sahip olduğu açıktır. Afganistan, yüzde 86’lık bir ABD başarısızlık oranıyla on yıl içinde bir demokrasi ülkesi haline gelmeyecektir. 

Bu deneyimden üç ders çıkarılabilir. Birincisi, sömürgeci ve sömürge sonrası müdahaleciler arasında ABD, hedef ülkelerin tarihini, kültürünü ve değerlerini göz ardı etmesi nedeniyle büyük ölçüde verimsiz bir performans sergiledi. 

Bu, bilgisizliğin ve habersiz olmanın sonucu değildir. Bunun nedeni, üst düzey politika oluşturma söz konusu olduğunda, ilgili bilgiye sahip kişilerin odada bulunmamalardır. Genellikle siyasette tarih ve kültür, başarıyı veya başarısızlığı belirleyen faktörler olarak değil, arka plan olarak kabul edilir. Tıpkı Afganistan’da olanlar gibi.

İkincisi, Afganistan’da olanlar iyi bilgiye sahip olmamaktan dolayı değildi. Tarih boyunca istihbarat başarısızlığının en yaygın nedeni, askeri ve sivil liderlerin duymak istemedikleri bir şeyi dinlemeleri olmuştur.

Barack Obama, Başkanlığının başında, ABD’nin Afganistan’daki stratejisi konusunda 60 günlük bir çalışma yapılmasını emretti. Bu araştırma raporunda şunlar vurgulanmıştır: “Pakistan, Taliban’ı barındırmayı bırakmadıkça, Afganistan’da uzun vadeli istikrar sağlama çabalarımız başarısız olacaktır.”

İstihbarat teşkilatlarının Pakistan ile Taliban arasındaki derin ve uzun süredir devam eden bağlantıya ilişkin farkındalığı göz önüne alındığında, Washington bu bağlantıyı kesmeli veya Afganistan ulusallaştırma sürecindeki kayıplarını azaltmalıydı. Ancak bunun yerine, politika yapıcılar yalnızca bu noktaya işaret etti ve sorunu çözmede başarısız olmalarına rağmen politikalarını uyguladılar.

Üçüncü doktrin şudur; Amerikan politika yapıcılar, gerçekleştirilemeyecek bir görevi başarmak için askeri ve ordu gücüne güvenemezler. Ordu, bir görevin doğru ve geçerli olduğunun belirleyicisi olamaz.

Bu nedenle, ABD için dış politikaya farklı bir yaklaşımda ilk adım, “Amerikan istisnacılığı” fikrini yeniden gözden geçirmektir. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki şiddetli gelir eşitsizliği, nesiller arası dinamiklerin azalması, aşırı kutuplaşmış politikalar, ırkçılık, komplo teorilerinin desteklenmesi, sivil görevlerin ortadan kalkması ve mevcut demokrasi durumundaki ve seçimler yoluyla barışçıl bir şekilde iktidar değişikliği konusundaki şüpheler  “Örnek gücümüzü” soru işaretleri altında bıraktı.

ABD’nin uluslararası liderliğinin arka planı da sorgulanıyor. Amerika Birleşik Devletleri 1990’ların ortalarında Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kuruluşlara olan taahhütlerini ihlal etmeye başladığından beri, bu ülkenin dış politikası dünyanın küresel sorunları çözme kapasitesini baltaladı. Eğer bu istisnacılık ise, küreselleşmiş bir dünyanın buna ihtiyacı yoktur.

Amerika Birleşik Devletleri, küresel konumunu iyileştirmek için uzun süredir devam eden inanışlarını bir kenara bırakmalıdır. Bu yanlış inanışlardan biri, diğer ülkeleri görmezden gelmesi ve ülkeleri resmi olarak tanımaya ya da liderlik için faydalı olacak şekilde bu ülkelerin temsilcileriyle konuşmaya sırtını dönmesidir.

Küba, İran, Afganistan ve diğer ülkelerden gelen açık kanıtlar, bu hareketin en çok ABD’ye zarar verdiğini gösteriyor; En çok ihtiyaç duyulan yerde diplomasiyi devre dışı bırakıyor; Anlaşmazlıkları çözmek için gereken güveni azaltıyor; Ve en zor ve kırılgan müzakerelerde arabulucu ihtiyacı yaratıyor.

Yaptırımlara, özellikle de tek taraflı yaptırımlara aşırı derecede bel bağlamak da yararsızdır ve büyük ölçüde azaltılmalıdır.

Washington ayrıca kendi politikalarının, harcamalarının ve söylemlerinin her şeyden çok, askeri anlaşmaların ABD’nin dış ilişkilerinin tek etkili yolu olduğu inancını güçlendirdiğini kabul etmelidir. ABD’nin neredeyse kesintisiz yirmi beş yıllık operasyonları dünyada sürekli olarak ABD müdahalesini bekleme, bu askeri müdahaleleri ABD’nin ciddiyetinin bir ölçüsü olarak kullanma ve dostlar ve müttefikler arasında kendilerini savunmak için çok az harcama yapma eğilimi yarattı.

Son olarak, Amerika Birleşik Devletleri demokrasiyi teşvik etmek için politikalarını yeniden gözden geçirmelidir. Amerika Birleşik Devletleri her zaman, demokrasi “varsayılan siyasi sistemmiş” gibi davranıyor. Bu eğilimin aksine, demokrasi, okuryazar ve nispeten bütünleşmiş bir nüfusu ve oluşması bir asır veya daha fazla zaman alacak olan kurumları gerektirir.

İngiltere’nin Hindistan’da ve Amerika Birleşik Devletleri’nin Güney Kore’de yaptığı gibi, demokrasiyi tesis etmek onlarca yıllık bağlılık gerektirir. Ancak bugün hiçbir ülke uzun süre devam eden yabancı işgalini hoş karşılamamaktadır. Amerika Birleşik Devletleri içinde bu taahhütler ancak ülkenin en önemli stratejik çıkarları hatasız bir şekilde belirlendiğinde desteklenecektir.

“Stratejik sabır” eksikliği nedeniyle ABD’nin Afganistan’dan çekilmesini eleştirenler, Amerikan kamuoyunun çoktan ulaştığı bir noktayı görmezden geliyorlar: Afganistan’daki savaşta hiçbir stratejik çıkar yoktu. ABD’nin devam eden çabalarına rağmen demokrasi zorla sağlanamaz.

Demokrasinin diktatörlüğün yaygın saldırısı altında olduğu inancı da yeniden gözden geçirilmelidir. Dünyayı bu şekilde bölmek, nükleer silahların yayılmasının önlenmesi, iklim değişikliği, küresel sağlık, siber suçlar ve finansal istikrar gibi küresel sorunlarla başarılı bir şekilde mücadele etme olasılığını azaltır. Aktif işbirliğine ihtiyaç duyulacak birçok diktatör ülke var.

Bu değişiklikler, askeri ve sivil araçları dengeleyen bir politikanın oluşmasına yol açacaktır; Askeri müdahaleleri başlatmak için daha fazla kısıtlama ve bu müdahaleleri gerçekleştirmek için daha fazla akıl kullanılacak; Çok taraflı araçların gerekliliğine ve potansiyeline daha fazla önem verilecek; Tek taraflı eylemler daha az hoş karşılanacak ve genellikle nefsi müdafaa amaçlı olacaktır ve demokrasiyi başka yerlerde ilerletmek için daha fazla hassasiyet geliştirilecektir. Kısacası, bahsedilen bu değişiklikler ABD hegemonyasına son verecektir.

Popüler Yazılar