Son 400 yıl içerisinde bu topraklarda hep toplumsal ve siyasal hareketlerin ve akımların bastırılması için çabalar yoğun bir şekilde devam etmiştir. Yıllarca süregelen bir şekilde, Avrupalı göçmenler yerli ahaliyi öldürmek ve onları katletmekle meşgul olmuştur. Ardından köle olarak Amerika’ya getirilen siyahilere yönelik aynı eylemler uygulanmıştır. Böylece sıra siyahilere gelmiştir.
Bu sürecin devamında beyaz göçmenler, Amerika’nın asıl vatandaşları olarak tanınmaya başlanmışlar. İşte bu kesim de insanlık karşıtı kölecilik sisteminin başına geçmek için bir birleri ile çatışmaya başlamış ve iç savaş süreci patlak vermiştir. Bu süreçte ise yaklaşık 600 bin kişi hayatını kaybetmiştir. Ancak bu iç savaş bile sosyal şiddet ve siyasi radikalizme son vermemiştir.
80 yıl boyunca Amerika toplumu ırkçılık yanlıları ve ırkçılığın sonlanması yanlılarının savaş alanına dönüşmüştü. Bu kanlı çatışmalar 1650’li ve 1960’lı yıllarda doruğa ulaştı. Bu dönemlerde polis ve güvenlik güçleri dehşet verici bir şekilde, siyahilerin bu mücadeleleri bastırıldı. Bu ırkçılık karşıtı faaliyet gösteren siyahilerin liderlerinden Marthin Luther King gibi isimler suikastla devre dışı bırakıldı. Medeni hukuku arayan hareketlerin ırkçılığı azaltmanın büyük başarıları bile Amerika toplumunu sosyal şiddet ve siyasi radikalizmden uzaklaştıramadı.
Amerika kongresine yapılan saldırı, hem de kongre üyelerinin 2020 başkanlık seçimlerinin sonuçlarını onayladıkları sırada yapılan bu saldırı, Amerika toplumunun ne kadar şiddet ve radikalizme maruz kaldığı görüldü.
Bu olaydan önce Amerika siyasetçilerinin gerilim dolu son 50 yılı geri bırakmalarının ardından o kadar tecrübeli ve mantıklı oldukları düşünülmüştü ki ihtilaflarını oy sandıkları başında iktidarın iki ana parti arasında ele değiştirmesi sürecinde çözebilecekleri öngörülmüştü. Ancak son yüzyıl sonlarında ve mevcut yüzyılın başlangıcında görülen siyasi radikalizm siyasi gruplar ve hareketler arasında her türlü uzlaşma ve barışçıl anlaşma imkanlarını yok etmiştir.
Bu siyasi-ideolojik münakaşanın bir yanında sağcı muhafazakarlar bulunmaktadır. Bu kanat, rakibe yenilmeyi kendi milli kimlikleri ve dini inançlarını kaybetme olarak yorumluyor. Bu yüzden de kendini bu kanadın temsilcisi ve sözcüsü olarak tanıtan Amerika başkanı Donald Trump, son nefese kadar mücadeleden söz etmektedir. Bu mücadele sırf Amerika başkanlık koltuğu için verilen bir mücadele değildir. Tabii ki rakibin bu koltuğa yaslanması halinde Amerika’nın yabancılara satılacağı düşüncesinden kaynaklanmaktadır. Onlara göre sosyalistler ülkeyi yönetirse siyasi, sosyal ve kültürel kaos ülkeyi saracaktır.
Bu kanada ve harekete karşı ise solcu Liberal akımı görülmektedir. Bu kanat da rakipten yenilgi alması halinde diktatörlüğün, faşizmin, göçmen düşmanlığının ve hurafeciliğin Amerika’ya musallat olacağını düşünüyor. Bu yüzden de bu kanat, karşı taraf kadar son nefese kadar mücadelede ısrarcıdır.
Bu nedenle Amerika toplumunun her zamandan daha ziyade hatta 1860’lı iç savaşlardan sonra bile daha fazla parçalandığı söylenebilir. Hem de Amerika’da 300 milyon adet kadar ateşli silahın vatandaşların elinde bulunması milislerin sokaklarda başı boş gezeceği tehlikesinin çok büyük olduğunu gösteriyor.
İşte bu silahlı kesimin bir kısmı ülkedeki gergin siyasi ortama ve radikal düşüncelere uyarak Amerika kongresine saldırmıştır. Kongre temsilcileri ise bu sırada sığınaklara ve güvenli alanlara kaçmak mecburiyetinde kalmışlardı. Bu saldırı sırasında 5 memur polisi hayatını kaybetmiş ve öfkeli protestocular sözde milletin evini basmıştı.
Kimileri tarafından darbe ve kimileri tarafından da terör eylemi olarak adlandırılan bu şiddet dolu siyasal girişim aslında rakibin de daha sert tepkilerine yol açacağı tahmin edilmektedir. Tabii krizin önlenmesi ve aynı ayaklanmalar ve saldırıların önünün kesilmesi için atılacak adımlar Trump’ın daha da öfkelenmesine ya da ümitlerinin kesilmesine yol açabilir. Daha fazla şiddet olayları gelecekte yaşanabilir.
Başka bir ifade ile Amerika halihazırda sosyal şiddet ve siyasi radikalizm olmak unsurlu kısır döngüye dahil olmuştur. Bu kısır döngüde bir tarafın şiddeti ve radikalizmi ise diğer tarafın şiddetini ve radikal eylemlerini körüklemektedir. Kimi Amerikalı siyasi uzmanlar ise bu fenomeni, ” iç soğuk savaş ” olarak adlandırmaktadırlar.