ABD’li ticaret uzmanları, dünyanın en büyük serbest ticaret anlaşmasının kabul edilmesine yönelik atılan adımları dikkat ve kaygıyla izliyor. Bunun nedeni, ABD’nin bazı en yakın müttefiklerinin Çin’i içeren ancak ABD’yi dışarıda bırakan ekonomi bloğuna girmesi.
Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklığı (RCEP) olarak adlandırılan serbest ticaret anlaşmasının imzacıları arasında bulunan Avustralya ve Yeni Zelanda’dan uzmanlar, anlaşmanın ABD açısından hem bazı faydaları hem de zorlukları beraber getirdiği görüşünde.
Sekiz yıl süren müzakerelerden sonra 2020 yılı Kasım ayında sonuçlandırılan RCEP, Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği’nin (ASEAN) 10 üyesinin yanısıra Avustralya, Çin, Japonya, Yeni Zelanda ve Güney Kore’yi kapsıyor. Bu ülkeler, küresel gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 30’una sahip.
Çin, Japonya ve ASEAN’a üye iki ülke, serbest ticaret anlaşmasını şimdiden kabul etti. Anlaşmanın yürürlüğe girebilmesi için dört ASEAN üyesi ve ASEAN üyesi olmayan bir başka ülke tarafından da kabul edilmesi gerekiyor.
RCEP müzakereleri, uzun süredir, ABD’nin desteklediği Trans-Pasifik Ortaklığı’na (TPP) ilişkin görüşmelerin gölgesinde kalmıştı. RCEP’e rakip ticari anlaşma olarak görülen TPP, ABD’yi ve Batı Yarımküre’deki bazı ülkeleri içeriyor ancak Çin’i saf dışı bırakıyordu.
Ancak eski Başkan Donald Trump, yeni bir serbest ticaret anlaşmasına yönelik muhalefetin hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat Parti arasında yüksek olması nedeniyle ABD’yi TPP anlaşmasından çıkarmış, bu durum, RCEP’in ilerlemesinin önünü açmıştı.
Washington’daki düşünce kuruluşlarından Brookings Enstitüsü’nin dış siyaset programı uzmanı ve Uluslararası Cumhuriyetçi Parti Enstitüsü kıdemli direktörü Patrick Quirk, “Bu durumun ABD açısından etkisi net. RCEP Çin için bir nimet. Pekin, hiç kuşkusuz, ABD’nin bazı kilit bölgesel müttefikleri üzerindeki etkisini ve giderek artan karşılıklı ekonomik bağımlılık durumunu arttırmaya çalışacak” diyor ve RCEP’in ”Washington’un anlaşmaya üye ülkeler üzerindeki görece ekonomik etkisini zayıflattığını” öne sürüyor.
Ancak Uzakdoğu’daki uzmanlar, Amerika’nın RCEP anlaşmasına ilişkin korkularının abartılı olabileceği görüşünde. Avustralya’nın Perth kentindeki USAsia Merkezi’nden araştırma direktörü Jeffrey Wilson, RCEP üyesi ülkelerin yaptıkları ticaretin daha düşük bir kısmını ABD dahil RCEP bloğu dışındaki ülkelerle yapmasına yol açabileceği olasılığını kabul ediyor.
Ancak Wilson, “RCEP, küresel ticari sistemin bütünlüğünü destekleyerek ABD’ye fayda sağlıyor. Biden yönetimi kurallara dayalı ticaret sistemini ortaya çıkmakta olan tehditlere karşı korumanın yollarını ararken RCEP, Hint Okyanusu ve Büyük Okyanus bölgesindeki hükümetlerin de aynı önceliğe sadık kalma taahhüdünde bulunduğunu gösteriyor” diyor.
Ulusal Avustralya Üniversitesi bünyesindeki Avustralya-Japonya Araştırma Merkezi Başkanı Shiro Armstrong da benzer bir görüş ortaya koyuyor ve RCEP anlaşmasının ABD açısından “karışık sonuçlar” doğurabileceğini kaydediyor.
VOA’e konuşan Armstrong, “ABD’nin bu anlaşmanın en büyük kaybedeni olduğunu söylemek zor. Durum bundan daha karışık” diyor ve ABD’nin ”bazı piyasalarda daha çok zorlanabileceğini ancak korumacılık politikasının yükselişte olduğu bu dönemde RCEP’in “dünyanın bu bölgesindeki piyasaları açık tutmaya yardım edeceğini” kaydediyor.
Yeni Zelanda’daki Auckland Üniversitesi’nden Profesör Jane Kelsey de eski ABD Başkanı Barack Obama’nın Çin’in etki alanını güçlendireceği şeklindeki görüşle RCEP anlaşması hakkında “çok fazla yanlış anlaşılmaya” neden olduğunu söylüyor. Profesör Kelsey’e göre Obama, bunu, ABD içindeki muhalefeti aşmak ve TPP anlaşmasını ilerletmek için yaptı.
Ancak uzman, çok sayıda Yeni Zelandalı’nın ABD’nin aşırı olası etkisinden daha çok kaygılandığını söylüyor ve “Yeni Zelanda’da TPP karşıtı dev gösteriler düzenlendi. RCEP anlaşmasına yönelikse hiçbir gösteri yapılmadı” dedi.
Avustralyalı Senatör Eric Abetz, VOA’e yaptığı açıklamada, bölgedeki ABD müttefiklerinin RCEP anlaşmasına katılmamanın bedelini göze alamayacaklarını hissettiklerini, ancak anlaşmaya temkinli yaklaştıklarını söyledi.
“ABD, en stratejik dostumuz ve müttefikimiz olmaya devam ediyor, bu değişmeyecek. Ancak dünya üzerindeki coğrafi konumumuz düşünüldüğünde son derece önemli bir ticari bloğun bir parçası olmamız mantıklı. Kimileri, RCEP’i Çin’in elini güçlendirme potansiyeline sahip bir anlaşma olarak görüyor. Bu konuyu yakından takip edeceğiz” şeklinde konuştu.